Blair’in Gazze valiliğine Davutoğlu niye karşı?
Nereden çıktı şimdi bu, demeyin. Durup dururken belirmedi kafamda. Gazze genel valiliğine sulanan Tony Blair yok mu, işte onun vaktiyle başbakanlık yaptığı Londra'da Davutoğlu'nu dinlerken oldu.
Öyle ya, Gazze'de geçiş yönetiminin başına bir isim aranıyorsa neden Blair değil de Davutoğlu düşünülmesin?
Bunu Davutoğlu'na da sordum. Ama cevabını sona bırakıyorum, baştan anlatayım size.
Gazze ve yeni dünya düzeninin kırılganlıkları konulu bir dizi toplantıyı izlemek için Londra'dayım. Konuşmacıysa Türkiye'nin eski Dışişleri Bakanı ve Başbakanı olarak ne diyeceği merak edilen bir isim. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu.
İbrahim Tatlıses ne buyurmuştu: "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık?"
Davutoğlu'na Türkiye'de üniversite öğrenci kulüpleri açıldı da, onları reddedip Oxford Union'da konuşmaya gelmiş değil.
Evet, Erciyes Üniversitesinde öğrencilerin davetlisi olarak konuşmasının engellenmesinden günler sonra Londra'da üniversite üniversite dolaştı... Ama Kayseri'de salonlar dolu diye engellenmese, hatta hiç davet edilmese de bunu yapacaktı.
Üniversite, deyince Tatlıses'in bile aklına Oxford geliyor. Davutoğlu da dünyadaki öğrenci kulüplerinin en prestijlisi Oxford Union'a davetliydi.
Gelmişken Oxford'da Orta Doğu Merkezinden İslam Çalışmaları Merkezine, bir dizi konferans verdi. En son Londra Üniversitesi Birkbeck Kolejinde üç seminerle soruları cevapladı. Londra Büyükelçiliğimizle birlikte Filistin Temsilciliğini de ziyaret etti.
Gelelim Gazze'ye vali seçimine...
Davutoğlu, Blair'in adının geçmesine, Trump tarafından öne çıkarılmasına çok tepkiliydi.
Blair'ın, uluslararası meşruiyet ve BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan Irak'ın işgaline destek vermesinden girdi... Şimdi, 23 yıl sonra yine uluslararası meşruiyet ve BM kararı olmadan Gazze'yi yönetmeye gönderilmesinden çıktı...
Özetle dedi ki:
"Bu nedir? Bu, modern bir sömürgeciliktir. Orta Doğu halkları nasıl yönetileceğini çok iyi bilir.
600 yıl ayakta kalan bir devlet kurduk. Kimse bize nasıl yönetileceğimizi öğretemez.
Orta Doğu’nun başka bir sömürge görevine ihtiyacı yok..."
Yoksa kendisini mi işaret ediyordu? Davutoğlu dururken Blair de kim oluyor, demeye mi getiriyordu?
Akşam Oxford'daki otel lobisi sohbetinde direkt sordum.
Aynı doğrudanlıkla cevap verdi.
Kendisinin olması şartına bağlamıyor. Fakat madem Gazze'ye geçiş yöneticisi atanacak, bir İngiliz validense bölgeden ve Müslümanlardan biri olmasını şart görüyor.
Peki, kendisine teklif edilirse kabul etmez mi? Mevcut koşullarda gerçekçi bulmamakla birlikte göreve hazır. Ancak bir şartla. İşe yaraması, kalıcı barış amacının başarılması için BM kararı ve uluslararası meşruiyeti olmazsa olmaz sayıyor.
Eski İsveç Başbakanı Carl Bildt'in, savaş sonrasında BM kararıyla Bosna-Hersek'e Yüksek Temsilci atanmasını hatırlattı. Davutoğlu, aynı modelin Gazze için de çalıştırılması gerektiğini savunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, isterse Trump'ı buna ikna edebilir mi?
İhtimal veriyor mu, derseniz veriyor. Türkiye'nin bastırması hâlinde sonuç alabileceği kanaatinde.
Davutoğlu, kendi adının İsrail'i rahatsız edeceğinin, böyle bir göreve getirilmesine Netanyahu'nun şiddetle direneceğinin farkında. Ancak Filistinli iki tarafın, hem Abbas yönetimi hem de Hamas'ın üzerinde uzlaşacağı tek isim olduğunu vurgulamaktan da geri kalmadı.
Ve herhalde geçtiğimiz aylarda yayınlanan Genocide in Gazze kitabı için İngiltere Parlamentosunda lansman yapması boşa değil. "Dünya düzenini bekleyen tehlikelere, Trump yaklaşımına karşı alternatif çözüm önerileri"ni İngilizlere anlatması da öyle.
Kısacası, Türkiye'nin elinde Londra akademik ve entelektüel çevrelerinin ilgiyle izlediği bir siyasetçi var. Tony Blair ya da Carl Bildt'den eksiği yok, fazlası çıkar. Neden olmasın.
İç siyaseti sormaz olur muyum, onu da sordum. CHP'yle arayı açmaya mı çalışıyor, AK Parti'ye mi yanaşıyordu?
Arayı açanın CHP olduğunu ama kendisinin zaten başından beri Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin muhafazakâr bir blok kurmasından yana durduğunu, bugünse Yeniden Refah'ı da katarak tek partide birleşmelerini savunduğunu, liderlikle ilgili kişisel bir beklenti taşımadığını, merkez sağdaki muhalefet boşluğunu böyle doldurabileceklerine inandığını belirtti. İlgililere duyurulur.
