Cennette de futbol oynanabilecek mi?

Gazete Duvar, 2020'de futbolun dindeki yeriyle ilgili bir dosya hazırlamıştı. "Futbol oynamak günah mıdır" başlığıyla.

Alper Budka, alaylı hocalar ve mektepli ilahiyatçılarla konuşmuştu.

Kerbelâ'da Hz. Hüseyin'in kesik başıyla top oynanmasına benzerliğinden Batı oyunu olmasına, gol sevincinde şükür secdesine giderken kıbleye dönülmemesinden haç sembollü forma giyilmesine, halkı oyalayıp uyuttuğundan zamanı boşa harcadığına, dini meşguliyetlerden alıkoyup dünya zevklerine daldırmasından kısa şort giymenin hükmüne...

Futbol, haram mıydı? Cennette olacak mıydı? Kapitalizmin tuzağı ve emperyalizmin kitleleri uyuşturan afyonu muydu? Dini ve dünyevi sakıncaları nelerdi? Her yönüyle irdeleniyordu.

"Allah, boş işleri sevmediğinden cennette kadın olacak, şarap olacak, futbol olmayacak" diyen de vardı... Kadir Mısıroğlu gibi futbolu, Yahudilerin dünyaya belâ ettiği büyük bir musibet olarak gören de.

Hristiyan Avrupalılara da atılmış bir kazıktı güya, pazarları kilise yerine stada çekiyordu.

Kimine göre; gazozuna bile oynansa futbol, bahis oyunlarına girdiğinden haramdı.

Cübbeli Ahmet'in itirazıysa kıbleye dönmeden gidilen şükür secdesineydi.

Mustafa İslamoğlu, şükür secdesinde kıblenin şart olmadığını söylüyordu. Futbola dini karşıtlık, yeniliklere açık olmamakla ilgiliydi. Müslüman coğrafyasına ilk girdiğinde, domatesin helalliğinin tartışılması gibi. Şii İran uleması, yenilmesine başta fetva vermemişti. Kanuni’nin padişah, Ebussuud’un şeyhülislam olduğu dönemde Sünni ulema da kahvenin helalliğini 50 yıl tartışmış, devlet meselesi haline getirmişti. Sorun, futbolun da kahve gibi bu topraklara dışarıdan gelmesiydi. Yoksa din esnafı, futboldan daha çok milleti uyutuyordu.

İslamoğlu; futbol endüstrisinin karanlık, sorunlu taraflarını tartışmaktan yanaydı. Fakat "Yahudi icadıdır, büyük oyun, Batı'ya özendiriyor" diyenlerle de dalga geçiyordu. Öyle olsa İsrail’de futbol takımları olmazdı.

Ali Bulaç, cennette yeri olmadığına katılmıyordu. Futbolu çok seven, cennette de oynardı. Hz. Hüseyin'in kesik başına ya da Yahudilere bağlamak doğru değildi. Sanayi devriminin ürünüydü.

Abdurrahman Dilipak'ın yaklaşımıysa yine eksantrikti. Futbolun, bir dizi bâtıl unsuru beraberinde getirdiğine inanıyordu. Üstelik bu bir devlet politikasıydı ve mevcut iktidar da yanlışı teşvik ediyordu. Oysa futbol, malayani bir işti, sağlıksızdı. İslami ve ahlâki değildi. Şike, kara para, mafya vardı içinde. İsraf vardı. Hepsi haramdı. "Allah akıl fikir versin" diyordu; "bir futbolcu imam eksikti, o da olacak artık." Bâtıl bir iş yapıyorsanız kıbleye dönüp secde etseniz ne olurdu, etmeseniz ne. Bu, genelev açılışında kurban kesmeye benziyordu.

Dönüp, Gazete Duvar'ın futbol dosyasını tekrar okudum.

Tartışmaya katılanlar, lehte ve aleyhte her şeyi konuşuyordu.

Fakat baktım, Lozan Antlaşması'nın sözde gizli maddeleriyle ilişkilendiren hiç yoktu.

E hani, İsmet Paşa'nın boyun eğdiği gizli maddeler arasında "futbolun zararlı şekilde yaygınlaştırılması" da vardı! Hani Batı'nın, maneviyatımızı elimizden almak için dayattığı şeylerdendi!

Taha Akyol, geçenki "Lozan zırvaları" yazısında değiniyordu.

İbrahim Arvas’ın, 1959'da basılan "Tarihi Hakikatler" adlı hatıralarında geçiyormuş bu iddia da.

Arvas, Nakşî bir ailedendi ve Necip Fazıl'a yakın bir isimdi. 1950 seçimlerine kadar her dönem CHP milletvekiliydi.

Lozan Antlaşması, Ağustos 1923’te Meclis’te üç gün tartışılarak kabul edilirken de CHP Van Mebusuydu. Ve oylamaya bile katılmamıştı. Gizli maddelerden olduğunu 40 yıl sonra mı fark etti?

Hem futbol; dine aykırı, gâvur tezgahı, İngiliz oyunu filan olsa... Cennette oynanabilir mi, bilmem de... AK Parti, stat üstüne 50 stat daha yapmak yerine, çoktan oyunu bozmaz mıydı?

YORUMLAR (92)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
92 Yorum