İktidarın şairane metaforları

Eskiden mahalleye bahçevan ya da kalaycı gelirdi. Şimdi çoğu ekrana ya algıcı ya farfaracı geliyor.

Demokrasiyi Güçlendirme Derneği Başkanı İlyas Buzgan’ın tivitinde rastladım. Çin’de trollere “50 sent” adı takılmış, tarifelerine atfen.

Bizde “25 kuruş” ya da “çeyreklik” dense, kiminin tarifesine yetersiz kalır ama tümünün ucuzluğunu anlatır sanırım.

Rüşvetçiye, “yüzde 10” yakıştırması da bu türdendir. Kimi memlekette sembolik dursa da oturmuş bir lakap.

Bu örneklerden bazılarına, eskiler ‘istiare’ diyordu. Bir söz sanatı. Takma isim anlamındaki ‘müstear’la aynı kökten.

Şimdilerde daha çok ‘eğretileme’ tabiri kullanılıyor. Asıl kelime yerine konan ödünç, eğreti, emanet söz manasına.

Edebi anlatımlarda önemli bir yere sahipti, ustalık gerektirirdi. Artık iktidarın siyasi söylemlerinde de hatırı sayılır bir yer tutuyor.

Hatta diyebiliriz ki istiare, istiare olalı böyle istiare görmemiştir.

Metafora, sembolik söyleyişe, alegorik anlatıma takla attıran örnekleri veriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “enflasyonun boynunu kırdığımızda” ifadesi, bir kapalı istiare. Benzetilen ‘canavar’ yerine, sadece benzeyen ‘enflasyon’ anıldığı için.

“Canavarın boynunu kırdığımızda” deseydi, enflasyondan bahsettiği yine anlaşılacaktı.

Fakat enflasyon anılmayıp sadece benzetildiği canavar anıldığından, açık istiare olacaktı.

Söz süsleme işini siyasette en ileriye götüren isim, hiç şüphesiz İçişleri Bakanı Soylu.

ABD Dışişleri, insan hakları ve narkotikle mücadele konularında iki rapor hazırladı diyelim. Türkiye açısından rahatsız edici eleştiriler içersin.

Kavala ve Demirtaş gibi siyasi tutuklulardan, haksız tutuklamalardan, insan hakkı ihlallerinden söz edilsin. Kaçakçılık, uyuşturucu ve kara para trafiğine girilsin. Sezgin Baran Korkmaz gibi isimler geçsin, Sedat Peker’in iddiaları da.

Buna bin türlü cevap verilebilir. Ama hepsini, bize eşcinsel evlilik dayatılıyormuş gibi anlatmak, kimin aklına gelirdi!

“ABD, erkeklerle erkekleri, kadınlarla kadınları evlendirmek istiyor” demek, başka da bir şey dememek, ustalık işi olmaz mıydı?

Batı’dan gelen her tepkiyi, “Batı inancımıza saldırıyor”a indirgeyebilmek, kaç faniye nasip kısmet?

Türevleri malum...

Standart savunma: “Bizi kıskanıyorlar”...

Açmak gerekirse: “İnsan hakları, uyuşturucu, kaçakçılık, kara para filan bahane, umurlarında mı, asıl hedef Türkiye, amaç küresel güç olmamızı engellemek”...

Nokta yerine: “Ne zaman şahlanacak olsak dış güçler önümüzü kesiyor, artık eski Türkiye yok, çok beklerler”...

Mesele, hemen başka bir meseleyle değiştiriliyor.

Fakat hiçbiri, klasik istiare çeşitlerine uymuyor.

Soylu başta, iktidar sözcülerinin istiare sanatında yeni bir çığır açtıkları muhakkak.

Suudilerin, trollere ‘elektronik haşere’ adını takması, alışılmış istiaredir.

Ahmak için seme tavuk, kurnaza tilki, şaşkına Leyla, zalime Nemrut, inatçıya keçi demek gibi. Herkesçe hemen anlaşılacağı için amiyane ya da alışılmış.

Düşünmeden anlamı çıkarılamayan kapalı türü, alışılmamış yahut garip istiaredir.

Şiir diye saçmalayana alayla, şaka yollu “Fuzuli” demekse ironik istiare.

Âdi istiare dahi bulunuyor. Uyduruk, anlamsız söz. Ziya Paşa, “Yanıktır o aşığın kitabı / Şiirinde kokar ciğer kebabı” tarzı beyitleri, bu alt türe misal gösterir.

Çünkü istiarede; anlatımı parlatmak, güçlendirmek ve soyut anlamı somuta çevirmek gibi gayeler güdülür. Asıl laf, onun için ödünç kullanılan başka bir lafla değiştirilir. Ödünç laf, kendi anlamı dışında kullanılır.

Ama benzeyenle benzetilen vardır ve aralarında bir benzeşme ilişkisi kurularak anlatılmak istenen neyse, açık edilir. İmayla, kinayeyle, çağrışımla mesajın anlaşılması sağlanır.

Amaç; asıl konudan kaçmak, saptırmak, saklamak, örtmek, çarpıtmak ya da boğuntuya getirmek değildir.

Mesela...

“Yürük at yemini kendi arttırır”, “yürük ata kamçı değmez” gibi atasözleri, temsili istiaredir.

İkisinde de at, yem ve kamçı başka bir şey yerine ödünç kullanılmıştır

Trollere uyarlayalım, kulaklarına küpe olsun.

İlki, çalışkan sövgücünün veya şakşakçının, ödülünü ağlaşmadan büyüteceğini anlatır.

İkincisi de iftirasını hakkını vererek atan karalayıcının, arkadan dürtme ve iteklenmeyle karşılaşmayacağını...

İktidarın paraladığı edebiyatta ise cevapla cevap verilen, benzeyenle benzetilmek istenen arasında herhangi bir bağ yok.

Karşılıksız metaforlar. Hepsi, hayal gücünü zorlayan yeni bir istiare türü, çarliston marka birer edebi icat.

Cumartesi şarkımız, Zeki Müren’den o halde. Folklorik istiare niyetine: “Deh deh düldül, deh deh düldül, Bahçevan geldi”.

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum