Kurt Kur’an’ı okuyorsa kuzular kaçışsın

İsmet Bozdağ’ın derlediği Kemal Tahir’in Sohbetleri’nde geçiyor. 

Edebiyat büyüklerimizden Kemal Tahir, aynı anda hem Abdülhamid hem İsmet Paşa tutkunudur.  

Damarına basılınca bir keresinde, “Menderes’ten ebcet dersini aldın da sıra İsmet Paşa’dan kurt Kur’an’ı hatmine mi geldi” mealinde bir cevap verir. 

“Kurt Kur’an’ı okumak” deyimi, pek duyulmuyor artık. Sözün bittiğini anlatıyormuş. 

Kurt, Kur’an’ı okumaya karar verdiyse kuzunun, yem olmamak için kendisini kollaması gerektiği manasına da çekilebilir belki. 

Ki kurt, İncil’i de okuyabiliyor. 

Borges, Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde veriyor örneğini. “Zalim Kurtarıcı Lazarus Morell” karakteriyle işlediği,  Mississippi’nin namlı at ve köle hırsızı mesela: 

“Kitab-ı Mukaddes’i hatmetmişti, verdiği vaazlara yürekten inanırdı dinleyenler. Kırmızı Baston kumarhanesinin sahibi, ‘Lazarus Morell’i minberde gördüm’ demişti bir gün. ‘İnsanın ruhuna huzur veren sözlerini dinledim, gözlerinde biriken yaşları gördüm. Tanrı’nın gözünde, zencileri çalıp satan günahkarın, katilin teki olduğunu bilmiyor değildim ama gene de gözyaşlarımı tutamadım.’ 

Bu kutsal vaazları en dobra anlatan ise Morell’in kendisi. ‘Kitab-ı Mukaddes’imi rastgele bir yerinden açtım’ diye yazmış Morell. ‘Aziz Paulus’un münasip bir lâfı çarptı gözüme; bir saat yirmi dakika vaaz verdim. Adamım Crenshaw ve arkadaşları bu süreyi boşa harcamadılar; içerde beni dinleyenlerin atlarını toplayıp götürdüler. Atları ırmağın Arkansas yakasında sattık...” 

Diyanet’in son Cuma hutbesinin başlığı şuydu: “İnfak, toplumun şifasıdır.” 

Şöyle açıklanıyordu: 

“İnfak, Allah’ın bize emanet ettiği mal ve servetten, verdiği nimetlerden başkalarına da ikram etmektir.” 

İkram çağrısı ‘Kerim Toplum”u, o ise Kemal Tahir’in Osmanlı’ya yakıştırdığı “Kerim Devlet” sıfatını çağrıştırdı. 

Kerim yani eli bol, ikramda cömert, geçindirecek nafakayı temin eden... 

Osmanlı iktisat sisteminin ‘iaşeci’lik üzerine kurulduğu söylenir. 

İaşeci devlet, bol ve ucuza yedirip içirerek halkına bakan, rahat yaşatandır. 

Elbette ayetlerle hadisler, yardımlaşma ve dayanışmaya, elindekileri başkalarıyla paylaşmaya, hayır ve hasenata teşvik ediyor. 

Diyanet’in, zekat ve sadakayı hatırlatması, Müslümanları iyilikte yarışmaya çağırması dinin gereğidir, ona ne şüphe. 

Ama ister istemez, ‘devlet bu işin neresinde’ sorusunu da sorduruyor. 

“Kerim Toplum’u kuralım da, “Kerim Devlet” nerede? 

Bu yönümüzü dünyaya gösteriyoruz çok şükür. Milli gelirimize oranla dünyada en fazla yardım dağıtan, en çok bağış yapan gönlü zengin devlet biziz, iktidar iftiharla söylüyor.  

Fakat salgında, halkına en az mali yardım yapan devletler arasındayız. 

İaşeci, infakçı, kerim devlet; herhalde fakir fukaraya birer çuval soğan ve patates ikram etmekle olunmuyor. 

Olan, olmayanla paylaşacak. Gücü yeten, sadaka ve zekatla muhtacın yanında olacak. Sadece dini değil, insani bir görev bu. 

Ancak yönetenler de İYİ Parti lideri Akşener’in eleştirisini haklı çıkarmayacak; Sultanahmet’te topladığı sadakayı Ayasofya’da dağıtır duruma düşmeyecek. 

“Eve lazım olan camiye haram” deyimindeki ihtiyaç planlaması ve öncelik sıralaması devletin sorumluluğudur. 

Hutbe, cemaati kuzuyla kurt diye ayırmaz, dinin emir ve tavsiyelerini hepsine iletir. Fakat camide, dinleyenler arasında kuzular gibi kurtlar da oturuyor. 

Kuzuları, kurdun insafına terk etmemekse devletin işi. Diyanet’ten, bu hakikati de muhataplarına hatırlatması beklenmez mi? 

Yoksullukla mücadele, yalnızca halka mı yüklenecek?  

Hutbeler gibi, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesi de sadece halkı mı bağlıyor?  

Sosyal hukuk devletini halk mı gerçekleştirecek? Yönetimler, dince sevabından da mı muaf; bir torpilleri,  ayrıcalıkları mı var? 

İsmet Paşa’nın ‘her sözünde bir devlet kerameti’ arayan Kemal Tahir’in babası, Abdülhamid’in yaverlerindendi. 

Şu tespit, geçen yıl 20 Nisan’da, ölüm yıldönümü vesilesiyle büyük romancıyı anan Anadolu Ajansı’ndan: 

“Kemal Tahir’in Osmanlı Devleti’ni ‘Kerim Devlet’ olarak görmesinde çocukluk yıllarının önemli bir etkisi olur. Tahir’in ailesi Sultan Abdülhamid döneminde refah içinde bir hayat sürmüş, sonrasında ise çeşitli zorluklara maruz kalmıştır.” 

Üstadın, “Bir Mülkiyet Kalesi”nde, Abdülhamid’i deviren Jön Türkleri şu ifadelerle yerdiği de özellikle belirtiliyordu: 

“Padişah düşmanları toplanmış, devlet ve milleti günde 3-4 kez kurtaran Zıllullah efendimize kadar dil uzatıyor...” 

Abdülhamid, herkesin velinimeti değildi tabii. Vatan şairi Namık Kemal’den İstiklal şairi Mehmet Akif’e kadar diğerleri, onu “Zıllullah” yani “Allah’ın gölgesi” gibi anlatmıyor. 

“Kerim Devlet”çi yazar, “Kurt Kanunu”nda da şöyle diyor: “Kurtlukta, düşeni yemek kanundur.” 

Cümle kuzuların kulağına küpe olsun. 

 

YORUMLAR (67)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
67 Yorum