Ölümle sıtma arasında

Merkez Bankası, faizi iki puan indirdiğinde ne olacağını tabii ki biliyordu, yine de laf dinledi ve yaptı.

MB’ye laf dinleten irade de ne yaptığını bilmez olur mu! Pekala biliyordu.

İktidar, seçimlerini sürekli en kötüyle kötünün iyileri arasında yapıyor.

Niye mi, zoru mu ne?

Çünkü iktidarın tutturduğu yolun tabiatı böyle. Önündeki seçenekler arasında en iyiler, iyiler ve daha az iyiler yok.

Son faiz kararı da bir ehven-i şer seçimi. Vereceği zarar biline biline.

Demek alternatiflerine kıyasla daha az zararlı bulundu. Faizi sabit tutmaktansa indirmeyi tercih ettiler.

Yol ayrımlarında hangi yöne gidileceği önemli. Fakat daha önemlisi, doğru yoldan gitmek.

Ters yollarda seçimler hep ölümle sıtma arasında geçer.

Ölümü görür, sıtmaya razı gelirsiniz. Her seferinde günü kurtardığınıza sevinirsiniz bir de.

Zor seçimler bunlar. Berat Albayrak, Hazine ve Maliye Bakanlığından giderken bu zorluğa dikkat çekmişti.

Bıraktığı veda notundaydı, diyordu ki:

“At izi it izine karıştı, Hak ile batılı ayırmak zorlaştı. Mevla sonumuzu hayreylesin.”

İzlenen politikanın açmazı, halk arasında da Mevla’ya havale ediliyor. Şu tabirle:

“Doları saldım çayıra, Mevla’m kayıra!”

Çivi çiviyi söker, “128 milyar dolar nerede” sorusunu unuttuk bile.

Oysa 128 milyar dolarlık MB rezervleri, bu yolda yakılmıştı.

Yine de ‘enflasyonu faiz doğuruyor, enflasyon faizin sebebi değil sonucu’ teorisini ispat deneylerinde durmak yok, yola devam ediliyor.

“Allah acısını unutturmasın” da derler. ‘Bunu unutturacak daha büyük acıyı göstermesin’ manasına.

Üstelik MB’de bir 128 milyar dolar daha yok, net rezervler ekside.

Yani kuru baskılayacak para suyunu çekti.

Dolarsa tek başına artmıyor, maliyetleri de beraberinde arttırıyor. O da dönüp üretici enflasyonuna yansıyor ve hayat pahalılığı olarak fiyatlara geri vuruyor.

Faiz, yapay olarak gerçek enflasyondan düşük tutulsa bile bir yere kadar. Dolar enflasyonu, sonra o da yine faizi daha kötü patlatıyor.

Bu deneyler bize bir şey gösterdiyse o da doların, faizin, enflasyonun hep birlikte nasıl fırlatılabileceğidir.

Dolayısıyla iktidar, bu kez farklı sonuç almak istiyorsa MB Başkanı’na değil enflasyona, dolara ve faize laf anlatmayı denemeli.

Onlar laf dinlemedikçe, kimin sebep kimin sonuç olduğunu faizle enflasyon anlamadıkça ne yapsanız boş.

Deneme yanılma tahtasındaki bu işlemler, sadece vurgunculara yaradığıyla kalır.

Olmadı mı! Faiz sabit tutulacak beklentisi doları düşürdü. Aksi olunca yükseltti. Kulağı iyi fısıltı duyan uyanıklar da yüksekten satıp düşükten alarak parsayı kaldırdı yine.

Sattığını aynı lirayla yerine koyamayan garibanlarsa ölümü görüp sıtmaya razı gelmekle teselli bulacak artık.

Diklenmeden dik duracaktık

Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Mısır’la, Türkiye’ye karşı üçlü zirve topladı.

Dışişleri, tepki açıklamasında Mısır’ı, gerçek dostunu tanımamakla eleştirdi. Kimle işbirliği yapabileceğini halen kavrayamadı diye, Sisi yönetimine sitem yollandı.

Ankara, darbeci Sisi yönetimiyle normalleşmek istiyor. Ama Mısır, kendini ağırdan satıyor şimdi.

Vaktiyle ‘gemileri yakmayalım, ilişkileri koparıp atmayalım, lazım olur’ diyenler dinlense bu olmazdı.

Soğukkanlı, öngörülü diplomasi diline davet edenler, ‘boyun mu eğelim, diz mi çökelim, teslim mi olalım istiyorsunuz, sizi gidi ezikler’ diye terslendiler. ‘Bedeli ne olursa olsun’ hamasetiyle bir güzel paylandılar.

Biz milletçe o bedeli öderken ne olsa beğenirsiniz!...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 büyükelçinin Osman Kavala çağrısına dün şöyle çıkıştı:

“Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz.”

Gerçi bunun üzerine ‘istenmeyen kişi’ ilanıyla sınır dışı edilmediler. Ama Cumhurbaşkanı’nın uygulamaya geçirilmeyen talimatı böyle.

Bu arada bunlar; ABD, Almanya, Fransa ve diğer 7 ülkenin büyükelçileri.

‘Kimsiniz siz, haddinizi bilin’ diye kızdıran eylemleri ise Türkiye’yi, kendi Anayasal taahhütleri doğrultusunda AİHM’le kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi kararlarına uymaya çağırmaları.

Benzer durumlarda eski AK Parti iki şey yapardı. Anayasa’mızdaki uluslararası taahhütlerimize uymayan kurumları ‘dünyaya rezil oluyoruz’ diye uyarırdı. Ve diklenmeden dik dururdu.

Şimdi bunu hatırlatanlar; ‘boyun eğelim, teslim olalım, diz çökelim mi istiyorsun’ cevabı alıyor.

Sonuç malum, hiçbir popülizm bedavaya gelmiyor. Bakınız, Mısır örneği!

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum