Parfüm çalan kıza fetva yok mu!

Habertürk yazarı Sevilay Yılman, yüzü ifşa edilmesin diye Twitter’da çırpınıyordu. Genç bir kız, AVM’de parfüm çalarken yakalanmış...

Yüzü buzlanmadan haberleştirilmesine itiraz gerekçesi, şuydu:

Zaten cezası 5 yıldan başlıyor, bir de afişe edip ömür boyu damgalamak niye?

Bir parfüm için hayatı kararacak. Mahkemede dayısı yoktur, cezadan kaçamayacağı gibi haberlere erişim engeli kararı da aldıramaz.

Unutulma hakkını kullanıp İnternetten sildiremeyecek de...

Ömür boyu peşinden gelecek bu haberler, adı yazıldığında İnternetten karşısına çıkacak...

‘Yolsuzluk, hırsızlık değildir’ fetvası verenler; onun için ‘hırsızlık, yolsuzluk değildir’ fetvası vermeyecek.

Dindarların iktidarına zararı dokunacaksa yolsuzluk gibi gerçekleri dile getirmeyi dinen sakıncalı görenler, parfüm çaldı diye genç bir kızın tefe konmasını dert etmeyecek.

Çünkü bütün milletten çalmakla, tüyü bitmemiş yetimin hakkına girmekle suçlanmıyor.

AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun mali durumu, boşanma anlaşmazlığına düştüğü eşince ifşa edilmişti. Sonra Sedat Peker, derenin suyunun nereden aktığıyla ilgili iddialar ileri sürdü.

Ne mi oldu?

Eşi Ünsal Ban tutuklandı. Haberlere ise erişim yasağı kondu.

Başka ne mi?

Sedat Peker’in ifşalarında adı geçen Korkmaz Karaca ile Serkan Taranoğlu, Cumhurbaşkanlığındaki görevlerinden aflarını istedi.

Daha başka mı? Zehra Taşkesenlioğlu’na ne mi oldu?

Şu ana dek duyduğumuz ve yalanlanmayan tek yaptırım bilgisi, AK Parti MYK’sından sızan bir kulis.

Parti yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tabandaki rahatsızlığı aktarmış. Partiyle ilgili yolsuzluk ve rüşvet algısının halkta yayıldığı, herkesin zan altında kaldığı, bir şey yapılması gerektiği söylenmiş.

Gereği de Taşkesenlioğlu’nu gelecek seçimde tekrar aday göstermemek olacakmış.

2017’de, AK Partili belediye başkanlarını istifaya zorlama furyasında da öyle olmamış mıydı?

Yolsuzluk ve FETÖ’ye yardım şüphesi altında bırakılan başkanlar, kendi partileri tarafından kenara konup yola öyle devam edilmişti.

Sanki karşılığı; soruşturmak ve aslı varsa yargıda hesabını sormak değilmiş de “kenara koyup yola devam etmek”miş gibi.

Herhangi bir suç işlendiyse cezasız kaldı. Yargı, karıştırılmadı.

İçişleri’ndeki dosyalarından bahsedildi. İktidarın kendi başkanlarına tehdit ve imaları, taraftar medyada manşetlere çıktı. Bir savcı da ‘ne oluyor’ demedi.

Parfüm çalan kızın, bu ayrıcalıklardan yararlanacak hali yok elbette. Dükkancıyla aralarında hallettirilmeyecek. Cezasını çekecek.

Devrin şanslı azınlığından iktidar elitleri; ‘adalet’ diye bu çarpıklığı savunur, onu anlarsınız...

Karın tokluğuna düzen fedailiği yapan ufakçı ve artıkçılar; milletin hakkının yenmesine katlanmayanları, “yediği kaba pislemek”le karalar. Yemekle kafayı bozup herkesi “yiyici” sanmalarına verir, yine anlarsınız da...

Önünde, kurtlu bulgurdan başka kaşık sallayacak aşı olmayanlar, nesini savunur? Ne demeye?

28.jpg

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN ZEYTİN ADEDİ

Halkın arasına, kıyafet değiştirip halktan görünerek karışan AK Parti ekipleri gibi dolaşmaya devam ediyorum.

Cumartesi günü, zeytin eksperi kılığında Gemlik’teydim. KRT’deki “Sen Ne Dersin” programında ortağım Yavuz Oğhan’la birlikte.

Yeri gelmişken; yayın günümüz haftada ikiye çıktı, saati de değişti. Bu haftadan başlayarak artık salı ve perşembe akşamları, 18.00’da ekrandayız.

Gemlik Zeytini Festivali’ne konuşmacı çağrılmıştık.

Hep kişi başına milli gelirimizin; 2013’ten beri niye düştüğünü, nereden nereye gerilediğini konuşuyoruz ya...

Bu kez de kişi başına düşen zeytin adedini konuşalım dedik.

Biraz ders çalışınca neyle karşılaşsam beğenirsiniz...

5 litrelik ayçiçek yağının fiyatı, en ucuz zeytinyağının bir litresine denk.

En ufak bir zam söylentisiyle halk, ayçiçek yağına hücum edip marketleri boşaltırken zeytinyağının yüzüne bundan bakılmıyor herhalde.

Yunanistan’da kişi başına 12 litreden fazla zeytinyağı tüketilirken, bizde 2 litreyi bile bulamamasını açıklamaz mı?

Bir kiloda ortalama 190 adet zeytin olurmuş. Kişi başına, yıllık 4 kilonun az üstünde zeytin yiyoruz.

Kabaca yuvarlarsak, herkesin payına günlük iki adet zeytin düşüyor demek.

Gemlik, sofralık zeytinin diyarı. Türkiye de zeytin ağacının anavatanı.

Ama Cezayir’de kişi başına yıllık 7 kilodan, Arnavutluk’ta 10 kilodan fazla zeytin yeniyor.

Yanlış hesaplamadıysam; ucuz zeytinin tanesi 10 kuruşa, pahalısı 30 kuruşa geliyor bizde.

Yine de kişi başına günde, ancak iki tane...

Zeytini ve yağını halkça sevmediğimizden mi, para yetirip alamayışımızdan mı sizce!

YORUMLAR (71)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
71 Yorum