Siyasetle hakikat ne kadar örtüşür?

Başbakan Binali Yıldırım’ın bir konuşma videosu dolaşıyor sosyal medyada. Üstünde TÜSİAD yazan bir fonun önünde yapılmış, kısa bir kesit.

Vay efendim orada hayal tacirliği yaptıklarını mı itiraf etmiyormuş, vay efendim seçmene verdikleri sözleri tutmayacaklarını mı ağzıyla söylemiyormuş...

Gereksiz yüklenilen sözleri şöyle:

“Seçim kampanyalarında söylenenle sorumluluk üstünüze yüklenince söylemleriniz hiçbir zaman aynı olmaz. Hiçbir ülkede de aynı olmaz. Siyasetle hakikat her zaman birbiriyle örtüşmez...”

Yanlış bir şey mi söylüyor, hayır.

Açık açık seçmene hayal sattıklarını mı ikrar ediyor, hayır.

Samimi ve dürüstçe bir gerçeği dile getiriyor.

Seçim dönemlerinde siyasetçilerin yarıştırdığı popülist söylemlere bakıp gelecekle ilgili endişeye kapılan iş dünyasını rahatlatmaya çalışıyor.

Buradan, AK Parti’nin verdiği sözleri tutmayacağı, gerçekleştiremeyeceğini bile bile seçmene bol keseden vaatler saçtığı sonucu mu çıkar?

Her kesime gönül alıcı mavi boncuklar dağıtan aşırı popülist söylemleri, afaki atışma ve polemikleri kast ettiği açık değil mi?

Gerçekçi, ayakları yere basan bir siyasetçi Binali Yıldırım.

Kazandıklarında, ekonomik realitelere göre hareket edeceklerini, ipin ucunu kaçıracakları korkusunun yersizliğini deklare ediyor.

‘Taç giyen baş akıllanır’ deyimiyle özetlenebilecek bu sözler, bilineni tekrar bildirmekten yani malumun ilamından başka bir şey değil.

Beklenti yönetimi diyelim, siyasetçinin seçim coşkusuyla söylediklerine değil sorumluluk makamına oturduğunda yaptıklarına bakın demekten başka ne anlam taşıyabilir ki?

***

Ayrıca...

Seçimin hemen ertesindeki birkaç günde gördüklerimiz, son başbakanı haklı çıkarmıyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, OHAL’i sonlandırma vaadini yerine getirmek için ittifak ortağı Bahçeli’yle anlaşmadı mı, anlaştı.

Erdoğan, TV’lerde döndürülen teşekkür klibinde “Kavga ve kaygıyı geride bırakarak uzat elini kardeşim. Yeni bir sayfa açıyoruz. Biz karşıtlıklarımızla güçlüyüz” demiyor mu, diyor.

Karşıtlarına, yani kendisine ve partisine oy vermeyen toplum kesimlerine değil mi bu sesleniş? Evet öyle...

Muhalif seçmene barış eli uzatmıyor mu, uzatıyor.

E daha ne?

‘Siyaset her zaman hakikatle örtüşmez’ derken bunu anlatmak istediği ortada.

Seçim zıtlaşmalarının, siyasi hesaplaşma ve inatlaşmaların sürdürülemeyeceğini önden haber vermiş işte.

Öyleyse; siyasetin hakikatle en çok örtüştüğü zamanlar da seçimlerin hemen sonrasındaki dönem olmalı.

Mehmet Altan’la Celalettin Can’ın tahliyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının tartışmasız bağlayıcılığına dair kanun hükmünün nihayet fark edilmesi filan da buna işaret değilse neye alamet...

Yok yere bahar havası estirmiyorum, fuzuli iyimserlik yaymaktan değil.

Hayatın zorunlu, sıradan gerçeklerine dönüleceğini baştan ilan etmiş Başbakan, nesine moral bozacaksınız!

Hatta yazının başlığını düzeltiyorum; ‘Siyasetle hakikat nereye kadar örtüşür’ demeliydim.

Ve cevap; inşallah bir dahaki seçim sathı mailine kadar.

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum