Yeni Şafak'ın demokrasi mücadelesi
2002'nin hemen başında Örümcek Ağı adlı büyük yolsuzluk operasyonunu yazı dizisi yapacaksınız...
Fincancı katırlarını ürküteceksiniz...
Anons aşamasında ve Başsavcılık talebiyle Devlet Güvenlik Mahkemesi, yayınınızı durdurma kararı alacak...
Yine de geri adım atmayacaksınız...
Bu kez iktidarın emriyle polis, gazetenizi basacak...
Hukuksuz, diyerek ona da direneceksiniz...
Baskı ve sindirme politikaları sizi susturamayacak...
"Örümcek'e karşı hukuk dayanışması" başlığıyla çıkacaksınız...
Tepkileri haberleştirecek, 'meslek dayanışması' ara başlığıyla bütün meslek örgütlerinin size desteğini aktaracaksınız...
Hatta kanlı bıçaklı olduğunuz 'kartel medyası' Doğan Grubunun da size yapılana karşı çıktığını, Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün bile Yeni Şafak'la dayanışma başlıklı yazı yazdığını duyuracaksınız...
Gazeteciler Cemiyetinden Basın Konseyine, ideolojik olarak size en ters meslek örgütleri dahi yanınızda duracak; basın özgürlüğü adına size destek verecekler, hepsini yayınlayarak bundan güç alacaksınız...
Neredeyse hiçbir muhalefet partisi, yargı ve polis sopasıyla üstünüze gelinmesine, susturulmak istenmenize sessiz kalmayacak...
"Avrupa'ya rezil oluyoruz" ara başlığıyla dünyadan tepkilere de yer vereceksiniz...
Size yapılanın, yalnızca Anayasa ve yasalara değil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile AİHM kararlarına da aykırı olduğunu uzun uzun yazacaksınız...
DGM kararına, polise, devlete karşı gelinmez, demeyecek ve kanun gücünün kötüye kullanılmasına pabuç bırakmayacaksınız...
Patronlarınızın "geleceğin başbakanını hazırlama örgütü'nden gözaltına alınması ve işkenceden geçirilmesi de sizi korkutmayacak...
'Darbe dönemlerinde görülmedi, polis devleti uygulaması, demokrasi için yüz karası' diyerek hesap soracaksınız...
Ve hayır, yaşadıklarınızı unutmayacaksınız. En son 9 Ekim 2024'te, yukarıdaki ifadeleri kullanarak gururla hatırlatacaksınız. Yeni Şafak'ın 30. yıl haberleri arasında özel bir yer ayıracak, 28 Şubat vesayet döneminin o karanlık günlerinde verdiğiniz haklı, kahramanca mücadele ile övüneceksiniz...
Gelin görün ki, bugün baskının hedefi Halk TV olunca demokrasi havariliğini, basın özgürlüğü kahramanlığını, meslek dayanışmasını filan rafa kaldıracak, gazetecileri ve haber alma özgürlüğünü değil sindirme politikalarını savunacaksınız.
Nereden nereye!

AYNADA GÖRDÜĞÜNÜZÜ BEĞENİYOR MUSUNUZ?
Barış Pehlivan, hakkındaki iddiaları bir bilirkişiye sormuş. Halk TV de cevap hakkı tanımak için yayınlamış.
Soruşturma ve gözaltı haberleri yayılınca Pehlivan'ın avukatları, savcılığa gidip ifade vermeye hazır olduklarını söylemişler.
Yine de Barış Pehlivan, Halk TV'den gözaltına alınarak ifadeye götürülmüş.
Programın moderatörü Seda Selek ile kanalın sorumlu müdürü Serhan Asker de gözaltına alınmış. Biri, polisin gelip sorduğunu öğrenince hızla döndüğü evinin önünde; diğeri ise TBMM çıkışında "yakalanarak". Kaçak, aranan azılı suçlularmış gibi...
Yetmemiş; ertesinde Halk TV Program Müdürü Kürşad Oğuz'la Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gözaltında savcılığa sevk edilmiş.
Bilirkişiyi etkilemek ve konuşmayı kaydedip yayınlayarak haberleşme mahremiyetini ihlâlden...
Ne delil karartma ne kaçma ne de çoktan yazılıp sunulmuş bilirkişi raporlarını etkileme ihtimali varken...
Yeni Şafak'tan ne beklenirdi? AK Parti'nin kurmayı vaat ettiği o güçlünün haklı olmadığı, haklının güçlü olduğu düzen böyle bir şey miydi, diye sorması.
Fakat bu sorgulamayı bir kenara atmakla da kalmamışlar.
Halk TV için şu tarifeyi uygun görmüşler:
"Bilirkişiyi canlı yayında ifşa eden ve izinsiz görüşme kaydı alan CHP yandaşı Barış Pehlivan gözaltına alındı."
Aynı gün kendilerine çıkardıkları paye ise şu olmuş:
"İBB Başkanı İmamoğlu’nun hedef gösterdiği bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın, Yeni Şafak'a konuştu."
Nerede kaldı demokrasi ve basın özgürlüğü mücadelesi, nerede kaldı yayın çizgisi ayırmadan meslek dayanışması, nerede kaldı AİHM'e ve Avrupa'ya rezil olma korkusu!
Ayna ayna, söyle Yeni Şafak'a; kim demokrasi ve basın özgürlüğünü sadece kendine istiyor, kim alnının akıyla çıkmış sınavdan?

