Yıldızlar ve iktidarlar nereye kaybolur?
Ally Mcbeal dizisi, Ecevit Hükümeti biterken AK Parti iktidarı başlarken popülerdi.
İzleyenler hatırlar, dizinin romantik müzikleri de efsaneydi.
Benim favorim “Goodnight My Someone” şarkısı. Şu sözlerde doruğa çıkıyordu: “Yıldızımız en parlak ışığını saçıyor, iyi geceler demeye sevgilim, iyi geceler...”
Yıldızlar, yaşlandıkça parlaklaşır.
Bir yıldız en parlak ışığını gönderiyorsa sona yaklaştı, ömrünü tamamlıyor, kemale erip zevale yüz tuttu demektir.
Güneş gibi sarı cüceler, kızıl cüce yıldızlar, büyüdükçe mavi ve kırmızı devlere, üst devlere dönüşür.
Doğrudur, devleştiklerinde daha ışıltılı ve göz alıcı olurlar, inci gibi parıldarlar gökte.
Ama şarkıdaki gibi veda içindir en parlak ışıklarını göndermeleri. Çünkü yıldızlar da enerjileri tükendiğinde söner ve ölür.
Şu üç sondan biri bekler onları:
Ya küçülerek fildişi, mat bir beyaz cüceye dönüşürler. Oradan da siyaha evrilip bir kara cüce olarak noktalarlar yolculuklarını.
Ya da büyük bir patlamayla üstlerine çöküp bir kara delik oluştururlar. Kendi kazdıkları çukura gömülmekle kalmaz, çekim alanlarındaki her şeyi yutan bir yıldız mezarı haline gelirler.
Veyahut yaşamı sona eren yıldızlar, bin yıldıza hayat verir.
Ölen bir yıldızın, milyon yıldızda yaşamaya devam edip etmeyeceği ise veda şekline bağlıdır.
Bu bahtiyarlığa erenler, ancak bir süpernova patlamasıyla toz ve gaz bulutsusuna dönüşenlerdir.
Nebula toz ve gaz bulutsularında yeni yıldızlar doğar.
Bu yıldız doğumhaneleri, önceki hayatlarının son evresinde kırmızı üst devdirler oysa.
Yerdeki her fani gibi, gökteki yıldızlar da doğar, büyür ve ölür. Ama hepsi aynı şekilde değil. Kimi bir gider, bin gelir.
Siyasi iktidarlar da başlar, yükselir ve çöküşe geçerler.
Stefan Zweig “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” kitabında anlatıyor. Kaçırıldığında bir daha yakalanmayacak, kaderi değiştiren ve kazası olmayan fırsat anlarıdır, yıldızın parladığı anlar.
Ne ki son, kaçınılmaz. Ve iktidarların da nasıl vedalaştıkları önemlidir.
Ya kendi üstlerine çökerler. Etrafa saçtıkları ve saçacakları kendi yıldız tozlarını da yutan bir kara delik bırakırlar arkalarında
Ya küçülerek ışıltısız, donuk beyaz cücelere dönüşürler. En nihayet de hayat belirtisi taşımayan, ölü gözü gibi fersiz kara cücelere.
Yahut da bir iktidar doğumhanesi olurlar, yeni iktidarlar çıkar batınlarından, bin iktidara hayat verirler.
En parlak ışığını uzun zaman önce göndermiş yıldızları da iktidarları da benzer süreçler bekler.
Büyümek, devleşmek, göz alıcı parlaklıklara ulaşmak iyidir. Fakat vedalaşma vaktinin yaklaştığını da gösterir.
Beşir Ayvazoğlu, “Fikret” biyografisinin kapağına koymuştu. O dizede ne diyordu Tevfik Fikret: “Kendi cevvimde, kendi eflakimde kendim tairim”.
Yıldızlar gibi kendi semalarında, kendi yörüngesinde kendisi uçarak yıldızlaşan insanlar da nasıl veda edeceğini bilmeli.
Huysuz, aksi, hayırla anılmayacak biri olarak mı? En parıltılı anındaki büyüleyiciliğiyle mi? Ardında hayran bakışlar, filizlenecek tohumlar, boy verecek fidanlar bırakarak mı?
Yıldızların miraslarını seçme şansı yok. Oysa devleşen, yıldızlaşan insanların ve iktidarların var.
Bir yıldız yine en parlak ışığını gönderiyor, iyi geceler demek için, “goodnight my love, goodnight”.
Ally Mcbeal versiyonunu Vonda Shepard’dan dinleyebilirsiniz. Benim gibi otantik sevenlere, bir zamanların yıldız oyuncu ve şarkıcısı Shirley Jones’tan ısmarlıyorum. Tatlı rüyalarınız olsun:
“Goodnight My Someone”.