Reklamlar Çok Cins

Dergi, dermekten gelen bir kelime. Her türlü fikrin, sanatın, mevzunun konuşulup tartışıldığı yazı meydanıdır. Sözü, derdi, şifası, meramı olan kalem diliyle dergide kendine yer arar ve dergide okuyucuya sunar meramını.

Sunduğu meramın niteliği yazı arenasında zamanla belirlenir. Yazarlar dergilerde zaman süzgecinden geçerek ya yerini mukim kılarlar ya da buharlaşırlar. Yazılar zamanla ya dergilerde yer edinip kitaba dönüşür veya zaman çarklarına dayanmayıp dergilerde unutulmaya bırakılır.

Farklı düşünce iklimine sahip yazarları buluşturduğu için dergilerin kitaptan farklı çok sesliliği vardır. Çok seslilik okuyucuyu doğrularını sorgulatmaya yönlendirmeye de sevk ettirir.
Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın aynı dergilerde yazması. Şiir potasında birleşip düşünce akademisinde yön değiştiren iki güçlü yazar.

Dergi kelimesi benim okuma aklıma edebiyat kelimesini çağrıştırıyor. Her ne kadar kaldığım vakıflar yurdunda farklı amaçlar için çıkan dergilerle tanışsam okusam da dergilerin bende edebiyatla özdeş bir karşılığı vardır.

Türk yazın dünyasında ilk dergiler, gazeteler edebiyat merkezli çıkmış. Servet-i Fünun gibi edebiyat dışı amaçlı çıkanların bir kısmı da
zamanla sanat ve edebiyata dönüşmüş.

Birde yazarıyla anılan ve çıktıkları dönemde ses getiren dergiler vardır: Büyük Doğu’nun Necip Fazıl, Diriliş’in Sezai Karakoç, Hareket’in Nurettin Topçu, Papirüs’ün Cemal Süreya, Varlık’ın Yaşar Nabi Nayır ile anılması gibi.

2000, özellikle 2010 yıllarından sonra yazı dünyasına yeni nesil dergiler girdi. Edebiyat başta olmak üzere sinema, müzik, düşünce ve güncel konuları da ele alan dergiler. Ot, Arka Kapak, Bavul, Kafa, Kafka okur, Sabit Fikir, Cins bunlardan bazıları.

Bu dergilerin bir özelliği yazarların sermayeleriyle değil güçlü bir yayınevi, medya, sermaye sahibi tarafından çıkarılmaları.

Cins dergisi de bunlardan biri. Güçlü bir medya desteği var. İsmail Kılıçarslan ve Yusuf Genç Beylerin emekleriyle çıkarılan nitelikli bir dergi. Düşünceyi, edebiyatı, sözü önemseyen bir dergi. Doğrunun yanında yanlışı sesli ifade etme cesareti gösteren Antiemperyalist bir dergi.

Özellikle genç okurların yazın dünyası ile tanışıp kitap okurlarına öncülük ettiğine inandığım bu nevi dergilerin çıkmasını da önemsiyorum.

Son dönemlerde Cins’te özellikle Ömer Erdem’in Sezai Karakoç hakkında yazdıklarını, Savaş Ş. Barkçin’ın, Mustafa Ulusoy’un, Peren Birsaygılı Mut’un yazılarını dergiyi daha karıştırmadan bir çırpıda okuyorum.

Ocak ayında Cins 100. Sayı, özel sayı havasıyla heyecanlandım. O heyecanla dergiyi elime alıp karıştırdım. Cins 100. Sayı’ya özel bir okuma, çalışma, fikir niteliği aradım. Lakin dergi elimde kaldı. 100. sayıya özel nitelikli çalışmalar şöyle dursun maalesef 68 sayfalık derginin 15 sayfası reklam. Dört sayfası da Cins Güzel adı altında dergiye methiyeler.

Cins; magazin, moda, eğlence gibi bir dergi olsa okuru reklama boğma veya okura reklam satmasını makul karşılarım.

Yazarların kendi imkanlarıyla zor şartlarda çıkardığı bir dergi olsa derginin giderleri açısından yine makul karşılanabilir.

Cins, 100. Sayı Özel Kutlaması başlığı altında yazılan sunuş yazısını okuyorum. Yazının her cümlesi şapka çıkarılacak takdire şayanlıkta.

“İngiliz Siyaseti ve Amerikan Silahına” lanet okunan doğrulukta bir iddiası, şiarı, meramı olan bir dergiye dörtte bir reklam kıyafeti giydirip dergiyi pazar meta’sına dönüştürmek ne kadar doğru?

Edebiyata, sanata, düşünceye, kültüre değer verdiğine inandığım genel yayın yönetmeni, yayın koordinatörü ve editör arkadaşlar hiç mi değerlendirmiyorlar bu durumu?

Okuyucularına reklam satmanın ahlaka mugayir olduğunu bilmediklerini de sanmıyorum.

Maalesef, reklamların yazılara galebe çalmasını Nihayet dergisinde de görüyorum.

Cins’in misyonuna genç ve genel okuyucuların en çok ihtiyaç duyduğu günler yaşıyoruz. Yazı bulma sorunu yaşadığını da sanmıyorum. Her sayfasına sadece Filistin yazılsa reklamdan daha evla olur.

Mustafa Kutlu’nun “KENDİNİ AŞ HADDİNİ AŞMA” eserinden alıntıyla söyleyelim “Bu Allahsız düzen gezegenimiz ve insanlık üzerinde her türlü soygun sömürü şiddet uyguluyor. Reklam ekonomisinden öte kanaat ekonomisine dayalı bir hayat tarzı bize lazım olan.”
Reklamın cebi deliktir. Sen aldıkça delik büyür. Sonuç: “Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.”

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum