Valinin öğretmenlere mesajı
11
Öğretmenliğe Eylül 1996 yalında başladım.
Bir aylık öğretmen olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama törenlerinde çiçeği burnunda öğretmenler olarak görevlendirildik.
Kutlamalar için Bakırköy’den öğretmen arkadaşlarla Şişli’deki yürüyüş alanına götürüldük.
Yürüyüş için sıraya girdik. İlkokuldan beri alıştığımız düzen öğretmen olunca da değişmiyordu.
Osmanbey Caddesi’nden Taksim Meydanı büste kadar yürüdük. Yürüyüş bitimi, milli eğitimin ekabiri büste çelenk bıraktı. Ellerine tutuşturulmuş kağıtlardan yıllardır okuna okuna klişeleşmiş birbirinin fotokopisi konuşmalar yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık geleceği için padişahlar, saltanatçılar, gericiler, bölücüler lanetlendi.
Sırada bekletilen bizler Atatürk Kültür Merkezi’ne yönlendirildik. Törene AKM’de devam edilecekti.
Kısa sürede AKM tıklım tıklım doldu. Koltuklarda oturacak yer bulamayan benim gibi çiçeği burnunda öğretmenler ayakta bekledik.
Protokolün gelmesi için bekliyoruz. Tören için belirlenen saat geçti. Beklemedeyiz.
Protokol teşrif etti: Kravattılar, kasketliler, ince topuklular, potinliler, yüksek topuklular, ön düğmeleri iliklenmeyenler, salona bakma tenezzülünde bulunmayanlar, astlar, üstler, apoletliler, ön koltuktan salonu el sallayarak elamlayanlar...
Tiyatro sahnesi gibi. Bir resmi törene 657’li olarak ilk kez katılıyorum.
Protokol tamam. Sahnedeki telaş yerini başlama sürecine bıraktı.
Ağzı temizlenmiş, kılçıksız konuşan iki dirhem bir çekirdek adam sahneye çıktı.
Protokol koltuğuna hitap ile başladı söze: Sayın valim ile başlayıp protoldeki herkesin makamını sekmeden teke tek hoş geldiniz ile selamladı.
Salonu dolduran binlerce öğretmenin esamesi bile protokol konuşmasından sonra okunmadı.
Salonda hiç öğretmen yokmuş gibi protokol koltuğuna hitap ile konuşma devam etti.
Başıma kaynar sular söküldü.
Bütün hazırlıklar ön protokol içindi. Öğretmenler kostüm niyetine salona dizilmişti.
Öğretmenler, protokol koltuğundaki zevatın nutukları içindi. Protokoldakiler de karşılarında gıkı çıkmayanlar karşısında resmi kalkan sarhoşluğuyla elinde tutuşturduları kağıtlardan birbirinin benzeri sözler sarf ederek esip gürlüyorlardı.
Dışarı çıkmak için kapıya vardığımda kapıda görevlendirilenler çıkmak yasak deyip beni içeri ittiler.
Durumu Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun “Mektup” hikayesindeki kahramanın ağzından ifade edeyim:
“Bütün öğretmenlerimizin kulakları çınlasın, okuldaki düzen ile hapishanedeki düzen arasında da pek bir fark yok. Her şey yolunda. Her şey bizim iyiliğimiz için, akıllanmamız için. Ülkemizin bölünmemesi içindi.”
Öğretmen de resmi ideolojinin devlet kitaplarındaki öğretilerini öğrencilere öğretmek için görevlendirilmiş bireylerdir.
Valinin 24 Kasım törenlerinde sarf ettiği sözleri bu atmosferde değerlendirdiğimizde her şey yolunda.
Bazen bazı öğretmen arkadaşların 657’den aldıkları güç ile öğrenci ve velilere yüksek sesli konuşmaları, ayar vermeleri de bundan kaynaklı.
Tanzimat ile başlayan, Cumhuriyet ile keskin hale gelen devlet amirlerinin halk için halka rağmen yüksek sesli ders vermeleri de her şeyin yolunda olması içindir.
Aynı fakülteyi okuduğum, aynı dönemde öğretmenliğe başladığım arkadaşım benimle aynı kaderi paylaşan müstafi Öğretmen Mustafa Bilgin’in de bir öğretmenler günü hatırasını paylaşayım ki mesaj adresini bulsun.
“28 Şubat döneminde Hasankeyf’te öğretmendim.Her 24 Kasım günü öğretmenlerden yapılan kesintilerle öğretmenevinde kaymakam,garnizon komutanı ve emniyet amirinin katıldığı yemekli programlar yapılırdı.Bu programların birinde emniyet amiri, okul müdürü R.E’nin renk cümbüşü kravatında sarı, kırmızı, yeşil renkler var diye kravatı boynundan çıkarttırdı. Çıkartmakla kalmadı, kravatı öğretmenevinde yaktı. Sonra ağzından çıkan köpükler eşliğinde kravatın üzerinde tepindi.
Bu tatsız an her öğretmenler gününde aklıma gelir. Bugün bir valinin toplum önünde öğretmeni azarladığını görünce yazmak istedim. Valinin makam zırhına bürünerek takındığı nobranlık ile dün emniyet amirinin yaptığı güç zehirlenmesi arasında pek bir fark yok. Türkiye’de atanmışların “bâki” hegemonyası devam etmektedir.”
Öğretmen arkadaşların geçmiş öğretmenler gününü Yunus Emre’nin mısralarındaki “ilimde kendini bulmaları” temennisiyle kutluyorum.
Hangi burçlar duygusal olarak daha derindir?
Gülşen Yeşilyurt
13 yıl önce 13 yıl sonra
İbrahim Kiras
“Çabuk gidin, bir gün daha beklemeyin...”
Mustafa Karaalioğlu
Kaçan bir diktatörün efrad-ı metrukesi
Akif Beki
Suriye sonrası Rojava meselesi
Ali Bayramoğlu
Mete Atatüre’nin ödül konuşması benim beynimi nasıl açtı?
İsmet Berkan
Suriye’nin zor dönemeci
Osman Sert
Teknoloji, katil zanlısını yakalamakta sınıfta kaldı...
Gülay Erdemli
Yüzük kardeşliği
Salih Cenap Baydar
Suriye güvercin gözlü ülke ya da Şam’a dönüş...
Ömer Erdem
Tecrübe
Bülent Tuncay
Bu iktidar reform yapar mı?
Taha Akyol
Suriye’deki Kürt sorununu çözmek
Ahmet Taşgetiren
Gelişmeleri anlamaya yarayacak bazı temel ilkeler
Fehmi Koru
Erdoğan neden eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi yarıştırıyor?
Mehmet Ocaktan