Siyasete ihtiyaç var siyasete...

AK Parti meydanı hiç boş bırakmıyor. Jeopolitik çıkışlardan bulduğu petrol yataklarına, aya gitme iddialarından türlü “başarılı” mühendislik öykülerine kadar kamuoyunu istim üzerinde tutmaya, seçmenini hamasetle karışık, ama özgüvene dayalı milliyetçi bir söylemle tahkim etmeye çalışıyor.  

Erdoğan’ın son çıkışı, “yeni ve sivil bir anayasa hazırlayalım” çağrısı, bir yandan muhalif alanda yürüyen anayasa tartışmasını sıradanlaştırma, diğer taraftan başkanlık düzeninden taviz vermeyecek somut önerilerle muhalefeti “itiraz” siyasetine mahkum etme, en nihayet otoriter sistem modelini derinleştirme vesilesi olarak çok işlevli bir hamleyi andırıyor. 

Kim ne kadar hafife alırsa alsın, bunlar, karşılıksız değil. 

Yaşanan ekonomi, hukuki ve demokratik krize rağmen AK Parti, oy oranı azalmakla birlikte, hala CHP’nin açık ara önünde gidiyor ve kararsızlar dahil tüm seçmen kitlesinin üçte birinden fazlasını kontrol ediyor. 

Muhafazakar bir kitle için, kazançları korumak, Erdoğan’ın rakipsiz temsil ettiği siyasi güven-alfa karakter ilişkisi ve hakim dış politika veya yeni büyük Türkiye vaadi iç içe giriyor ve belli ki sonuç üretiyor. 

Peki buna karşılık muhalefet ne yapıyor? 

Bu konuda üç hususun altını özellikle çizelim. 

Bir. Muhalefet, her şeyden önce, yukarıdaki tabloyu ya ciddiye almıyor ya da bunlara karşılık, örneğin jeopolitik konular başka olmak üzere, fikri ve siyasi alternatif üretmekte zorlanıyor.  

Örneğin dış politikada, Kürt meselesinde, HDP’yle ilişkilerde bile sınırı çizen, kuralları koyan siyasi iktidar ve söylemi oluyor.  Bu durum, Cumhur İttifakını belli bir alanda rakipsiz kılıyor. 

İki. Örgün bir siyasi iktidar karşısında örgün olmayan bir muhalefet var. Muhaliflerin iktidara yönelik “itiraz ve eleştiri siyaseti” ve “parlamenter düzene geri dönelim” önerisi (ki bu da genel bir niyetin ötesine geçemiyor) dışında bir ortak noktası yok.  

Üç. Tek tek siyasi partiler itibariyle bakıldığında, ortada ne ‘kurucu bir siyaset”, ne de güçlü, akılda kalacak  siyasi melodi” bulunuyor. Her siyasi parti kendi gündemi ve hiyerarşinin etrafında siyaset yapıyor.  Ayrıca, HDP dışında, siyasi eksenleri ise muğlak. Konjonktürün sosyolojik okuma dalgalarından, analiz yerine koydukları kamuoyu araştırmalarından besleniyorlar. Nitekim toplumsal merkeze yerleşmeye çalışan CHP dahil olmak üzere, her siyasi partide, belirli bir dozda, dünün sadece siyasetine değil, toplumsal-kültürel analizlerine ve toplumsal verilerine arkasını dönen, aş-iş merkezli sosyo-ekonomik gerçeklere dayanan, yeni-modernist söylem boy gösteriyor.  

Denebilir ki, ama, son günlerde muhalif alanda ilişkiler bakımından hareket var, muhalif siyasi partiler arası lider buluşmaları yapılıyor. Doğrudur. Bunlardan, CHP ve DEVA’nın güçlendirilmiş parlamenter sistem için diyalog başlatmaları gibi, simgesel de olsa, kimi olumlu sonuçlar da çıkmıyor değil.  

Yine de alınan yol pek kısa.  

Kılıçdaroğlu’nun Karamollaoğlu’yla buluşması sonrası, sorulan bir soruyu, “ittifak seçimlerde yapılır” diye kestirip atması, tipik “kapı kapayıcı” bir örnekti. HDP’nin muhalif partiler turuna, uzattığı ele, yapılan geçiştirme muamelesi de, bu örneklerden bir başkası... 

Sözün özü: Başarılı olmak istiyorsa, muhalefetin iktidarın at koşturduğu alana girmeye ihtiyacı var. Daha önemlisi, belli bir ittifaka değil, ama belli temalar etrafında hem cari siyasete hem yarına dönük bir yol haritasına, ortak bir enerji birikimine gereksinimi var. 

HDP Eş Başkanı Mithat Sancar, muhalif partilerle görüşme trafiğine başlamadan önce, bir görüşmemizde, diğer liderlere bir yol haritası önereceklerini söylüyordu. Aklımda kaldığı kadar üç maddeli bir öneri olacaktı bu. 

- “Hukuk devletinin yaşadığı, yargının, temsili kurumların yaşadığı, kamudan keyfi ihraçların ürettiği örselenme karşısında, adaletsizliğin telafisini hedefleyecek bir tamirat ve tadilat programını müzakere edelim.” 

- AİHM kararları üzerinden yol temizliği önerisinde bulunalım. Seçim güvenliğini, ve demokratik rekabetin şartlarını nasıl koruyacağımızı tartışalım. Güçlerimizi birleştirelim. 

- Anayasa konusunda, sadece parlamentarizme dönüşü, bir restorasyonu değil, parlamenter düzen çerçevesinde geleceği yeniden kurmayı hedefleyen bir tartışma başlatalım. 

Sancar ve Buldan bunları söyledi mi liderlere, onlar ciddiye aldılar mı? 

Keşke öyle olsa... 

Siyasete ihtiyaç, acil tarafından...

YORUMLAR (53)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
53 Yorum