Suyun kiri hep aynı

Uzun yıllar ülkenin en önemli sorunu olarak ‘siyaset alanının darlığı’na işaret edenler arasında yer aldım. Bu tabirle vurgulanan, sivil iktidarların üzerine çöreklenen askeri vesayet düzeni, bu düzenin yerleşik kurumları ve kabulleriydi. Asker denetimindeki geniş devlet alanının toplumsal konuları, bir kara delik gibi emerek, tartışmaya ve öneriye kapaması, bu çerçevede kimi yetkileri atanmış aktörlere vererek karar mekanizmasını toplumsal iradeden koparmasıydı.

Bunlar Türk siyaseti ve demokrasisinin olgunlaşamama nedenlerinden birisi olarak kabul edilirdi.

Nitekim her bakımdan öyleydi.

Tarih bizde devrevi olarak algılanır, siyasi doğrular bir devrin konjonktürel kimi verilerine, eğilimlerine göre tanımlanır.

Bugün yapılan kimi tartışmalar da böyle yürüyor.

Örneğin İlker Başbuğ’un gündeme getirdiği ve sadece FETÖ’ye bağlayıp, onunla açıkladığı, askeri kişinin (siyasete yönelik müdahale ve kontrol girişimleri bakımından) sivil mahkemelerde yargılanması konusu, ilke itibariyle, askeri alanın koruma zırhını azaltan, buna karşın siyasi-sivil sahayı genişleten bir adımdı.

Bu ve benzeri adımların kötüye kullanıldığı zor bir dönem yaşadık.

Ne var ki, kötüye kullanma, örneğin 2010 referandum sonuçlarının istismarı, o hamlelerin ilkesel olarak doğruluğunu ortadan kaldırmaz.

Aksi halde ‘ya devlet vesayeti/doğruları ya da cemaat(ler) siyasetinin tahakkümü’ denklemini bir kader olarak kabul eder, üstelik dönemine göre birini ya da diğerini demokratik olarak ilan etmek durumunda kalırız.

Bu, demokrasinin meşrebine aykırıdır.

Açıkçası şahsen, İlker Başbuğ’un arazi üniformasıyla siyasi iktidara simgesel salvo ateşi açtığı, Büyükanıt’ın muhtıra metni yayımladığı anlara, anti demokratik meydan okuma dışında anlam verilmesini içime sindiremem. Çetin Doğan’ın askeri bir tatbikatta EMASYA planlarını kullanarak, iktidara el koyma simülasyonu yapmasının anlamını unutmam. Ergenekon ve Balyoz gibi davaların kötüye kullanılması, hatta kötüye kullanılmak üzere açılması, kimi sahte iddialarla donatılması, o dosyalarda yatan kimi suç kokularını yok saymama, aklamama da da yol açmaz.

Demokratik yola zamansal doğruların yarışmasıyla ulaşılmaz.

***

Türkiye’nin son 20 yıldaki temel sorunu, genişleyen siyasi alanın hukuk devleti kurallarına göre yapılandırılamaması olmuştur. Bunun sonucu olarak, ülke vesayetçi tahakkümden çoğunlukçu siyaset mekanizmasının tahakkümüne doğru sürüklenmiştir.

Bugün sıkıntı, fikir özgürlüğünün, eleştirinin, demokrasinin ‘sıfır noktası’nda bulunmamız kadar, farklı görünen ancak aynı anlamları taşıyan bir kutuptan diğerine inanılmaz bir hız ve ilkesizlikle geçmemizden de kaynaklanıyor.

Sorunumuz daha da derinleşiyor. Demokratik siyaseti dün siyaset dışı yapılar boğarken, bugün bunu bizzat siyasi güç yapıyor.

Askeri otorite bir dönemler andıçlarla, açıklamalarla, uyarılarla siyasi partilere yön verir, yaptırım uygular, onları denetlerdi ve bunu kendi dar siyasi doğrularına göre yapardı. 1994 yılında Doğan Güreş’in, “Eşkıya Meclis’te” çıkışından sonra DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve Meclis kapısında yaka paça tutuklanmaları ülkenin demokrasi karalarından birisi olarak tarihe böyle geçti.

Birkaç gün önce, siyasi iktidarın filli ortağı MHP, ana muhalefet partisi CHP hakkında bir suç duyurusunda bulundu. Atfedilen suçlar arasında siyaset yapmak da var. CHP’nin yasal bir diğer parti olan HDP’ye kurduğu ilişkiler, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ olarak tanımlanıyor, yürütmeye ve yeni siyasi düzene yönelttiği eleştiriler, ‘Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama’ gösteriliyor.

Soluduğumuz siyasi atmosfer anti demokratik partiküllerle doludur, sağlıklı herkesi hasta edecek kadar kirlidir.

Sorun büyüktür, ciddidir ama eskiye öykünerek ya da dönemlere, politikalara dair topyekûncu bakışla giderilemez.

Su aynı oranda kirli.

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum