Azı karar, çoğu zarar...

Ev ödevinin çocuklar için önemli olduğunu savunan birçok eğitimci ve anne baba var. Çocukların bu sayede zamanlarını nasıl kullanacaklarını öğrendiğini, kendine güvenen ve sorumluluk sahibi bireyler olacağını düşünüyorlar. Ama bu düşünceleri savunanlar bile ödevlerin çocuğu aynı zamanda okuldan soğuttuğunu ve aile içi ilişkilerde çatışmalara yol açtığını da kabul ediyorlar. Sadece sayfa doldurmaya odaklı ödevlerin çocuğun öğrenme şevkini kırdığı ve ödevlere ayrılan süre arttıkça çocukların başarısının düştüğü artık göz ardı edilmeyecek bir gerçek.

Yapılan araştırmalar ilkokulda verilen ödevlerin öğrenmeye katkısının binde bir civarında olduğunu gösteriyor. Ödev yapma kaygısı buna eklenince sonuç eğitimden soğumak oluyor, eziyete dönüşüyor. Öğrencinin asosyal olması ve iletişim becerilerinin körelmesi de cabası… Zaten son derece şişkin olan müfredatımıza bir de aşrı ödevi eklemek eğitim açısından son derece yanlıştır. Hâlbuki çocuk ödev yaparak değil, oynayarak gelişir. Ödevler yüzünden uzak kaldığı oyun ile…

Ödev asla öğrenmenin yapı taşı değil ancak çocuğa göre bireysel anlamda tamamlayıcı bir faktör olabilir. Eğitimin tamamlayıcı bir faktörünü eğitimin ana işlevi gibi göstermek ciddi bir pedagojik yanılgıdır. Ödevin öğrenmeye ciddi bir katkısı olmuş olsaydı eğer ödev kontrolünü çocuğun neyi ne kadar ve nasıl öğrendiğini ölçerek yapmak gerekirdi. Oysaki bizim için ödev kontrol sonucu bir artı ya da eksiye bakıyor.

İllaki çocuklar ödev yapsın isteyenler için Eğitim Birliği her sınıf için 10 dakikalık ödev zamanlaması öneriyor. Anaokullarında ödev verilmemesi gerektiğini belirten otoriteler; birinci sınıfta on, ikinci sınıfta yirmi, üçüncü sınıfta ise otuz dakikalık ev ödevi yapılması gerektiğini söylüyor. Ödev, lise düzeyinde belli düzeyde bir fayda sağlarken, bu fayda ortaokul öğrencilerinde azalıyor ve Arizona Üniversitesi’nde eğitim profesörü olan Etta Kralovec’in de belirttiği gibi, “ilkokul düzeyinde ödev hiç fayda sağlamıyor.”

İlkokulda kitap okuma ödevden daha çok işe yarıyor. Ebeveynler ve öğretmenler çocukların ilgisini çekebilecek konularda ya onların okumasını isteyebilir ya da kendileri yüksek sesle okuyarak onların dinlemesini sağlayabilir. Bu etkinliği her çocuk için ayrı ayrı düzenlemek, tek tip bir ödeve göre daha fazla çaba gerektirecektir ama eğlence için okumanın faydaları hemen kendini gösterecektir.

Çocuklara sorumluluk duygusu kazandırma konusunda sadece ödevlere güvenmeye gerek var mı? Sabahları kalkıp hazırlanmak, yatağını yapmak, ev işlerine yardım etmek hatta bir evcil hayvanına bakmak gibi daha pek çok günlük alışkanlık vardır.

Çocukların her an her yerde öğrendiklerini unutmayalım. Örneğin bir bilim ya da sanat sergisinde de çok şey öğrenilebilir. Daha önemlisi, bu şekilde edinilen bilgi ve deneyim başka bir şekilde edinilemez. Ebeveynler, ödev takibi yerine çocuklarının ilgisini çekebilecek sergi ve etkinlikleri takip edebilirler.

Kısacası, idareciler, ebeveynler ve öğretmenler yaratıcılık, sosyalleşme ve öğrenmenin bir araya getirildiği okul sonrası deneyimlerle ilkokul öğrencilerinin eğitimlerini ileri bir noktaya taşıyabilirler.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.