Kuds-i Şerif’in Evliyası!

Siyasetin her şeyi örtecek kadar öne geçtiği bir zamanda siyaset yazmak iyi mi kötü mü? Kanaatimce, bugünlerde siyaset yazmak siyaseti daha da azdırmak olur. Siyaset eğer arka planında güçlü bir edebiyat, sanat, kültür ve düşünce yoksa sürekli olamaz. Siyasetçiler işin başında bunun farkındaydı, zamanla bu arka plan olmadan da gücümüzü koruruz kibrine kapıldılar. Günlük bir gazete siyasetsiz olmaz, fakat bu bütün yazarların her defasında günlük siyasetten bahsedeceği anlamına gelmez. Basın ve yayın araçlarını istila eden bitmez tükenmez çatışmalı siyaset muhtevasına boğulmaktansa, arada bir oksijen çadırına koşup temiz hava teneffüs etmek gerekir.

Kudüs ziyaretimizin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Fakat her an Kudüs’te imişiz gibi zihnimiz meşgul. Kudüs’ü bir de Evliya Çelebi’den okumak fikri beni sardı. Yavuz Selim’den bir asır sonra, günümüzden üç asır önce Kudüs, Osmanlı Kudüs’ü…

Seyahatname’de Kudüs bahsini okuduktan sonra Evliya Çelebi’ye hayranlığım bir kat daha arttı. Onu zaten severdim, daha fazla sevdim. Bütün zamanların en büyük yazarlarından biri olduğundan şek ve şüphem kalmadı. Bunu sırf kendimizle ilgili olarak söylemiyorum. Dünya seyyahlarının sultanı, kutbu odur. O gerçekten “seyyah-ı âlem”dir, dünya gezginidir. O’nu dünya yeterince tanınmıyorsa, kusur bizdedir. Her dilden bütün metin değilse bile, seçmeler yayınlayıp tanıtmamız gerekir. Türkiye’ye bu yıl 50 milyon turist geleceği söyleniyor. Bu kadar turizmden ekmek yiyen müessese var. Kültür Bakanı dahi öyle bir zatmış. Bir Evliya Çelebi Enstitüsü’ne vücut versinler, bütün dünyaya bu büyük seyyahı tanıtsınlar.

Evliya Çelebisi olan millet büyük millettir!

Evliya Çelebi mübalağası ile meşhur olmuştur. Onda abartma yok mudur? Elbette vardır. Fakat bu bir ifade biçimidir, anlatma tarzıdır. Onun mübalağaları konuların anlaşılmasına hizmet eder. Bazı mübalağa sandığımız hususlar ise, sahih bilgidir; bugünün adamına abartı gibi görülür.

İşte O’nun Kudüs’ü…Uzun metinden kısaltarak ve yer yer aynen alarak:

Kıble-i atik: Eski Kıble

Yüz yirmi dört bin peygamberin eşiği…Tufandan önce ve tufandan sonra ademoğlunun kıblegâhı. Eski kıble. “Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür” (Bakara, 144) buyruluncaya kadar. Doğrusu fakirlerin kıblegâhı imiş. Sözün sonu, bütün milletlerin, hükümdarların hasreti bu Kudüs-i şerif’dir.) Kudüs’ü Hz. Davud imar etmişti. Buhtunnasr Hz.Yahya’nın kanının intikamını almak için Kudüs’e gelip bütün binalarını yıktı, İsrail oğullarını katletti.

Yusuf Selahaddin

Sonra Kudüs-i şerifi yine küffar istila edip, Yusuf Selahaddin Şam’da Nureddin şehidin veziri iken yüz bin asker ile gelip Kudüs’ü pazu gücü ile feth edip bir daha küffar gelip almasın diye kalesini yıktı.

Selim-i Evvel

Âlimler ve salihler Mescid-i Aksa’nın ve Sahretullah’ın anahtarlarını teslim ettiler, Selîm-i Evvel (1. Selim, Yavuz Selim)”Elhamdülillâh, kıble-i evvel (ilk kıble) sâhibi oldum” deyü secde-i şükür edüp (şükür secdesi yapıp) bütün âyanlarına ihsanlarda bulundu, vergilerden muaf tutu. Ve Rûm ve Fireng ruhbanlarının elinde olan Hazret-i Ömer’in hatt-ı şerîflerini yüzüne ve gözlerine sürüp mazmûnunca (anlamına uygun şekilde) cemî’i ruhban (bütün rahipler) cizye vermeyüp yine eskisi gibi Kumâme’leri kendülere âyingâh ola deyü hatt-ı şerîf verdi.

Kudüs sancağı paşa tahtıdır

Ve senevî paşasına kırk bin guruş hâsıl olur ma’mûr vilâyetdir. Amma eyaletinde olan erbâb-ı tîmar bir savaşa gitmeye memûr değillerdir. Ancak gelen ziyaretçileri bayrakları ile ziyaretlere götürmeğe memur cümle altı yüz âdemdir.

Husûsâ küffârın Beyz-i Ahmer yani Kızıl yumurta bednâmları (kötü adlı) günü (paskalya) Kumâme önüne paşa ve monla (kadı) varmayınca bâb-ı Kumâme küşâde olmaz (açılmaz).

Kudüs-i şerîf sancağı paşa tahtıdır. Ve beş sancak dahi çöl beğleri vardır. Anlar vilâyetlerin mülkiyyet üzre mutasarrıf ederler. Lâkin gerektiğinde padişah hizmetinde bulunurlar. Ve eyâletinde evkaf köyleri vardır. Amma çoğu eşkinci tîmar ve zeamet sâhibi köylerdir. Sancağının alaybeğisi ve çeribaşısı vardır. Ve timar sahipleri müslüman hacıları Hazret-i ibrahim Halil’e ve Hazret-i İsa’nın doğduğu Beytü’l-lahm’a ve Hazret-i Mûsa’ya götürürler, zîra yolları Arab aşkıyâsından tehlikelidir.

Ve dahi kadı’nın elinin altında mahkeme hizmetine memur yirmi ağalık vardır. Evvelâ muhzırbaşı (mahkeme görevlilerinin başı), İkinci Ağa Kudüs-i şerîfe gelen su nâzırı mükellef ağalıkdır. Üçüncü Ağa mimarbaşı ve dördüncü mühendisbaşı beşinci mutemedbaşı ve altıncı sarrafbaşı…

Teknik alanda üç ağa sayılıyor: Su nazırı. Su işlerini yöneten kişi. İkincisi mimarbaşı. Demek ki, birden fazla mimar var. Üçüncüsü mühendisbaşı. Bu da birden fazla mühendis bulunduğunu gösteriyor. 17. Asırda Kudüs’ün nasıl yönetildiğini Evliya’dan başka kimden okuyabilirsiniz? (Evliya’nın Kudüs’ü bu kadar değil elbette).

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum