Toprak verimsizleşiyor göç zamanı!
X, Y derken “Z kuşağı” ile meşgulüz… Alfabede harf kalmadığına göre bundan sonra başa dönülecek herhâlde!
X Kuşağı 1960’lardan başlarmış…Z kuşağı bugünün tablet ve akıllı telefon çocukları. Ya önceki nesiller nasıl adlandırılırdı?
Süleyman Ârif Emre’ye “cumhuriyet nesli”ndendi demek câiz midir? 1923’te doğduğuna göre, cuk oturur herhâlde! Fakat kendini “cumhuriyet kuşağı” sayanlar ve onların peşinden gidenler Ârif Emre’yi cumhuriyet neslinden sayarlar mı?
Süleyman Ârif Emre, cumhuriyeti doğru eksene yerleştirmeye çalışan, yani yönetimi gerçekten halklaştırmak isteyen siyaset akımındandı. Hangi partide olursa olsun, fikri zikri, istikameti belli bir siyasetçi olarak uzun süre millet vekiliği ve bakanlık yaptı. Galiba en yaşlı üye olarak geçici bir Meclis başkanlığı da var.
Nesli tükenmiş bir siyasetçi kuşağının mensubu olarak, bir asra yaklaşan ömrünü tamamladı, Allah rahmet etsin.
Süleyman Ârif Emre nesli siyasetçiler, edebiyatla, fikirle, sanatla iç içe idi. Kültür hamuleleri zengindi. Bu konularda konuşmaktan imtina etmez, vücut bulduğu zemini başarıya ulaştıktan sonra önemsiz görmezdi. Şiir yazar, edebiyatçılarla düşer kalkar, hatta daha ötesi fikir mücadelesinin belâlı isimleri olan Osman Yüksel Serdengeçti’nin, Necip Fazıl’ın avukatlığını yapar ve bila ücret yapar…
Onun avukatlığa başlaması nasıl bir iddia sonucu değilse, siyasete atılması da şartların sevkiyledir. Siyasetin bazıları için hizmet mesleği olduğu zamanlar; yani bir zamanlar!
Osman Yüksel, namı diğer “Serdengeçti” ile ahbap olan Süleyman Bey, avukatlığa başlama fikrini ona açtığında, olumlu bir karşılık bulmaz. Bu dürüst ve mahcup gencin başarısızlığından korkmaktadır Osman Yüksel. Ârif Emre’nin cevabı yeterince açıklayıcıdır: “Sırf sizin dâvaları takip etsem, hiç boş kalmam!”
Osman Yüksel Serdengeçti’nin hayatı mahkemesiz, mahpussuz geçmemiştir. Avukatlık Ârif Emre’yi siyasete sürekler âdeta. Şunu söyleyebiliriz: Onun için ne avukatlık ne siyaset meslek olmuştur!
Siyasetin derin suları zamanla sığlaştı. Bir sonraki nesil, Necip Fâzıl’ın Sakarya türküsünü ezbere okur, fakat şiiri edebiyatı derinlemesine bilmez, takip etmezdi. Şimdi bu nesil de geride kaldı. Diplomalı ama elifi görse mertek sanan, şiir nedir, fikir neye yarar bunlara kafa yormayan, ekonomi odaklı, iktidar ihtiraslı amorf ve sathî bir siyasetçi nesli ortaya çıktı. İşte böyle bir dönemde Süleyman Arif Emre gibi siyaset bilgeleri geri plana düştü hatta unutuldu.
Ârif Emre gibiler için toprak verimliliğini kaybetti. Göçünü toplaması yaştan değil, bu verimsizlikten desek, tuhaf kaçmaz!
***
Süleyman Arif Emre, 45. Yıldönümünü kutladığımız Kıbrıs harekatı sırasında bakandı, yani hadisenin akışını en yüksek seviyede takip etmişti. Hâtıralarında bu konu ile ilgili birinci elden malumat var. Kıbrıs harekatında Necmeddin Erbakan’ın ihmal edilen önemli rolünü bu hatıralar bize açıkça gösteriyor.
Süleyman Ârif Emre ile zaman zaman telefonlaşırdık. Serdengeçti ile ve Necip Fazıl’la olduğu kadar, Nureddin Topçu ile de ilgiliydi. Topçu ile ilgili yazılarımız bu konuşmaların esasını teşkil ederdi. Bir dönemin şahidi, siyaset adamlığı yanında şairliği de elden bırakmayan Süleyman Ârif Emre’ye tekrar rahmetler diliyorum.