Murat Kurum “imar barışı ve imar affı” arasındaki farkı açıklayabilir mi?
İstanbul’u geri almayı her şeyden çok isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nun karşısına siyasetin içinden gelen, siyasi bir kariyeri olan güçlü bir ismi değil, teknokrat kökenli bir isim olan Murat Kurum’u çıkarmayı tercih etti.
Anlaşılan, “siyaset”i Cumhurbaşkanı yürütecek.
Yerel seçimler 81 ilde yapılacak, 81 ilde sandık kurulacak ancak Erdoğan için de muhalefet partileri ve muhalif seçmen kitlesi için de tek bir ilin önemi olacak o da İstanbul. Yani daha net bir şekilde şöyle anlatayım, Erdoğan 1 Nisan sabahına Ankara da dahil 80 ilin tamamını kazanmış olarak uyansa ama sadece İstanbul’u kaybetmiş olsa, seçimi kazanmış saymayacak, mutlu olmayacak.
Sadece İstanbul’u kazanmak Erdoğan için yeterli olabilir. Ne demek istediğimi anlamak isteyenler dönüp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Mayıs akşamı, daha sonuçların netleşmeye başladığı saatlerde Kısıklı’daki evinin önünde yaptığı o zafer konuşmasına bakabilir.
Şöyle demişti:
“Şimdi önümüzde 2024 var. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Durmak yok, çok çalışacağız, 2024’te Üsküdar’ı da İstanbul’u da yerel seçimlerde kazanmaya hazır mıyız?” (28 Mayıs)
Ve mazbatasını alır almaz yaptığı konuşmada “rehavete kapılmayalım, psikolojik üstünlük bizde ama işi şansa bırakmayalım, İstanbul’u Ankara’yı geri alacağız” demişti.
19 Aralık tarihinde Ankara, İstanbul ve teşkilat yöneticileriyle bir araya gelen ve “üç aday” ismi isteyen Erdoğan “Çok önemli bir sürece giriyoruz. Hedefimiz şehirlerimizi yeniden hizmetle buluşturmak, bunun için seçimi kazanmak. Ama özellikle İstanbul’u kazanacağız, hazırlığımızı buna göre yapıyoruz” demişti.
Nitekim Erdoğan daha İBB adayına karar vermemişken, yerel seçim hedefini “Yeniden İstanbul” olarak açıkladı: “Gençler unutmayın. Asla rehavete kapılmayacağız. Bakın bugün bir başlık atıyorum: Yeniden İstanbul.” (29 Kasım 2023)
***
29 Mart Erdoğan için gerçekten kritik bir seçim olacak. Her ne kadar görünürde Ekrem İmamoğlu’nun rakibi Murat Kurum olsa da İmamoğlu’nun gerçek rakibi Cumhurbaşkanı Erdoğan olacak.
Bir parantez açmak isterim:
Bu kadar önemsediği, kritik bir seçime belki de bu yüzden siyasetin içinden gelen, kıvrak zekaya sahip, sahada gerçek anlamda yarışacak, oy alacak, Milli Görüş geleneğinden gelen AK Parti tabanında ciddi karşılığı da olan Tevfik Göksu’yu neden tercih etmedi?
Kaldı ki doğruya doğru, Erdoğan’ın masasındaki isimler arasında İBB başkanlığı adaylığını fazlasıyla hakkeden bir isimdi. Şu da bir gerçek Erdoğan İmamoğlu’nun karşısına Tevfik Göksu’yu aday olarak çıkarmış olsaydı, ciddi bir seçim yarışı da izlemiş olurduk.
Galiba Erdoğan tam da bundan dolayı, seçimde asıl kendisi yarışacağı, oyu kendisi alacağı için halka dokunan, halkın içinden gelen, siyasi kariyeri olan bir ismi değil, teknokrat bir ismi tercih etti.
Kritik gördüğü ve mutlaka kazanması gerektiğine inandığı bir seçim için en parlak adayını sürmedi yarış sahasına.
Dokuz yıl boyunca Emlak Konut GYO Genel Müdürlüğü koltuğunda oturması, orada başarılı işlere imza atmış olması güzel ancak Kurum’un ismi aynı zamanda inşaat, dolayısıyla rant ile anılıyor. Bu ciddi bir risktir Erdoğan için.
Seçmen Kurum’a baktığı zaman “imar barışı”nı, İstanbul’un AK Parti dönemindeki betonlaşmasını görecek.
Parantezi kapatalım.
***
Gelelim Murat Kurum’a… Artık Cumhur İttifakı’nın İBB adayı olarak sahaya indi, çalışmalara başladı.
Ben de birkaç gündür Murat Kurum’un açıklamalarını, saha da performansını medya üzerinden takip ediyorum.
Yaptığı iki açıklama özellikle dikkatimi çekti. Diyor ki Kurum, “İstanbul’da yaşamayı eziyet olmaktan çıkaracağız. Trafik bu manada önemli. Hem acil eylem planı ile hem beş yıllık on yıllık planlarımızla birlikte İstanbul’daki trafik sorununu çile olmaktan çıkaracağız. Bu sorunu çözmek için bütçeyi iki katına çıkaracağız.”
Peki ama bu durumda şu sorulmaz mı, Sayın Kurum:
Trafik son 5 yılda mı sorun oluşturdu? Ekrem İmamoğlu İBB başkanı olunca mı İstanbul’da yaşamak eziyete dönüştü?
Trafik sorunun İstanbullu için çileye dönüşmesi şimdinin sorunu mu?
Hadi AK Parti iktidarından başlatalım takvimi. 17 yıl boyunca İstanbul AK Parti yönetimindeydi, trafik sorundu. Hatta İstanbul’da trafiği çileye dönüştürecek yapılar da sizin döneminizde yapıldı.
AK Parti şimdiye kadar bu sorunu neden çözmedi?
Bu vaat biraz tuhaf, biraz çelişkili durmuyor mu?
***
Geçmiş dönemde “İmar Affıyla” övünen sözleri ortaya çıkan Murat Kurum diyor ki:
“Bizim dönemizde İmar Affı çıkmadı, İmar Barışı çıktı. İmar Barışı da vatandaşımızın elektriğini, suyunu, doğal gazını alabilmesi amacıyla yapılmış bir düzenlemedir.”
Sayın Kurum İmar Barışı ve İmar Affı arasındaki muazzam farkı açıklar mısınız? Sonuç itibariyle ikisi de aynı şey değil mi?
Mesela o vatandaşlarımız kaçak evler yapmasalardı, ruhsatı, imarı olan yerlere evlerini yapmış olsalardı elektriklerini, sularını, doğal gazlarını zaten alacaklardı. Hiçbir sorun yaşamayacaklardı. Ruhsata aykırı evler yaptıkları için elektrik, su, doğal gaz hizmeti alamadılar. Siz de ruhsata uygun olmayan yapıları seçim döneminde İmar Barışı diyerek meşrulaştırdınız. “İmar Affı”nın bir adım ötesine de giderek, kanunlara aykırı yapıları meşrulaştırmak için karşılığında para aldınız, bütçe açığını biraz azaltmak için…
Bununla da övündünüz.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki İmar Barışından sağlanan gelirin yaklaşık 40-50 milyar lira arasında olduğunu vurgulamış, buradan belediyelerin de vergi kazancı sağlayacağını söylemişti.
“Biz imar affı değil, imar barışı getirdik” dediğiniz şey aynı zamanda hem seçim kazanmak hem de bütçe açığını bir ölçüde kapatmak için yaptığınız bir seçim ekonomisi uygulamasıydı.
10 ilde toplam 294 bin kaçak yapı “imar barışı” altında meşrulaştırıldı. “Af” ile “barış” arasında bir fark varsa o da imar affının parasız olması, imar barışında ayrıca para alarak bütçe açığının kapatmaya çalışılmasıdır.
Kaldı ki 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan çok sayıdaki yapıların da İmar Barışıyla kayıt altına aldığı bir gerçek.
Yok birbirinden farkı, iktidarın sevimsiz olduğu için “zam” yerine “güncelleme” demesi neyse “af” yerine “barış” demesi de aynıdır.
***
Son bir husus: İktidar kanadı şimdilerde, Murat Kurum için “polemiğe girmez, mütevazi, sessiz, çalışkan” övgüleri yapıyorlar. Ama bu 31 Mart seçim sürecinin polemiksiz, gerilimsiz, nezaket kuralları içerisinde geçeceği anlamına gelmiyor elbette.
Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan sahaya tam anlamıyla inmedi, seçim çalışmasına henüz başlamadı…