Taliban’ın ılımlı açıklamaları…
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan 18 Ağustos akşamı beş televizyon kanalının ortak yayınında “Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları bizler de memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.
Sayın Erdoğan keşke Taliban’ın hangi sözlerini ‘itidalli’ ve ‘ılımlı’ bulduğunu da açıklamış olsaydı.
Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, Erdoğan’ın hem bu açıklaması hem de 20 Temmuz tarihli “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” sözleri, Taliban her elini kana buladığında, masumların canlarına her kıyışında önüne çıkarılacak, hatırlatılacaktır.
***
Taliban’ı ılımlı ve itidalli olmaya davet etmek başka bir şey Taliban’ı ‘ılımlı’ ve ‘itidalli’ eşiğine oturtarak meşrulaştırmak başka bir şey.
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Sky News’e yaptığı açıklamada “Taliban’ı ılımlı hale getirmeye çalışmalıyız” dedi. Raab, “Haydut oldukları doğru ama şimdi iktidardalar ve bu gerçekle başa çıkmamız gerekiyor. Taliban’ın yönetimde kapsayıcı olması için görüşmeler devam ediyor” dedi.
Bu da bir açıklama.
Türkiye’de böyle bir yerde duramaz mıydı? Böyle bir duruş Türkiye için daha doğru olamaz mıydı?
Afganistan’da Taliban gerçekliğini kabul etmek başka bir şey “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” demek başka bir şey.
Bütün bunlar düşünülüp taşınılmıyor mu? Yapılacak açıklamalar bir süzgeçten geçiriliyor mu?
Taliban’ın kolayca Afganistan’da yönetimi ele geçirmesi, onu makulleştirir mi, ılımlı bir çizgiye çeker mi ve devletler karşısında muhatap koltuğuna oturtur mu hemen?
***
Kaldı ki Afganistan’da yaşanan dramlar Rusya’nın ve umurunda olmayabilir. Dolayısıyla Rusya’nın Dışişleri Bakanı çıkıp Taliban’ın “makul insanlardan” oluştuğunu söyleyebilir?!
Afganlı annelerin bebeklerini Taliban’dan kurtarmak için dikenli tellerin üstünden atmaları Çin’in umurunda olmayabilir. Afganistan’dan çığlıklar yükselirken, Taliban’dan kaçış görüntüleri yürekleri yakarken Çin Dışişleri Bakanlığı “Afganistan’da büyük değişimler yaşanıyor, Pekin olarak Afgan halkının istek ve tercihlerine saygı duyuyoruz” açıklaması yapabilir.
Rusya’nın ve Çin’in Taliban’ı memnuniyetle karşılaması anlaşılabilir bir durum.
Ama Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin Taliban’ın birkaç cümlesi üzerine “ılımlı ve itidalli” buluyoruz diye konuşması anlaşılabilir bir durum değil.
Kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla yaşlısıyla Afganlılar arkalarına bakmadan kimden kaçıyorlar?
Havalanan uçakların tekerlerine düşeceklerini bile bile çaresizce neden yapışıyorlar?
Afganlı anneler kimin zulmünden kurtarmak için askerlere bebeklerini teslim ediyorlar?
Taliban çıktı ve “kadınlar yönetime katılsın” çağrısı yaptı, peki Afganistan’da burka giymeyen kadınları öldürenler kimler?
Taliban’ın kültür komisyonu üyesi Enamullah Samangani Afgan devlet televizyonuna çıktı ve “Afganistan’da herkes için af ilan ettik. Bize karşı savaşanları dahi bağışladık. Bu yüzden rutin hayatınıza güvenle başlamalısınız” açıklaması yaptı, peki Taliban’a karşı mücadele eden Badgis Eyaleti polis şefi General Hacı Molla Achakzai’yi acımasızca infaz edenler hangi örgütün militanları?
Afganlı senarist yönetmen Sahraa Karimi’nin sosyal medya hesabından kaçma anlarını paylaştığı görüntüler Danimarka’ya mı ait? Karimi’nin “Herkes korkuyor. Bu, korku filminden bir kesit değil” dediği “Kabil’in” değil “Fransa’nın gerçekliği” mi?
***
2019 yılında AK Parti’nin misafiri olarak gelen, Sayın Emine Erdoğan tarafından ağırlanan Afganistanlı Zarifa Ghafari acaba Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini duyduğunda ne hisseder?
***
Zarifa Ghafari. 29 yaşında. 2018 yılında Afganistan’ın en genç ve ilk kadın belediye başkanı unvanını aldı. Aynı zamanda kadın hakları aktivisti. Kadınların çalışmalarının yasak olduğu, halka açık yerlerde görünmelerine izin verilmediği Taliban’ın yönetim altında büyüyen Zarifa
Taliban’ın tehditlerinden dolayı 9 ay hükümet binasına girememiş, göreve başlayamamış.
Neden göreve başlayamadığını verdiği bir röportajda şöyle anlatıyor: “Belediye başkanı olarak görevimi yerine getirebilmek için 9 ay boyunca savaşmak zorunda kaldım. Hükümet binasının önünde elleri sopalı bir grup vardı. Günlerce yolumu kapattılar, bana taş attılar.”
Taliban Zarifa’yı öldürmeye azmetmiş. Zarifa’yı öldürmekte başarısız olunca 15 Kasım 2020 tarihinde Zarifa’nın babasını öldürmüş.
Zarifa’nın Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinin ardından söylediği şu sözler aklımdan çıkmıyor. “Burada oturup gelmelerini bekliyorum. Bana ya da aileme yardım edecek kimse yok. Onlarla ve kocamla oturuyorum. Ve benim gibiler için gelip öldürecekler. Ailemi bırakamam. Her neyse, nereye gidecektim?”
Her dakika Zarifa’nın sosyal medya hesabına bakıyorum, hayatta mı diye. Hayatta olduğunu görünce şükrediyorum ama sonra da paylaşım yaptığı saate bakıyorum. Yüreğim burkuluyor bu kadar saat içerisinde Taliban, Zarifa’yı bulduysa diye.
Boğulduğumu hissediyorum.
Gencecik biri Zarifa… Sonra, yeterli mi diyorum kendi kendime, Zarifa’nın hayatta kalması yeterli mi?
Ya seslerini duymadığımız, yüzlerini bilmediğimiz binlerce Afganlı kadınlar, genç kızlar, küçücük kız çocukları ne olacak
***
Sonra Taliban’ın daha aylar önce çalıştığı için iki gözünü bıçaklayarak cezalandırdığı 33 yaşındaki polis memuru Khatere’nin fotoğrafına bakıyorum. Şimdi hayatta mıdır, kaçabilmiş midir sorularından kafam çatlayacak gibi oluyor.
Ocak ayında öldürülen iki hakim kadın haberine bakıyorum arşivimden.
Afganistan’da bütün dünyanın gözlerinin önünde insanlık dramı yaşanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı ve “Taliban’ın açıklamalarını ılımlı ve itidalli buluyoruz, memnuniyetle karşılıyoruz” diyebildi.
Afganistan’da yaşayan insanlar için Türkiye devrede olmalı, Taliban’ı makul bir seviyede tutabilmenin yollarını aramalı, ülkemiz çıkarlarını gözetmeli, Mısır’da yaptığını yapmamalı Türkiye. Duygusallığa yer vermemeli, meseleyi şahsileştirmemeli, devlet olmanın gereklerini yerine getirmeli.
Taliban gibi sicili kirli bir örgütü meşrulaştırma çabası içine girmemelidir.