Türkiye Afrin’e harekâtı hangi orduyla yapacak?

Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Haziran 2015)

“Kuzey Suriye’de Kürt koridoruna izin vermeyeceğim.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu Toplantısı, 19 Eylül 2016)

“Güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Hele Kuzey Suriye’de bir devlet kurma teşebbüsü içerisine girenler var. Biz bunları karşılıksız bırakmayacağız.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Nisan 2017)

***

Kronolojisini hatırlamak adına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son üç yılda yaptığı konuşmadan sadece üç tane örnek verdim. Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerini otuzlarla kırklarla çarpın.

Kime söylüyor?

***

ABD ve Rusya’nın, Türkiye’nin “adına ne derseniz deyin, sınırımızda PKK- PYD –YPG devleti kurulmasına izin vermeyeceğim” açıklamalarını kulak ardı etmesine sebep, dahası blöf gibi algılamasına neden muhtemeldir ki bu anlayıştı: Hangi Türkiye ve hangi orduyla?

Galiba şöyle düşünüyorlardı: 17-25 Aralık’tan bu yana FETÖ’nün saldırısı altında bir hükümet var. Hem Türkiye’nin hem iktidarda olan AK Parti’nin içeride ve dışarıda itibarı ve özgüveni zayıflatılmış durumda. Bir de bunun üstüne FETÖ’nün TSK içindeki militanları Türkiye’ye 15 Temmuz kanlı darbesini yaşattılar. Ordusu dağılmış, operasyon yapacak özgüveni olmayan bir ülke var.

Evet. ABD’de de Rusya’da aynen böyle düşünmüş olmalılar ki, her fırsatta “dostlar alışverişte görsün” kabilinden, bir yandan ülkemizin ülkeleri için güçlü müttefik olduğu yönünde ve Türkiye’nin tepkisini yumuşatmaya yönelik “amalı, fakatlı, IŞİD’e karşı savaşta YPG’ye ihtiyacımız var” açıklamaları yapmaya ve PYD’ye tır tır silah göndermeye, Kürt koridorunu oluşturacak alan için lojistik destek sağlamaya devam ettiler.

Türkiye’nin Afrin’e gireceğine ihtimal vermediler. Veremediler.

Sonuçta Türkiye 2015 yılından bu yana “Kürt koridoru oluşmasına müsaade etmeyeceğiz” diyordu.

Türkiye, PYD-YPG’ye silah yardımı yapan ABD’ye de, Suriye’de insanlık suçu işleyen Esad yönetimini ve YPG’yi destekleyen Rusya’ya defalarca kırmızı çizgimiz ve hassasiyetlerimiz anlatıldı.

Sorun Obama yönetiminde zannediliyordu. Hillary Clinton seçimleri kazandığında PYD’ye destek sürecek, Trump kazanırsa Türkiye’nin hassasiyetleri anlaşılacağına inanılıyordu.

Trump’ın Beyaz Saray’a gelmesiyle bir kez daha ortaya çıktı ki, ABD’nin kendi politikaları var, onlar yürüyor, ve bunlar başkanlara göre değişmiyor, başkanlar sadece kendi usûl ve yöntem farklılıklarını ortaya koyabiliyor.

“Trump ile Türk Amerikan ilişkilerinde beyaz bir sayfa açacağımıza inanıyorum. Zira Amerika’nın Suriye’de PYD ile hareket etmesi ittifak ve ortaklık ruhunu zedeliyor.” (Erdoğan, 2016 Eylül)

***

Ve Türkiye kararlılığını gösterdi. Bugün itibariyle Afrin’e “Zeytin Dalı” harekatının dördüncü günündeyiz. Sınırımızda YPG- PKK- PYD koridoru kurdurmayız sözlerinin bir iç siyaset hamaseti değil gerçek olduğu, zira sınırımızın bekamız meselesi olduğu anlaşılmıştır.

İyi başladı, iyi gitsin inşallah.

Zeytin Dalı harekatının ortaya çıkardığı gerçek şu ki, 15 Temmuz gibi büyük bir tahribat yaşayan ordumuzun kısa sürede kendisini toparlayıp, en ince detaylarına kadar planlayarak, sıfır hata ile böylesi bir operasyon yapabilmesi ancak ve ancak temelleri sağlam atılmış, kurumsallaşmış bir ordu ile mümkün olabilirdi.

Zaten şüphemiz yoktu. Bizim ordumuza yönelik kalbimiz mutmain idi. Anlaması gerekenler de anlamışlardır.

Gel de şimdi Ahmet Davutoğlu’nun “Türkiye’nin gücünü sınamasınlar” sözünü hatırlama...

Gönlümüz, dualarımız kahraman ordumuzla.

Allah yar ve yardımcınız olsun.

18-01/23/23kr06afr.jpg

HAKİMLER VE SAVCILAR KURULU'NUN ‘HUKUK’ SINAVI...

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve 26 Ağır Ceza Mahkemesinin, Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında “ihlal” kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını reddetme gerekçeleri şunlardı:

l Anayasanın 153. Maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının gerekçeli kararlarının Resmi Gazetede yayınlanması gerekiyor. Henüz resmi gazetede yayınlanan bir karar yok.

l Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının mahkememize ulaşması gerekiyor, bize henüz ulaşmadı.

l Anayasa Mahkemesi sanıklar hakkında tahliyelerine ilişkin tedbir kararı almadı.

19 Ocak Cuma günü, Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verdiği “hak ve hürriyet ihlali” kararları Resmî Gazetede yayınlandı.

Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin kararının resmî gazetede yayınlanmış, ilgili mahkemelere gerekçeli kararlar ulaşmış olsa da yerel mahkemeler kararlarını gözden geçirme gereği duymadılar.

Peki, yargıçların idari amiri konumunda olan, tam da bu tür hususlarda devreye girmesi gereken Hakimler ve Savcılar Kurulu bu süreçte anayasa ihlali yapan mahkemelerine bir şey demeyecek mi?

Şimdi işte, Hakimler ve Savcılar Kurulu bu tarihi süreçte, sırat köprüsünün üstünde bir sınavda. Ya HSK birinci dairesi, normal bir hukuk devletinde “inceleme, soruşturma, kovuşturma” gibi ne yapılması gerekiyorsa onları yaparak, bu sınavı geçecek ve Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu, yargının, eski dönemdeki gibi olmadığını topluma gösterecek.

2014 HSYK seçimlerinde “mahkemelerde işlenen hukuksuzlukları, yargıç cüppeleri içerisinde işlenen anayasa ihlalleri”ni ellerinde dosyalarla anlatan, ekran ekran dolaşan Yargıda Birlik Platformu’nun üyelerinden oluşan Hakimler ve Savcılar Kurulu, bakalım ne yapacaklar?

18-01/23/23kr06hsyk.jpg

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum