Apolitik değil gizlipolitik

Büyük bir yanılgı var, gençlerin apolitikleştiği sanılıyor. Bu yakın zamanda iki kez kırıldı ama devamlı tekrar üretiliyor. Acaba nasıl oluyor?

Gençlerin artık eskisi gibi olmadığı her zaman söylenmiştir, “zaten eskisi gibi olsalar onlara genç demezdik” cevabı ise yeterince verilmemiştir. Başlarken bunu söyleyebilmek isterim.

Kaçınılmaz bir değişim her zaman olacak, olsun zaten. Bu değişimin garipsenmesi de en az değişim kadar kaçınılmaz bir şey. Zaten bu çatışmada doğacak birçok şey, bu çatışmadan kaçmaya gerek yok ama bugün çatışma farklı bir yere gidiyor.

***

Gençlerin apolitikleştiği fikrinin yakın zamandaki en büyük kırılması Gezi Parkı sürecinde yaşandı. Dünyayı takip etmiyor, hiçbir şey bilmiyor denilen gençlerin kavgasıydı o. İhtiyarların ilgisizlikle, apolitiklikle suçladığı gençlerin sesi sarsıyordu ülkeyi. Eylemdeki gençlerden bahsetmiyorum sadece, eyleme giden veya gitmeyen, destekleyen veya karşı duran gençler yaşıyordu bu kavgayı, ihtiyarlar ise sadece izlemeye çalışıyordu. İzliyordu değil izlemeye çalışıyordu diyorum çünkü olaylar medyaya yansıdığında gençler o kavgayı bitirmiş, bir başkasına başlamış oluyordu. O eylemlerden sonra özellikle muhalif çevrelerin neredeyse destanlaşan bir gençlik övgüsünü görmeye başlamıştık. Gençlerin apolitikleştiğinin sadece bir yanılgı olduğu fark edilmişti nihayet ama bu yanılgıya nasıl düşüldüğü pek tartışılmamıştı.

İkinci büyük kırılma da 15 Temmuz’da yaşanmıştı. Yine aynı şeylerle suçlanan gençler sokağa ilk çıkanlardan, kıvılcımı yakanlardandı. Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olan o gece de yine bu ülkenin cahillikle, apolitiklikle suçlanan gençleri sahnedeydi. O günden sonra da uzun süre destanlaşan gençlik övgüsü dinledik. Yine gençlerin apolitikleştiği bir yanılgıymış denildi ama bu yanılgıya nasıl düşüldüğü pek tartışılmadı.

Bu iki olay da gençlerin aslında sanıldığı kadar apolitik olmadığının anlaşılmasına yaradığı gibi aynı zamanda gençlerin daha da apolitikmiş gibi yapmasına yol açtı. Bu yüzden iki olaydan da bir süre sonra yeniden gençler dünyayla ilgilenmiyor sesleri duyulmaya başladı.

Buradan gerisini bir genç olarak konuşmak istiyorum, gençler değil biz demek istiyorum.

Biz apolitik değiliz, apolitikmiş gibi yapıyoruz. Ben buna gizlipolitik diyorum.

Böyle yapıyoruz çünkü politikanın bize getireceği belalardan kaçmak istiyoruz. Aile sohbetlerinde konu siyasete geldiğinde neden hiçbir şey bilmiyor gibi davranıyoruz, sosyal medyada neden birkaç tane hesap açıyoruz sanıyorsunuz?

İnsanların yandaş - cahil veya hain - terörist olarak ikiye ayırdığı bir ülkede neden politik davranalım ki? Söylediğimiz her sözün yarın karşımıza çıkacağını bilirken nasıl konuşalım ki? Kurduğumuz her cümlenin karşı tarafın beyninde bir etiket çıkarmaktan başka bir işe yaramadığını fark ediyorsak neden cümle kuralım ki?

Ümitsizlik meselesi tam da buradan ortaya çıkıyor işte. Okulumuzdaki yemekhane fiyatlarının artmasına karşı imza toplamaya kalksak bile güvenlikler etrafımızı sarıyor. Herhangi bir sorunu makul, meşru ve ahlaki zemin içerisinde değiştirebilme ümidimiz devamlı olarak kırılıyor, bu da bizi ümitsizliğe ve gizlipolitikliğe itiyor.

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisiyim. Takside, berberde bölümüm sorulduğunda birçok arkadaşım gibi sadece Uluslararası İlişkiler diyorum. Eğer siyaset bilimini işin içine katarsak gündemin kırmızı çizgileri soruluyor ve bunlar üzerinden etiket seçilmeye çalışılıyor. En fazla 15 dakika göreceğimiz birisinin gözünde bile etiketlenmeyi istemiyoruz.

Bir başka örnek, gazetede yazmaya başladığımdan beri ailem endişe içinde. Her yazıdan önce annem “aman oğlum dikkatli ol, başını yakma” diyor. Böyle demek zorunda çünkü yarın ne olacağı belli değil. Bugün çok iyi dediklerim yarın hain olabilirler, bugün bu yanlış oldu dediğim bir şey için yarın başıma birçok şey gelebilir. Yazılarıma, “annem üzülmesin sansürü” uygulamam gerekiyor, ne tuhaf. Oysa sadece kültür sanat çerçevesinde gündem üzerinden yazılar yazacağımı, gençlik meseleleriyle ilgileneceğimi söylemiştim. Gençliğin bu büyük sorununu anlatmak bile bir dert başlı başına.

Aynı örneğin içinde bir iç örnek vereyim. 2015 yılında, Ahmet Davutoğlu başbakanken, çok sevdiğim bir arkadaşımla üniversite tercihlerini konuşuyorduk. FETÖ olaylarından dolayı özel veya vakıf üniversitesi tercih etmeye çekiniyordu. Şehir Üniversitesi nasıldır dedi, çok iyi bir okul olduğunu duysa da vakıf olmasından çekinmişti. “Kurucularından birisi şu anda başbakan, ne olabilir ki?” demiştim, bugünse okuluna kayyum atanma çabasına şahit oluyouz. Sadece 4 yıl olmuş, o gün en makbul kişilerden birisi olan (%49 oy - 1 Kasım 2015 ) Davutoğlu bugün hain ilan ediliyor ve bu garipsenmiyor. Bu devlet ahlakı, siyasi gelenek, etik, hukuk bağlamında ilgilileri tarafından tartışabilir, ben başka bir yere bakmaya çalışıyorum. Sadece 4 yılda başbakanlıktan hainliğe dönüştürülen bir süreci izleyen gençlerin nasıl politik olması beklenebilir ki? Biz artık vakıflara burs başvurusu yapmaya, derneklere üye olmaya bile çekiniyoruz, bunun farkında mısınız?

Bu durumda geriye çok az şey kalıyor, sosyal medyada gizli hesaplar arkasında ve sadece arkadaş grupları içerisinde siyaset konuşmak. Bu kadar anonim hesap nasıl ortaya çıkabilir başka? Birçok arkadaşımın birkaç tane hesabı var, biri ailesi ve tanıdıkları için açık bir hesap. İş başvurularında, mülakatlarda sorulan sosyal medya hesaplarında söyledikleri hesap bu. Gündem hakkında hiçbir şey yazmıyorlar oradan. Bir diğer hesap farklı kullanıcı adı ve görsele sahip açık hesap, oradan sadece gündem hakkında yazıyorlar ve o hesabın o kişi olduğunu sadece çok yakınları biliyor. Diğeri ise gizli hesap, orada sadece yakın arkadaşlar var ve daha çok hissettiklerini paylaşıyorlar. Bir kişinin iki - üç sosyal medya hesabı olduğu bir ortamdan bahsediyoruz, bu büyük bir sorunun sonucudur ve başka büyük sorunlara sebep olabilir.

Daha güzel bir memleket istiyorsak insanların kimliklerini gizlemeden fikirlerini söyleyebileceği tutarlı bir ortama ihtiyacımız var. Lafı hiç eğmeyelim, o ortamın bugün olmadığını hepimiz biliyoruz. Öyleyse gençler apolitikleşti masallarını herkes kendine saklasın. Biz buradayız, bazılarımız artistlik yapıp gazeteden konuşuyor, bazılarımız daha güvenli bir yöntemi deneyip anonim hesaplardan yazıyor ama hepimiz daha güzelin peşinde koşuyoruz. Memleket umurumuzda ve bunu kimseye ispatlamak zorunda değiliz. Hele bizim zamanımız diye övgüye başlayan 60’lar nesline hiçbir şeyi ispatlamayacağız. Belki süper değiliz ama biizim zamanımızda sokaklarda gençler birbirini öldürmüyor, bunun farkında mısınız?

***

Suçu iktidara atıp sıyrılmak kolay, gizlipolitiklik bir süreç, sistem ve iklim meselesidir ve ilk kez ortaya çıkan bir şey de değildir. Tüm sebepleri iktidarla ilişkilendirip çözümü sadece iktidar değişiminde aramak için siyasi hırs içinde boğuluyor olmak gerekir. Bunlar ufak siyaset meseleleri değil, enine boyuna tartışmamız gereken memleket meseleleridir. Biz hem fikirlerimizi rahatça söyleyemediğimizi bile söyleyemiyoruz hem de apolitik olmakla suçlanıyoruz, bunun farkında mısınız?

Fikrini ifade edemeyen gençlerden büyük şeyler bekleniyor. Beklenen gibi olmasa da aslında büyük şeyler yapmamız gerekiyor çünkü bu gizlipolitiklik ne zaman büyüse sanatta büyük yenilikler ortaya çıkmış, büyük bir kalite artışı yaşanmış ama bugün ne yazık ki bunu da göremiyoruz. En vahimi bence bu. Gizlipolitikliği anonim hesaplarda değil de sanatta görebilmeyi umardık. Tolga Karaçelik’in Sarmaşık Filmi ve Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri dışında memleketin incelendiği kaliteli sinema eserleri de pek göremiyoruz. Ya zeminsiz mizah ya yapay aşk ya da garip epik film türleri sinemamızı esir almış durumda. Müzikte iyiyiz, rep ve rak üzerinden bir şeyler yapabiliyor, orada iyi şeyler var. Edebiyatta ise bir patlama olmasa da “okur-yazar” oranında bir artış olduğunu gözlemleyebiliyorum. Yine de bu artışla gizlipolitiklik meselesi arasında doğrudan bir bağlantı kurmak çok zor ama genç şiirde memleket meselelerinin daha çok gündemde olması belirgin bir güzellik.

Dertle çok içlendiğim için biraz uzun anlattım, kültür sanat yansımasına niyet ettiğim kadar giremedim. O başlığı tam açarsam yazı çok uzayacak. Bu mesele burada kalsın, özellikle “şiirde memleket meselesi” başlığını daha geniş konuşacağımız bir zamana bırakayım.

***

Genellemelerden kaçmaya çalıştım ama haksızlık etmemek adına gençlerle yakından ilgilendiğine şahit olduğum Asım Gültekin, Mevlana İdris, İsmail Kılıçarslan, Mehmet Muharrem Kasapoğlu gibi isimlere ve 22 yaşındaki bir gence köşe ayıran Yayın Yönetmenimiz İbrahim Kiras’a da teşekkür ederim. Kötüleri örneklerken iyileri atlamak istemem.

***

Bu konuya, birkaç yazı önce gençler arasında büyüyen şeyleri “sekülerizm, bireyselleşme, milliyetçilik, seyircilik, ümitsizlik, gizlipolitiklik, minimalizm ve veganlık” olarak sıralamam üzerinden gelmiştik. Konu ümitsizlik ve gizlipolitiklik olunca biraz artist konuştuk, haftaya durulur, kalan kısmından devam ederiz.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum