Pardon

Rasim Öztekin’in vefatı hepimizi derinden yaraladı, başımız sağ olsun. Müthiş bir sanatçıyı kaybettik, mekanı cennet olsun. 

Kendi çizgisinden ödün vermeden, ticari kaygılarla siyasi pazarlamalar yapmayan bir sanatçıydı. Sahneden indiğinde rol yapmıyordu. Rol yaptığında da hepimizi kendine hayran bırakıyordu. Oynadığı her rolün toplumda farklı bir karşılığı vardı. GORA’da Bob Marley Faruk, Seksenler’de Fehmi Baba, Düğün Dernek’te İsmail, Geniş Aile’de Kuddusi Amca, Kabadayı’da Sürmeli…  

Benim en sevdiğim karakter ise Pardon’daki Muzo oldu her zaman.  

Türkiye’de polisin, hukukun, bürokrasinin yapısını bu kadar iyi eleştiren bir başka film var mı bilmiyorum. Film sadece bunların çarpıklığını göstermekle kalmıyordu üstelik. Cezaevi müdürünün bahçıvanla ve yardımcısıyla girdiği diyaloglarla iktidar ilişkilerine de müthiş eleştiriler getiriyordu.

Tiyatro’dan bozma bir film Pardon. Bozukluğun filmi zaten. Bozuk bir film değil ama asla.

Elbette bazı “şişme şakalar” keşke bunlar hiç olmasa dedirtiyor. Belki eleştirel filmlerin tekrar yapılabileceği bir sosyal-kültürel ortam oluşursa daha iyilerini yapabiliriz. Pardon, 2005’de girmiş vizyona. Kült bir film olmasına rağmen uzun zamandır televizyonda gösterilmiyor ne yazık ki.

Bizde adettir, bir oyuncu vefat ettiğinde filmleri tekrar gösterilir o hafta. Pardon da gösterilebilir mi, görelim bakalım. Fakat ben bu gösterimin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Özellikle İnsan Hakları Eylem Planı, hukuk reformu ve sivil anayasa gündemdeyken idarecilerin bu filmi bir kez daha izlemesinde fayda var. 

Pardon’da ip, polis korkusuyla kopuyordu. Polisle halkın arasındaki mesafe 2000’li yılların başında kapanmaya başlamıştı. Bugün polis korkusu hızla tekrar yükseliyor. Özellikle Covid’le mücadele kapsamında yapılan bazı tuhaf uygulamalar, apolitik vatandaşlar üzerinde bile polisi “vatandaşın güvenliği sağlayan” konumdan “vatandaşın ensesinde dolaşan” konuma taşıdı. Eylemlerdeki ölçüsüz müdahalelerin sonuçlarından bahsetmeye bile gerek yok.

Günden güne bir polis devletine doğru ilerliyoruz, bunun bir an evvel durması gerekiyor. 

Vatandaşın polisle arasında derin mesafeler açıldığında kendisini güvende hissedemez, mağdur olduğunda kendi gücünü uygulamak ister. Bu, su götürmez bir gerçektir. Öyleyse polis algısının normalleşmesi; şiddetin azalması ve adaletin tesisi için öncelikli gündemlerimizden biri olmalı. 

Filmde kopan ipin “ameliyatlı yere gelmesi” ise ifade alınması sırasında yaşanıyordu. Elbette karikatürize edilen tipler vardı fakat “karakolda şiddet” bir gerçek olarak ortada duruyordu. Bugün sokaktan 10 kişiyi çevirsek, “karakollarda ifade sırasında polis şiddeti var mıdır?” diye sorsak kaçı, ne der sizce? Belki ilgili bakanlıklar bu anketleri yaparak başlar hukuk reformuna. 

Polisten bir an önce “kurtulup”, kendini adalete teslim eden Muzo, İbrahim ve Aydın, sürekli ertelenen mahkemelerle hiç suçları yokken yıllarca karar beklemişlerdi. Uzayan mahkemeler yüzünden mağdur olan, vaktinde adalete kavuşamayan kaç bin kişi vardır bu ülkede? Belki Adalet Bakanlığı, “hukukta hız” üzerine de bir çalışma yapar. 

Çok geç gelen beraate Muzo’lar bile inanamamıştı. Beraat sonrası ise aldıkları tek cevap “pardon”du. Bugün KHK ile ihraç edilen sonra mahkemede aklanan insanlar, bırakın mağduriyetlerinin giderilmesini bir “pardon” bile duyamıyor ne yazık ki.

Rasim Öztekin, canlandırdığı Muzo karakteriyle bugün tekrar gündeme gelen Hukuk Reformu konusunda bize tüm ipuçlarını veriyor. Diyorum ki, büyük sanatçıyı sadece mesajlarla anmayalım, gündeme nerden baktığına da bakalım. Hukuk Reformu yaparken Muzo’nun derdini anlayalım. 

Tabi tek gündem hukuk değil, bir de günden saklanan gündemler var. Mesela binlerce kişinin geçimini sağladığı tiyatroların ve sinemaların durumu o gündemlerden biri. Normale dönüş takvimlerinde adı bile geçmedi bu alanların. Üzücü değil mi?

Sinema ve tiyatroların en azından hangi koşullarda açılabileceğine dair kayda değer açıklamalar yapılması gerekmez miydi? Bunca sanatçı, bunca emekçi unutulabilir mi? Rasim Öztekin’in geçen yıl Şevket Çoruh’a devrettiği kavuk hatrına, bu konuyu artık ele alalım mı?

Rasim, iz bırakan demekmiş. Her rolüyle üzerimizde güzel izler bıraktı, şimdi mağduriyetlerin giderilmesinde de onun izlerine bakalım diyorum. Güzel olmaz mı?
 

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum