Saçma Sapan

“Benim elbet bir bildiğim var: Hayat saçma sapandır”

Hayatın saçma sapan olduğunu ilk kez ne zaman fark ettiğimi düşündüm bugün. İsmet Özel’in bu dizesini okumamdan daha önceydi sanırım. Saçmalığı çocukken fark ediyoruz; gençlik önce itiraz, sonra alışma süreci halinde gidiyor. Sonra eğer kaybettiysek, ki genelde böyle oluyor, artık saçmalığı fark etmiyoruz.

Hayatı bir çocuk gibi sorgulamak, bir genç gibi itiraz etmek… Yaşlanmayı bu erteler ancak. Belki ölümsüzleştirebilir bile insanı. Yüzyıllar öncesinden ismi bize ulaşan isimler hep bu sorgulamanın ve itirazın sonucunda ölümsüzleşmişler desek haksız mı oluruz?

Saçmalıkları fark etmek ve onlara itiraz etmek lazım. Artık her şey sıradan geliyor bazılarına. Televizyonlarda her gün aynı isimleri görmek, aynı manşetler altında aynı başlıkları okumak, aynı kısır tartışmaları yıllarca sürdürmek…

Aynı kötü şarkıları aynı bozuk radyodan dinlemek gibi bir şey mi bu? Hayır, gibi değil; tam olarak o!

Radyonun bozuk olması önemli. Eğer düzgün çalışan bir radyo olursa rahat çeker, farklı sesleri verebilir. O kadar bozuk bir radyo olmalı ki tüm sesler aynı duyulmalı. Aynı ses olması da yetmez, aynı zamanda hep aynı şeyler söylenmeli, ses çok eskilerden gelmeli ama bu eskilik bir kadimlik değil bir çürümüşlük vermeli.

Hadi isim verelim artık. Ajda Pekkan ya da Doğu Perinçek. Bunlar bu ülkede her zaman ufak bir azınlık tarafından seviliyor fakat hep kazanıyorlar. Eskiler ama eski olduklarını kabul etmiyorlar. Yenileri var ve yenileri onlardan çok daha iyi; çağ değişiyor, fikirler gelişiyor ama onlar aynı yerde takılıp kalıyorlar. Birbirleriyle hiç alakaları yokmuş gibi duruyor ama aslında büyük bir ortaklıkta buluşuyorlar: İkisi de iktidar!

Televizyonlarda her akşam yapılan ve insanların zihniyle kalbini aynı anda kirletmekten başka bir işe yaramayan, Türkiye’nin sadece bir kesiminin temsil edilebildiği televizyon programlarının değişmez konuğu Doğu Perinçek! Tepeden giden “konuk alınabilir isimler” listesinde herhalde adının yanında birkaç tane yıldız var. Tartışmaları domine ediyor, gündem belirliyor.

“Gündem” ne garip bir kelime haline geldi artık. Tüm televizyon programlarında gündem tartışılıyor güya fakat o gündemin temsilcileri orada yok. Hayali bir kum torbası olarak duruyorlar, konuklar sırayla ona vuruyor. Üstelik vurdukça stres atmıyorlar, stresi artırıyorlar. Her zaman gergin, her zaman öfkeli, her zaman kara bir alan. Stüdyo ışıkları bile yetmiyor o karalığı gizlemeye.

Televizyonların hali korkunç olunca insanlar alternatif alanlara kaçıyor. Kitleler oraya yönelince iktidar da mecburen orayı doldurmak istiyor. Bir yandan Youtube’a karşı bir şeyler söylerken bir yandan da Youtube konserleri veriyor. Bu saçmalık bir yana, orası da aynı eski sesleri tekrarlamaya devam ediyor. Türkiyemizin ve dünyanın hali hakkında hiçbir şey söylemeyen isimler orada sahne bulabiliyor. Konuklar listesine biraz bakınca bunu hemen görebiliyoruz. Mikrofon sadece ağzını açmayanlara uzatılıyor. Böyle olunca geriye bayatlamış isimler kalıyor. Müzik dünyasına ve sanata destek için yapıldığı söylenen programa alanının en varlıklı isimleri katılıyor. Üstelik bu isimleri artık pek kimse de dinlemiyor. Şarkıların dinlenme sayılarına tek tek bakabilirsiniz, isim isim verip üzmeyelim şimdi kimseyi.

Türkiye’de fikirde ve müzikte çok güzel değişimler var. Yeni kuşaklar, yeni bakışlar geliyor. Üstelik Doğu Perinçek’ten de Ajda Pekkan’dan çok daha fazla dinleniyorlar. Artık bu bayatlığı bir kenara koyup tazelere bakmak lazım. Aksi halde biz de eskiyeceğiz ve bu basit saçmalığı bile fark edemez, söyleyemez hale geleceğiz. Çocuksa sorgular ve genç itirazlar için taze seslere ihtiyacımız var.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.