AK Parti’deki ‘hoşnutsuzlar’

Çok az bir farkla ‘evet’ lehine sonuçlanması, referandumun siyasi işlevinin de yeniden masaya yatırılmasına ve anlamlandırılmaya çalışılmasına neden oldu. Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemi bazı çevrelerin beklediği üzere yüzde 60 civarında bir destekle kabul edilseydi, siyasetin bundan sonra alacağı yön berraklaşacaktı. Her şeyden önce böyle bir sonuç MHP’nin iktidarın olanaklarının cazibesi altında yeniden Bahçeli etrafında bütünleştiğinin işareti olacak, partideki muhalifler pratikte siyasetin dışına itileceklerdi. Bu durum aynı zamanda ‘merkezde’ sağlam bir milliyetçi tabanın bulunduğunu gösterdiği ölçüde, AK Parti için de göz ardı edemeyeceği bir seçmen kitlesine işaret edecekti.

***

Diğer taraftan böyle bir sonuç, benzer bir bütünleşmenin AK Parti tabanında Erdoğan etrafında yaşandığının da kanıtı olacaktı. Demokratik nitelikler açısından net bir şekilde olumsuz niteliklere sahip bir taslağın yüksek teveccüh bulmasının tek anlamı, Erdoğan’ın kişisel karizma ve liderliğinin gücüyle olabilirdi ancak… Dolayısıyla yüzde 60 civarında bir sonuç Erdoğan’ın herhangi bir seçmen kitlesine bağımlı olmayan, neredeyse siyaset üstü bir lider konumuna oturmasını teşvik edecekti.

Bu denklemin muhtemel uzantısı, AK Parti içindeki birtakım değişiklikler sayesinde, iktidarın milliyetçiliği merkeze alan ve onu muhafazakarlıkla kuşatan bir popülist ‘sağcılığa’ doğru ilerlemesi olacaktı. Ancak öyle olmadı ve sonuç yukarıdaki projenin sahipleri için tatsız bir sürprize dönüştü. MHP’nin getirisi sadece yüzde 4’de kalırken, HDP’li Kürtlerin de ‘evet’ oyuna en az o kadar katkı yapmış olduğu ortaya çıktı. Nitekim İstanbul’da Sultanbeyli, Esenler, Bağcılar gibi HDP desteğinin yüksek olduğu yerlerde ‘evet’ çıkması, bölgedeki davranış kalıplarının Türkiye’nin genelinde de sergilenmiş olduğunu ortaya koyuyor.

Diğer deyişle bir yandan güvenilen MHP dağına kar yağdı, öte yandan da güvenilirliği son derece zayıf ve ters tepebilecek HDP desteği ile birlikte iktidar yönetilmesi çok zor bir Türkiye ile karşı karşıya kaldı. Üstelik Türkiye’nin Kandil’i bombalayıp, Münbiç’e gireriz, Sincar’a saldırırız lafları ettiği ve hükümetin Kürt kimliğine soğuk bakan devletçi pozisyona yanaştığı bir dönemde…

***

Ancak referandum sonucunun AK Parti açısından çok daha uyarıcı bir yönü bulunuyor. AK Parti’nin güçlü olduğu Eyüp, Üsküdar ve Çekmece’de ‘hayır’ cenahının kazanması bunun basit işareti. Bütüne baktığımızda ise şunu görüyoruz… Referandum sonucunu doğru tahmin eden kamuoyu şirketlerinin ‘Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?’ sorusuna aldığı yanıtlar, AK Parti’yi istikrarlı bir biçimde yüzde 52 seviyesinde gösteriyordu. Oysa referandumda 51.4 çıktı ve üstelik bunun 4’er puanı MHP ve HDP’den geldi… Yani AK Partililerin sadece 43.5 puanı referandumda ‘evet’ dedi. Bunu 52’den çıkardığımızda elimizde kalan 8.5 AK Partili hoşnutsuzların Türkiye seçmeni içindeki oranını veriyor. İlaveten hoşnutsuz olmakla birlikte sandığa gitmemekle yetinenleri (ya da saha araştırmasında oy tercihini söylemekten kaçınanları da) dikkate almak gerek. Toplamı yüzde 15 civarında olan bu grubun 10 puanı siyasetle ilgisiz ve zaten hiçbir seçimde oy kullanmıyor. Geriye kalan 5 puanın yarısının AK Partili olduğunu varsaymak gerçekçi olur. Eklendiğinde toplam yüzde 11’lik bir ‘ayrışma’ potansiyeliyle karşılaşıyoruz. İktidar doğru davranırsa Erdoğan’a destek verebilecek, aksi halde kendisine çıkış arayacak bir yeni sosyoloji…

AK Parti iki gün sonra sembolik bir kutlama yaptığını sanıyor olabilir, ama aslında kendi kaderini belirleyecek kritik bir siyasi kararın arifesinde…

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum