Kürtlerin referandumu

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu için 25 Eylül tarihini açıklaması Türkiye’de bir yeni ihanet örneği olarak karşılandı. Böylesine destek verdiğimiz bir ‘küçük ortak’, belki 20. yüzyıl başındaki Arnavutları ve Arapları hatırlatan şekilde, şimdi bizi sırtımızdan vurmaktaydı…

Başından söyleyelim, bu egosantrik anlayış sürdükçe Türkiye daha çok ihanete uğrar ve bunlardan biri de Suriye muhalefeti olabilir. Çünkü Türkiye partnerlerine anlamak üzere bakmıyor… Daha güçlü pozisyonda olmasına güvenerek kendi isteklerini tebliğ ediyor, karşı tarafın istekleri arasında hoşuna gitmeyenlere ambargo koyuyor ve bu yaklaşımın istikrarlı ve güvenilir bir ilişki yaratacağını sanıyor. Ne var ki Türkiye birçok aktörden sadece biri ve en güçlü ya da en yaratıcı olanı da değil.

***

Bugün Barzani’ye yönelen öfke, bu siyasetin başarısızlığının da göstergesi... Her şeyden önce ortada bir sürpriz yok. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi aylardır referandumu konuşuyor. Bu fikrin kabul görmesi sonrası tarihin çok gecikmesi mümkün değildi, çünkü söz konusu adımı siyaseten anlamsız kılabilirdi. Dolayısıyla önce temmuz olarak düşünülen tarih eylül sonuna taşınmakla yetinildi.

İkincisi, Irak merkezi hükümeti dahil herkes bu referandumun somut bir sonucu olmayacağını biliyor. Bu hamle Irak’ın yeniden masaya gelmesi durumunda Kürtlerin elini güçlendirmek için atılıyor. O noktada kimse ille de bağımsızlık olacağını öngörmüyor ama en azından özerkliğin garanti altına alınabilmesini istiyorlar.

Üçüncüsü, referandumun kapsamı konusunda partiler arasında taktik ve detay farklılıklar olsa da karşı olan yok. Bu noktada bütün Kürtlerin tavrı ortak ve referandumda yüzde doksanların üzerinde “evet” çıkacağı açık... Öte yandan bağımsızlığa kategorik karşıtlık Kürt partileri arasındaki farklılıklardan yararlanmayı da olanaksız kılıyor.

Dördüncü olarak Türkiye, Irak, Suriye ve İran Kürtlerinin tarihsel süreç sonunda geldikleri ortak bir hissiyat var: Artık ‘iç savaş’ istenmiyor. PKK ve Barzani gibi birbirine en uzak noktalarda duran siyasi aktörlerin bile konuşup anlaşması arzu ediliyor. İdeolojik farklılıklar Kürt duyarlılığının gerisine doğru kayıyor ve bu duyarlılığa aykırı davranmanın maliyetinin yüksek olacağı biliniyor.

Beşincisi Barzani giderek zayıflayan bir lider… Yönettiği bölgede yolsuzluklar ve nepotizm giderek artıyor, suni tehditler sayesinde iktidarı sürdürme evresine geçiliyor. Dolayısıyla Barzani artık eskisi gibi bağımsız karar verecek durumda değil. Halkın genel eğilimini yok sayan hiçbir siyasi karar alamayabilir.

Kısacası olayın ne Katar’la ne de gülünç bir paranoya olan “Türkiye’yi parçalama projesi” ile ilgisi yok. Kürtler iki yüz yıllık bekleyişten sonra tarihin önlerinde bir imkan açtığını düşünüyorlar ve bu noktada aralarında hiçbir farklılık bulunmuyor. Eğer Türkiye bu gelişmeyi kendi beka meselesi olarak algılar ve hele yaptırım uygulamaya kalkarsa sadece gerçekçilikten uzaklaşmış olmaz, Orta Doğu’da tümüyle yalnız kalır. Çünkü açıktır ki Türkiye’nin Irak’ta bırakacağı boşluk anında başkaları tarafından doldurulacaktır…

***

Dışişleri Bakanlığımız “Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin” Türkiye için önemini vurgulayarak referanduma karşı çıkmış. Oysa belki de Irak Kürtlerinin Türkiye’nin partneri olarak güçlenmesi, İran ile ilişkileri de düşünürsek, Irak’ın bütünlüğünü sağlamak için çok daha elverişli bir zemin olabilir… Ankara’nın Bağdat’ı tek muhatap olarak kabul etmesi de herhalde en fazla İran’ı sevindirir.

Dış politikada başarının asgari koşulu gerçekçilik ve sağduyu… Bunun için de egosantrik bakıştan sıyrılmak, ‘ötekileri’ kendi gerçeklikleri içerisinde anlamak ve kendimizi de ötekilerin gözünden görmek gerek.

YORUMLAR (67)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
67 Yorum