‘Yılın adamı’ kim olacak?

2017’nin henüz ilk gününde 2017 için ‘yılın adamını’ tahmin etmek tabi ki gerçekçi değil. Ama Türkiye’nin sürüklendiği yol dikkate alınırsa iki ihtimal var: ‘Cumhurbaşkanlığı sistemi’ kabul edilirse Erdoğan, reddedilirse Bahçeli…

Bahçeli aslında 2016 için de ‘yılın adamı’ olmaya aday. Türkiye’nin Ortadoğu’da sıkıntılı bir döneme girdiği, Kürt meselesinde barışçı çözüm ihtimalinin rafa kalktığı, Gülen darbesi üzerinden Batı karşıtlığının yükseldiği, dolayısıyla milliyetçi atmosferin herkesi kuşattığı bir ortamda kritik bir siyasi hamle ile anayasa değişikliğini gündeme getirdi. Böylece tabandaki AK Parti’ye yönelik üçte birlik kaymayı durdurmakla kalmadı, MHP seçmeninin çoğunluğu açısından da muhtemel bir ‘kişilikli’ siyasetin müjdesini vermiş oldu.

Birkaç yazıdır incelediğim saha çalışmasına dönersek, orada makro planda AK Parti ile MHP’yi buluşturan eksenin ne olduğunu görüyoruz. İki seçmen tabanı Batı’dan uzaklaşma konusunda ayrışsa da, AB ile müzakerelerin durması konusunda hemfikir. Hatta MHP’lilerde bu oran daha yüksek (yüzde 45,5’e 52). Ayrıca ‘düşman’ tanımında da büyük bir benzeşme var. Örneğin ABD’nin düşmanımız olduğuna AK Partililerin yüzde 73’ü, MHP’lilerin ise yüzde 85,5’i inanıyor. Yine AK Partililerin yüzde 71,5’i ile MHP’lilerin yüzde 65’i de AB’nin düşman olduğunu düşünüyor. Diğer deyişle söz konusu iki parti tabanını yakınlaştıran asıl konu Batı karşıtlığı ve küresel ortamda yeni bir veçhe kazanan milliyetçilik… Bu gözlem referandumda daha geniş bir MHP desteğinin ancak yükselen çatışma ortamında mümkün olduğunu söylüyor. Aynı ortamın AK Parti içindeki ‘mesafelileri’ de ‘evet’ demeye iteceğini öngörebiliriz. Diğer taraftan bu türden olası bir zorlamanın Türkiye’ye ve AK Parti’ye maliyetinin yüksek olacağını görmekte yarar var.

Bunun nedeni iktidarın girdiği yolun aslında MHP’ye ait olması. Batı karşıtlığı ve milliyetçilik doğrudan MHP ile özdeşleşen görüşler ve o alanda MHP’nin yükselteceği çıtanın AK Parti tarafından tatmin edilmesi mümkün değil. Bu yöne gidildiği takdirde yaşanacak ‘yetersizlik’ ve ‘başarısızlıklar’, bir bölüm AK Parti seçmeninin MHP’yi ciddi bir alternatif olarak görmesini kaçınılmaz hale getirebilr. Unutmamak gerek ki ‘cumhurbaşkanlığı sistemine’ geçilmesi karşılığında MHP 12 Eylül Anayasası’nın uzun yıllar değişmemesini garanti altına almaya çalışıyor. Yani Türkiye tam da MHP’nin istediği noktaya gidiyor… Eğer bir ‘başarı’ tanımı yapacaksak buna en layık olanın MHP olduğu açık.

Bahçeli’nin 2017’de ‘yılın adamı’ olmasını büyük ölçüde destekleyen olgu da bu. Çünkü referandum geçse bile, arka plandaki başarı hikayesi Bahçeli’ye ait olacak. Hem rejimin ideolojik dokusunun korunması hem de bürokraside yeniden güçlenme şansı yarattığı için. Ama eğer referandumda yeni sistem reddedilirse, Bahçeli sadece bu iki başarılı hamleyi yapmış olmakla kalmayacak… Muhtemelen zorlanacak bir erken seçimde oyunu yüzde 20’ye, hatta fazlasına çekebilecek. Elimizdeki saha çalışması MHP’nin diğer parti seçmenleri nezdinde kabul görme oranının yükseldiğini gösteriyor.

Kısacası siyasetin durduğu, partilerin cevvaliyetlerini, hatta siyasi işlevlerini yitirdiği bir ortamda Bahçeli kendisine kazan-kazan sonucu yaratacak bir hamle yapmış oldu. Referandumda ve sonrasının siyasi atmosferinde ne türden gelişme olursa olsun, MHP bundan kazançlı çıkacak. Ama kimse unutmasın: Referandumda anayasa değişikliğinin kabul edilmemesi halinde bu kazanç çok daha fazla olacak… İktidar ise tarihsel açıdan kısa soluklu kalmaya aday bir kazanç uğruna, asıl kalıcı kazancından feragat ediyor ve bunun yaratacağı sonucu hiçbirimiz bilmiyoruz.

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum