3 çocuklu maliye politikası
Türkiye İstatistik Kurumu’nun “Nüfus Projeksiyonları, 2013-2075” çalışmasını okumanızı öneririm.
Birleşmiş Milletler 2012 yılı nüfus projeksiyonuna göre Türkiye, dünyanın en kalabalık 18. ülkedir. Fakat 2050 yılına geldiğimizde 20. sıraya gerileyeceğiz.
2075 yılında ise, 24. sıraya inmiş olacağız.
Neden nüfus gücümüz azalacak?
İki ana neden var.
1-) Dünya nüfusu artmaya devam edecek ama bizim nüfus artışımız daha yavaş olacak.
2-) 2050 yılında nüfusumuz 93 milyon 475 bine yükseldikten sonra, gerilemeye başlayacak. 2075 yılında ise nüfusumuz 89 milyona düşmüş olacak.
O zaman ne yapmalıyız?
Aslında 3 çocuk bu işin en kaba tabirli tedbiridir. Eğitimi artırmak, teknolojiye yatırım yapmak vs hep diğer adımlardır.
Ben bu işin kısa ve basit çözümlerini dile getiriyorum. Çünkü çok korkuyorum...Bugün çalışmazsak, yarın yaşlı ve fakir bir ülke olacağız.
Bugün genciz.
Bugün tam çalışma çağındayız
Bugün yaşlı nüfus oranımız da düşük, -15 yaş altı nüfus oranımız da...
Bugün altyapı yatırım ihtiyacımız da aslında çok yoğun değil.
***
80’lerde nüfusumuz çocuktu. -15 yaş altı nüfus çok fazlaydı. Köylerden akın akın kentlere gidiliyordu. Altyapı yatırım ihtiyacı aşırı yüksekti.
O zorlu evre atlatıldı. İyi sayılabilecek bir eğitimli kesim oluştu. Kentleşme artık yerleşti sayılır. Çocuk yaştan büyüdük ve en verimli çağa geldik. Bugün yaşımız 30...
Çok çalışmak ve çok kazanmak zorundayız.
Yoksa yaşlı ve fakir olacağız. Bugünkü günlük kazancımızı günlük harcamamıza heba etmemeliyiz. Yoksa yarın fena toslarız.
Evet, yaşımız 30 ama kayıtlı çalışan sayımızın nerede ise yarısı kadar emekli maaşına bakanlarımız var.
20 milyon civarı kayıtlı çalışan
12 milyon civarı emekli maaşı alan
Oysa 80’lerde 7 çalışana bir emekli düşerdi.
Yarın için önlem almazsak halimiz çok fena olacak. Bugün gerçek yaşlı nüfus oranımız yüzde 4,8. Ama yarın 24,7 milyon yaşlı nüfusumuz olacak. Yaşlılık oranımız yüzde 4,8’den yüzde 27,8’e yükselecek.
Eğer bugünden tedbir almaz isek çok ağlayacağız. Mesela 3 çocuk önlemi. Gelin bunu maliye politikası üzerinden irdeleyelim. Kişi başına gelire mi bakacağız, kişi başına harcama zorunluluğuna mı?
Bugün bir çalışan için 13 bin liraya kadar ilk vergi dilimi %15,0. Brüt ücret üzerinden bakıldığında asgari ücretli biri bile yılı yüzde 15,0 vergi ile kapatamıyor. Asgari ücretliye bile yıl sonuna doğru “Çok kazanıyorsun; artık %20 vergi öde” noktasına geliyoruz.
Oysa bir aile düşünün. Tek çalışan ve 3 çocuk. Vergide adalet kurulmadığında yarının 3 çocuk hayali, bugünün fakirlik nedeni...
“Efendim bütçeye para lazım!” Bütün maliyecilerin kullandığı argüman. O vakit vergi kavramını bireyden aileye neden çevirmiyoruz.
Veya çalışma hayatını neden çok okumayı, çok kazanmayı teşvik edici yönde kurgulamıyoruz. Bugün ekonomik modelimizin temeli “asgaride buluşmak” üzerine kurulmuş. Maaşlara “asgari ücret” gözü ile bakılıyor. Emekliliğe “asgari emekli maaşı” gözü ile bakılıyor. Çok çalışmak ve çok değer yaratmanın hükmü maalesef yok.
***
Dün istihdam ve işsizlik üzerine değindim. Yazının alt bölümünde “yerlileşme” konusuna eğildim.
Sorunların çözümü aslında bütüncül yaklaşımla çözülebilir. Büyük kamu ihalelerinde KOBİ’lerin ne kadar dışarıda tutulduğunu biliyoruz. Teknolojide bile artık kamu tekeli oluştu. TÜBİTAK sayesinde özel sektöre iş kalmıyor. Teknoloji şirketlerinin gelişmesi ülkemiz ekonomi politikası içerisinde mucizeye kalmış durumda.
Cari açık, yani ithalata ve tüketime dayalı ekonomik model ile birikimlerimiz bitti. Teknoloji ve bilimsel kalkınma hamlesi için tasarlanan Varlık fonu ile gelecek gelirlerimizi satar olduk. Çalışmak-bilim-teknoloji-kalkınma yerine borsacılık aha zevkli geliyor.
Oysa borsaya ve endekse bir de ahlak açısından bakmayı denediniz mi? Endeks 100 bine geldi de ortaklık ahlakımızda durum ne? Şirketler ortaklarına ne kadar ahlaklı... Ana hissedar huzur hakkı ile küçük ortaklara kuruş vermezken yıllarca nasıl sefa sürüyor?
Lütfen olaylara biraz da gelecek açısından bakalım. Bugün bu sorunları dile getirmediğimizde, yarın çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşayacağı karanlıkları düşünelim. Ve aydınlığa çıkmak için çok ama çok çalışalım..