Acıyın iktisat öğrencilerine

Bunlar sadece teoride vardır... Pratikte, yani gerçek hayatta bu teoriler işlemez.

-Bak, okulda öğrendiklerinin bir çoğu meslek hayatında hiç işine yaramayacak. Boşu boşuna kendini paralayıp bu teorileri öğrenmene hiç gerek yok.

-Bunlar hayattan kopuk masa başında ahkam keserler. Oysa, okul bitince tam tersi bir iş hayatı var.

Vs vs vs...

Okulda okurken kendimizi ders çalışmamak için avutacak o kadar çok söz duyardık ki. Ne gerek var şimdi o karmaşık iktisat teorilerini öğrenmeye.

Bir tek gayemiz vardı. O dersin sınavından iyi bir not alarak sınıfı geçmek. Gerisi nasıl olsa çok farklı bir dünya olacak.

***

Nihayetinde okul bitti.

Ama hâlâ yeni teoriler üretmeye devam ediyor iktisatçılar. Mesela para arzındaki artış enflasyonu mu artırır, yoksa ekonomiyi mi büyütür? Veya enflasyon mu para arzını artırır, yoksa para arzı mı enflasyonu... Yani tavuk-yumurta meselesi karşımızda...

Hani derler ya; 10 kişiden oluşan iktisat kurulundan 11 ayrı fikir çıkar. O zaman neden o 10 fikri öğrenerek vakit harcayalım ki. Doğrudan 11. fikir bize yeter de artar bile.

Mesela, 29 buhranında denk bütçe teorisi ile ekonomiler daralmıştı. Ekonomi daraldığı için devlet gelirleri azalmış, devlette gelirleri azaldığı için harcamalarını azaltmış ve sonuçta ekonomi daha da daralmıştı. Gelinen noktada bir tarafta boş fabrikalar; diğer tarafta iş arayan milyonlarca insan vardı. Fabrikalar talep olmadığı için çalışamıyor-işçiler de iş olmadığı için gelir elde edemiyordu. İşte orada 11. fikir olarak J.M. Keynes diye biri çıkageldi ve “devlet talep üretsin” dedi.

Sonra mı? 80’lerde “arz yönlü iktisat” gelişerek zenginleri daha zengin edelim ki; fabrika açsınlar, yatırım yapsınlar ve ekonomiler büyüsün denildi.

Burada sayamayacağımız kadar sayıda 11. fikir çıktı iktisat teorilerinden.

***

Her nasıl olursa olsun bugün ülkemizde iktisat fakültelerinde Adam Smith ile başlayan bir bilim dalı okutuluyor. Buna da “İktisat” diyorlar.

Yani ortada bir bilim dalı söz konusu. İster beğenin, ister beğenmeyin ama onca fikir bolluğundan bu insanlık bir bilim dalı oluşturmuş. Ve bazı kuralları da sabitlemiş.

Mesela demiş ki, bir malın arzı ile talebinin kesiştiği noktada o malın fiyatı oluşur. Bunu da 1. sınıf öğrencilerine daha ilk gün anlatırlar.

Devamında ise teoriler gittikçe karmaşıklaşır. Son noktalarda ise “örümcek ağı teorisi” ile duvara toslar kalırsınız.

***

Şimdi durduk yere bunları neden yazıyorum. Gelin olayı biraz daha somutlaştıralım.

Hükümet, 2016 yılına girerken hiç hesapta olmayan bir elektrik zammı yapmıştı. Ardından da yıl içerisinde kamu zamları adeta birbirini kovaladı. Neredeyse her ay sürekli vergi artışları-zamları yaşadık. Hatta adı vergi olmayan yeni vergilerle de 2016 yılında tanıştık.

Ama aynı ekonomi yönetimi 2016 da olduğu gibi 2017’de de enflasyonda düşüş bekliyor. Onlara göre enflasyon düşecek.... Bankalar ise onların beklediği düşük enflasyona göre şimdiden faizleri düşürmeliler. Zaten faizler düşerse enflasyon çok ama çok daha hızlı düşecek.

İşte böyle bir teori henüz iktisat tarihinde okutulmadı.

Hatta bu teoriye göre, enflasyonu düşürmenin en önemli yolu da faizleri düşürmekten geçiyor. Faizler düştükçe enflasyon da düşecek.

Bakınız Türkiye olarak Nobel ödüllü vatandaşlarımız oldu. Neden iktisatta da Nobel kazanmayalım ki. Ama bize şu soruyu sormayacaklar mı? : “Madem 350 yıllık iktisat bilimine müthiş bir katkı ve buluşta bulundunuz, o zaman bu teoriyi neden iktisat öğrencilerinizden saklıyorsunuz.” Evet, neden bu teoriyi saklıyoruz.

Bugün TC devletinin para politikası, yeni bir teori ile yönetiliyor. O zaman bu teoriyi Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) üniversitelerin iktisat müfredatına alması gerekmiyor mu?

***

Burada bir kaç noktaya yeniden değinmem gerekiyor. Ülkemizin ana sorunu ne dolar ne de faizdir: Para politikasında likidite eksikliğine yol açan aşırı güven kaybı söz konusudur. Bunu bir kenara yazalım.

Kamu üstüne düşen 1 tane doğru düzgün indirim yapmamıştır. Köprüye, otoyola yapılan aşırı zamlar zaten çok yakında enflasyona yansıyacaktır. Bu Millet 2016 yılını nerede ise sürekli zamla kapattı.

Görülen tablo o ki, 2017’de enflasyon çift haneye yükseliş yolunda. Talep eksikliği (yani ekonomik küçülme) sadece enflasyonu frenleyecektir. Artık sorunumuz maliyet artışıdır ve maliyet artışı yüksek işsizlik demektir.

2016 başında sormuştum: “Zam yaparak enflasyon düşer mi?” Galiba bunu da bizim ekonomi yönetimi başaracak: Zamlarla talep kısılacak ve talep olmadığı için fiyatlar düşecek... Bakın, İktisada giriş dersinden hatırladım işte.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum