Ana sorun Peso mu?
Arjantin... Bir zamanlar dünyanın en zengin 7. ülkesi... Şimdi ilk 30’dan düşmemek için çabalıyor.
Arjantin parası 2013 yılında dolar karşısında 5,0 peso değerindeydi. Resmi rakamlara göre şimdi 1 dolar 350 peso ediyor. Lakin gayri resmi fiyatlar 800-900 pesoya kadar çıkıyor.
Arjantin bu duruma nasıl geldi? Yani bugün mü geldi veya 2013 sonrası yanlış para politikaları ile mi geldi?
Söyleyeyim: HAYIR.
Arjantin YAPISAL ÇÖKÜŞ ülkesi açısından çok önemli bir örnektir. Yıllarca iç siyasetin ve siyasetçilerin parti-lider çıkarı etrafında kümelenmesi ile batmıştır.
O nedenle diyorum ki “Türkiye’deki partileri ve liderlikleri çıkar grupları olmaktan kurtarmalıyız.”
Türkiye’deki siyasetin büyük kısmı çıkar amaçlı oluşan gruplar etrafında oluşmaktadır. Bunu bir an önce silmeliyiz ve yok etmeliyiz. O nedenle ilk işimiz siyasi partiler yasasını ve işleyişlerini düzeltmek olmalıdır.
İkinci durum yapısal çöküş... İşte o noktada Arjantin’i geriden takip eden bir ülkeyiz.
Öyle bahsedildiği gibi yapısal reformlar ile geçiştirilecek durumumuz yok. Geçmişte dile getirdiğim gibi bizim DEVRİMLERE ihtiyacımız var.
Bakınız bugün Türkiye’nin kısa vadede yaşadığı sorunlar aslında çok önemli değildir. Bunları bir süre sıkıntı çeker ama rahatlıkla çözeriz. Oysa orta-uzun vade açısından sıkıştığımız yapısal çöküş durumu bizi çok daha zor duruma bırakacaktır.
Mesela ülkeden eğitimlilerin gitmesi ve yerlerine eğitimsiz ama bizden olmayan ülkelerden göç almamız önemli bir yozlaşmadır.
Nitekim Türkiye teknolojik seviye olarak yaklaşık 15-20 yıldır hiç ilerlemiyor.
Eğitim sistemimiz başta olmak üzere çok önemli tıkanıklıklarla karşı karşıyayız. Bu konularda çok örnekler verdim. Lütfen eski yazılarımızdan bu konulara bir kez daha bakınız.
***
Benim yaklaşık olarak 2016 yılından beri sürekli dile getirdiğim konuyu yeniden hatırlatmak isterim: Türkiye önce Arjantin olacak sonra da Venezuela...
Enflasyon&Faiz sarmalından muhtemelen Arjantin olmaktan kurtuluyoruz ama yapısal çöküş açısından Arjantin’i geriden izlemeye devam ediyoruz.
Bu konu hayati meselemizdir.
Ülkenin bilimden-teknolojiden kopuşu bizi bu noktaya hızla getiriyor. Yarınlarımızın kapkaranlık olacağını çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Kalitenin, liyakatin, bilimin gittiği yerden yeşil ot bitmez. Cehaletin hakim olduğu yerde akıl işe yaramaz. İnancın temel alındığı yerde ilerleme olmaz.
Ama hepsinden önemlisi, çıkar amaçlı örgütlenmelerin ülkeyi getireceği yeri Arjantin örneğinden görebiliriz.
***
29 Büyük Buhrandan sonra Avrupa’da Hitler ve Mussolini gibi diktatörler demokrasi ile iktidara geldiler. Belki de demokrasilerin en büyük çıkmazı burada yatıyor.
Sistem içerisinde çözüm bulamayan merkez partiler ve anlayışlar yerlerini radikal görüşlere terk etmek zorunda kalıyor.
Bugün Dünya’da diktatörleri değil ama otokratik ve akıl dışı yönetimleri görebiliyoruz. Avrupa’nın tam ortasındaki Macaristan buna en güzel örnek olsa gerek.
Toplumlar ekonomik buhranlarda sadece paralarını kaybetmiyor, aynı zamanda akıllarını da kaybediyor. Merkezde bulamadıkları çözümleri giderek radikal arayışlarda bulmaya çalışıyorlar.
Burada sorunun ilk ayağı radikallerde olsa da temel ayağı merkez görüşlerin çözüm-alternatif olamayışlarıdır. Çünkü radikal değişimlere gidemeyen-alışkanlık üzerinden sistemde temel değişimlere kapalı yapılar çözüm üretemiyorlar.
Özellikle gelir dağılımının ve fakirliğin bu kadar bozuk olduğu ortamda merkez sol anlayışların tıkanıklığı küresel bir sorun haline gelmiştir. Sorunun ikinci ayağı tam da burasıdır.
***
Brezilya Bolsonaro’dan zor da olsa kurtuldu ve ekonomide olumlu adımlar geldi. Ama şimdi Arjantin benzer çıkmaza giriyor.
Bakalım sonu nasıl olacak?
Umarım biz bize benzemeyiz.