Büyük reform: İşe geldim
Dün çok büyük reformlar gerçekleştirdim. Sabah 06.00’da kalktım. Önce biraz TRT Nağme dinledim. Sonra biraz da haberlere baktım.
08,15 gibi evden çıktım. Geçen hafta iletilen MUSİAD’ın ekonomi raporu toplantısına gittim. Sekreterlik “toplantı 9,30’da” dedi. Biraz bekleyeyim derken, kimsenin gelmediğini fark ettim. Meğerse toplantı 18 Mayıs’a ertelenmiş. Hatta gazeteye geldiğimde 18 Mayıs gününün de belirsiz bir tarihe ertelendiği haberi geldi.
Olsun...
Benim için dün işe gelmek büyük bir reformdu. Nihayetinde gazeteme ulaştım ve yazılar yazıyorum.
Vatanım, ülkem ve milletim için hayırlı olsun.
***
Çarşamba günü Bilim,Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı “Üretim reformu” paketini açıkladı.
Çok önemsiyorum üretimi...
“Aylardır bu reformu bekliyordum” dersem yalan olmaz.
Çıkan sonuç şu:
1- OSB’ler şehir dışına taşınacak
2- TRT payı (elektrikte) sanayi şirketlerinden alınmayacak.
3- Taşınmaya kredi desteği sağlanacak.
***
Bilindiği gibi son 14 yılda sanayi sektörünün GSYH’daki payı yüzde 20’lerden yüzde 15’lere geriledi.
Türkiye, imalat sanayinde dünya ülkeleri arasında ilk 15’li sıralardan 20’li sıraların dışına düştü.
Eskiden ülkenin ekonomik büyümesinin dinamosu sanayi üretimiydi. Üretim artışı yüzde 7-8 aralığında gerçekleşir, GSYH artışı ise yüzde 5-6 aralığında artardı. Kısaca üretimle büyürdük.
Şimdilerde sanayi üretim artışı GSYH’nin oldukça gerisinde kalıyor. 2016 yılında sanayi üretimi %1,9 arttı ama GSYH %2,9 büyüdü. 2015 yılında sanayi %3,2 arttı ama GSYH büyümesi %6,1 oldu. 2014 yılında sanayi %3,6; GSYH %5,2 büyüdü. Ya 2013 yılı... Sanayi üretimi ancak %3,0 artarken, ülkemizin GSYH’si tam yüzde 8,5 büyümüş.
Sizce bu farklar nereden geliyor?
Yani üretimsiz büyüme nasıl bir şey?
Bu çarkı nasıl 80’li yıllarda rahmetli Turgut Özal’ın başardığı devre geri çevireceğiz?
***
Sanayisiz büyüme ne mi getiriyor?
Üretime değil de, tüketime odaklı büyüme bize cari açık getiriyor. Yani yabancı sermayeye bağımlılık getiriyor. Tıpkı afyon etkisi gibi, ekonomiyi uyuşturuyor.
Yabancının parası ile yiyip-içip hava atıyoruz.
Ak Parti döneminde (Ocak2003-Mart 2017 toplam 508 milyar 859 milyon dolar cari açık verdik. Ve bu açığın da büyük kısmı özel sektör ve bankalar olmak üzere yabancılardan borçlanarak kapattık.
Reel sektör döviz açığı:
2003 yılında: -18.416 milyon dolar
2016 yılında: -201.861 milyon dolara çıkıyor.
2003 yılında 42 milyar dolar nakit kredi kullanan reel sektör, 2016 sonunda 271 milyar dolar nakit kredi kullanır olmuş.
İyi de bu kadar döviz kredisi kullanıp, bu kadar dış açık veren reel sektörde neden sanayi büyümesi hep daha geride?
***
Size çok basit söyleyeyim. Sanayicinin çığ gibi sorunları birikti. Ama kimse gerçek sorunları kamuoyunun gündemine getirmiyor. Eskiden MUSİAD’ın çok önemli ekonomi raporları olurdu... İSO’nun çok önemli ekonomi sorunlarına yönelik açıklamaları gelirdi. Bir çok sanayi odası, sanayi kuruluşu sorunlar anlatırdı.
Bugün çıkan sonuca göre aslında hiç sorun yokmuş... Sadece daha çok krediye ihtiyaç varmış. O da şehir içinde kalan arsaları inşaat rantına vermek için taşınma giderlerine kullanılacakmış.
***
Kafamız 3 şeye çok iyi çalışıyor:
1- Milletten para toplamaya
2- Arazi oluşturup, beton dikmeye
3- Ekonomi sıkışınca herkese kredi vermeye
Kısaca, (*)faize karşıyız ama ekonomide her çözümü faize dayalı çözüyoruz.(**) Ranta karşıyız ama her adımımız bir inşaat rantı üzerine. (***) Halka hizmet aşkımız çok yüksek ama halktan acayip para topluyoruz.
Bu devlet, 2002 yılında 350 milyar liralık ekonomiden 108 milyar para topluyormuş.
Bu devlet, 2015 yılında 1 trilyon 950 milyar liralık ekonomiden 799 milyar lira toplamış. Kısaca devletin topladığı paranın miktarını bırakın, oranı yüzde 31,0’den yüzde 41,0’e yükselmiş.
***
Yıllardır-aylardır yalvarıyorum.
Çalışma hayatını lütfen düzeltin. İnsanlar hem çalışırken kazansın, hem de emekli olunca insanca yaşasın.
Bütün ücretler asgariye bağlandı ve orta kesim öldü...
Rahmetli Turgut Özal’ın meşhur “ortadirek” hayali resmen bitti. Asgari maaşlar artıyor amma değer oluşturan, okumayı teşvik eden, çalışmayı teşvik eden orta kesim maaşlar eriyor.
Gelen reforma bakın: Kıdem tazminatı fonu
Pardon, bir de torununa bakan nine fonu vardı.
Bugün ülkemizde 4 milyon işsiz var ve işsizlik fonunda da 106 milyar lira para var. Yüzde 13,0 işsizlik oranı ile rekor kırıyoruz ama işsizlik ödeneği sadece 3,6 milyar lira. Ve devletimiz işsizlik fonunun gelirlerinin yüzde 30’una el koyarken, artık yüzde 50’sini alacak.
İşçiler üzerinden toplanan para yetmedi de, bir de kıdem fonu mu kuruyoruz?
Devlet, 2016 yılında 904 milyar lira toplamayı planlamıştı. Zaten artık altyapı yatırımlarını da gelecek kuşakların gelirlerini ipotek ederek hazine garantileri ile yaptırıyoruz.
Para çok, yatırım yok, üretim az.... Ama uçacağız.
Lütfen bir tane gerçek reform yapmayı aklımıza getirelim. Lütfen ama lütfen, yalvarıyorum.. ne olur gerçek bir reform yapın. Zorunlu BES’e bile reform dedik ya... Gerisi benim için bitti zaten.
Özetlersek... İşe gelmeyi bile reform sayan ülke olduk ya!