Dön dolaş başa gel siyaseti
Dolar/TL kuru 2013 ortasında 2001 krizi zirvesini de aşarak 2,0 liranın üstüne çıktı. O günden bugüne “Hiç merak etmeyin, doların beli kırılacak” açıklamaları ile geldik.
Dolar yükselir (aslında TL değer kaybeder), bu yükseliş biraz daha devam eder vs.. Kim ne dedi ise hemen hainlikle suçlandı. Şer güçlerin yurt içi ayağı oldu bütün uyarıcılar.
Ülkede akıl gitti resmen.
Her ikaz, her yanlışa karşı duruş hainlik vs ile örtülmeye çalışıldı.
Ve bu halde süre ilerlerken her seçimde “Siz bir oyunuzu verin hele, biz bu oyunu bozarız” sözleri meydanlarda inledi.
Ama o sözler daha büyük yıkımlarla devam etti. Dolar/TL kuru 3,0 lirayı aştı, sonra 4,0 lira aşıldı...
Ve 5,0 lira da dayanamadı hiç. Ta ki, 5,40 lirada Trump “Bu can bu bedende olduğu sürece o RAHİP....” dediğimiz kişi için twit yolladı. Bir de baktık dolar 6,40...
Sonra Trabzon’da “Yok öyle dolar vs... Bizim de -B -C planlarımız var” diye biz konuşunca dolar birden 7,20 ye soluksuz ulaştı.
Dolar her yükselirken “Siz hiç merak etmeyin, biz bu oyunu bozarız. Siz yastık altı dolarlarınızı bozun” demenin ötesine gidemedik.
Ama Milletin yastık altında bozduracak doları kalmadığı gibi gele gele geldik sofradaki ekmeğe.
Bir de baktık ki sofrada ekmek bitmiş.
Ülkede sadece dolar yükselmemiş; aynı zamanda işsizlik yükselmiş. İnsanlar yoksulluktan intihar etmiş. Meydanlarda kendini yakan mı olmamış; köprüden atlayan mı? Ailece hayatlarına son verenleri de gördü bu ülke.
Ama sözlerimiz hiç değişmemiş.
Siz bu kardeşinize bir yetki verin. Siz bir oy verin. Siz yastık altındakileri bir çıkarın... Ah o şer güçler ah. Hain dış düşmanlar ve içerideki işbirlikçileri.
* * *
Aslında ülkede ekonomi yönetiminde aklı kaybettiğimizi açıklamalardan anlayabiliriz. Hangi açıklama karşılık buldu ve ekonomide düzelme oldu? Hangi adım işsizliği artırmak yerine azalttı? Hangi reel politika kalıcı iyileşme sağladı? Ya da sağlayacak?
“Fır döndü” politikalar ile dün yaptığımızın tam tersini bugün yapmayı başarı görüyoruz. Mesela Merkez hızlı faiz indirmedi, söz dinlemedi diye başkanı görevden alıyoruz. Ama sonra yine yeni başkan da gizli gizli faiz artırımına gitmek durumunda kalıyor.
O günlerde dedik ki; “Bu piyasa -Vurgun piyasasıdır-. Faizin ilk indirim döneminde vurgun yapılır ve bu sayede faizle beraber kurlarda da düşüş yaşanır. Böylece enflasyonda da geçici birkaç aylık düşüşler görülebilir. Ama sonra bütün bu kazanç gibi görülen hayaller yıkılır. Kurlar artar, enflasyon da yükselir.”
Hatta geçen yıl yaz aylarında “Bu kredi genişlemesi ile yeniden cari açık başlar. Kredileri tüketim yerine üretim sektörlerine vermelisiniz”
Ama ne çare...
2017 yılında kriz tellallığı yapmakla suçlanarak; “Bakın ufukta kara bulutlar geliyor. Bunun sonucu büyük bir krizdir. Hatta kriz bile değil, büyük bir ekonomik buhrana giriyoruz” diye kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum bile. Arşiv orada duruyor.
Yabancılara bir kapıyı kapatıyoruz, hafta sonu tatili biter bitmez hemen sonuna kadar yeniden açıyoruz.
Bankalara kredi verin diye zorlama, ittirme kurallar koyuyoruz; sonra da hemen geri adım atarak “Kredi vermeseniz de olur. Meğer kredi genişlemesi zararlıymış” diyoruz.
Ne yaptığımız belli
Ne de yolumuz belli
Bir şekilde günü kurtararak gitmeye çalışıyoruz ama her günü kurtarma politikası yarın daha büyük maliyet ile karşımıza çıkıyor.
Olan ise güzel ülkemize oluyor.
Yazıktır bu ülkeyi bu hale getirmek. Yazıktır yarınları aydınlık olabilecek bir ülkeye 20-30 yıl kaybettirmek. Çünkü bu gidişle kendimizi toparlamamız çok zor olacak.
Umarım yapısal çöküşümüz ilerlemeden önlem alırız. Umarım bu çöküşü bir an önce durdurur ve aklın yeniden hâkim olmasını sağlarız.
Aksi halde evlatlarımız ve torunlarımız için daha çok üzülmek durumunda kalacağız.