Dünya’nın en büyük ilk 10 firmasının 5’i Türkiye’den
Sanırım piyasa değeri 1 trilyon doların üzerine çıkan şirket sayısı bir veya birkaç tanedir. Kesin olarak bildiğim ise, Apple firmasının geçen yıl piyasa değerinin 1 trilyon doların üzerine çıktığıydı.
Ama artık S. Arabistan Aramco’nun halka arzı ile bu alanda da rekoru kıracak. Hesaplamalar düzgün giderse S. Arabistan’ın bu petrol şirketi 2 trilyon dolar değere ulaşabilecek.
Öyle bize bakmayın, bizim henüz 50 milyar dolar değeri aşan bir şirketimiz vs olmadı. Hatta MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan geçen yıl yaptığı açıklamada “Elinde 40 milyar doları bulunan bir grup gelse Türkiye’deki şirketlerin 4’te birini satın alabilir” demişti.
Yani şirketlerimizin değeri sudan ucuz.
Ama inanın başka alanlarda dünya sıralamasına girebiliyoruz.
Önce bir haberden veya yazıdan bahsedeyim. Çiğdem Toker’i biliyorsunuz ihaleler konusunda çok sıkı takipçi ve çok önemli gelişmeleri kayıtlara geçiriyor. 4 Kasım tarihli yazısından şu notları aktarayım:
“Kuzey Marmara Doğalgaz Depolama Tevsi (Faz3) Proje yapım işi ihalesi, tabii ki halka duyurulmadı, ilan edilmedi ama tekliflerin hem döviz hem de TL üzerinden verildiğini öğrendik. Taahhüt sektörüne yansıyan rakamlara göre yaklaşık maliyet üzerinden 792 milyon 308 bin 630 ABD doları olarak saptanmış. Kolin ve Kalyon şirketlerinin bu devasa projeye teklif verdiğini öğrendik: 2 milyar 834 milyon 158 bin 755 TL, 24 kuruş.”
Şimdi de geçen yıl defalarca değişik haber sitelerinde yer alan bir haberi aktaralım:
“Dünya Bankası istatistiklerine göre altyapı yatırımlarında en fazla kamu ihalesi alan ilk 10 şirket arasında Limak, Cengiz Holding, Kolin, Kalyon ve MNG Holding bulunuyor.” Euronews...
Bu sıralamada mesela bazı dönemler Makyol’da listeye giriyor. Ama liste hayli ilginç...
Bir yanda 40 milyar doları getiren şirketlerimizin 1/4’ünü alır diyoruz, ama diğer yanda dünyada en fazla ihale alan 10 şirketin 5’i Türkiye’den diyoruz.
***
Bu konuya neden geri döndüm?
Ülkemizde 90’lı yıllara benzer bir modele geri döndük. Kamu Bankaları ve kamu parası ile ekonomiyi yönetmeye çalışıyoruz.
Oysa AK Parti en başarılı dönemini sermayeyi özel sektöre bıraktığı ve borçlanmayı azalttığı yıllarda yaşadı.
Bugün sermayeyi kamu kullanıyor ama verimlilik ve değer yaratamıyoruz.
En fazla ihaleyi alan firmalar da değer oluşturamıyor. Oysa ortaya çıkan fiyatlara bakınca maliyet-ihale oranları hayli ilginçtir.
Bakın bir örnek vereyim: İstanbul-İzmir otoyolu ve Osman Gazi Köprüsü işi... Bu iş 2011 yılında 11 milyar TL, yani yaklaşık olarak 6,5 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Tabii ki, bu açıklamalar kıyıdan köşeden verilen bilgilerdi. O günlerde bu fiyatın bile yüksek olduğu dile getiriliyordu.
Ve yıllar geçti... Dolar kuru 1,80’den 6,0 liraya yükseldi.
Bu otoyol ve köprüde başta işçilik olmak üzere kullanılan malzemenin önemli kısmı TL üzerinden temin edildi. Ama iş bitip kurdele kesilmeye gelince Sn Cumhurbaşkanı “proje 11 milyar dolara mal oldu” açıklamasında bulundu.
Oysa 11 milyar TL’lik proje TL bazında artış gösterse de, dolar bazında en azından 6,5 milyar dolardan 4,0 milyar dolara gerilemesi gerekirdi. Ama bizim proje dolar bazında bile 2 kata yakın artış gösterdi.
Buradan kamunun dev projelerinin ne kadar hesap sapma oranı ile yapıldığını görebiliyoruz. Ya da ne kadar yüksek fiyata yapılsa da, şirketlerin değerinin artamadığını da görebiliyoruz.
***
İşin en ilginç tarafı da bu projelerde Türk Mahkemelerinin yetkisiz kılınmasıdır. Yani yarın bu projeleri, ihaleleri sorguladığımızda Londra’ya, Uluslararası Tahkim’e gideceğiz.
Çanakkale Köprüsünü mü sordun... Doğruca Londra’nın yoluna gideceksin.
Osman Gazi Köprüsünü mü sordun... Doğruca Londra’nın yoluna gideceksin.
Yavuz Selim Köprüsünü mü sordun.... Gideceğin yer belli.
Parası bizden ama yargısı Londra’dan projeler.
Sanırım bunun adına da “Yerli ve Milli” diyoruz.
Neden ilk 10’da 5 Türk firması olmasın ki?