Düşük TL faizi yerlinin dolar talebini küresel sarsıntıya çevirdi
Yüzde 20 seviyelerindeki enflasyona rağmen yüzde 18-19 bandında seyreden TL faizi yerli yatırımcıya yetmeyince yurtiçindeki dolar talebi hızla arttı ve Merkez Bankası net rezervlerini eritti. TL ile başlayan ve gelişmekte olan ülke para birimlerine yansıyan riskten kaçış hareketi paranın güvenli liman arayışını artırdı. Alman tahvilleri negatife düşerken, ABD 10 yıllıklarında faiz 2,53’den 2,43’e geriledi.
Şubat sonu itibari ile aylık enflasyon yüzde 19,67 olmasına rağmen son 6 aylık ortalama enflasyon yüzde 21,95 düzeyinde gerçekleşti. Bu enflasyona karşılık TL mevduat faizlerinde ise MB verilerine göre son oran (15 Mart 2019) yüzde 19,70 düzeyinde seyrederken, son altı aylık ortalama ise yüzde 21,97 seviyesin de gerçekleşti.
Son aylık ve son altı aylık ortalamaya bakıldığında bankaların TL mevduat faizlerinin tasarruflarını TL’de tutan yerli yatırımcılara bir reel kazanç sunmadığı görülmektedir. Nitekim 17 ağustos 2018 haftasında MB verilerine göre 1 trilyon 092 milyar lira olan TL mevduatları 15 Mart 2019 haftasında 1 trilyon 076 milyar düzeyine geriledi.
16 Şubat 2018 tarihinde 208 milyar 963 milyon dolar toplam yabancı para mevduatının 170 milyar 412 milyon doları yerli yatırımcıların tasarruflarından oluşuyordu. Dolar krizinin zirveye ulaşması ile 07 Eylül tarihinde döviz mevduatları 182 milyar 652 milyon dolara düşerken, aynı süre zarfında yerli tasarruf sahiplerinin döviz hesapları da 150 milyar 901 milyon dolara kadar düşüş gösterdi.
Eylül 2018 tarihinde son dönemin en düşük döviz hesaplarına ulaşılırken, sonraki aylarda özellikle yerli yatırımcıların döviz alımları her geçen sürede artarak büyümeye başladı. Mesela 07 Eylül 2018 tarihinde 150.901 milyon dolar olan yerli döviz hesapları yıl sonunda 161.023 milyon dolara yükselmişti.
2018 yılının son 4 ayında 10,1 milyar dolar artan yerli döviz hesapları, 2019 yılının ilk 2,5 ayında ise tam 14,8 milyar dolar daha artış gösterdi. Hatta Eylül 2018’den bu yana döviz hesaplarındaki artışın tamamının yerli yatırımcıların hesaplarından kaynaklandığı görülmektedir.
BDDK verilerine göre döviz alımı devam etmiş: Merkez Bankası haftalık verilerine göre son veri 15 mart 2019 tarihine ait. Bu tarihte toplam yabancı para (YP) mevduatları 207 milyar 338 milyon dolar. Oysa BDDK’nın son günlük verilerine göre döviz mevduatlarındaki artış 15 Mart sonrası günlerde de devam ediyor.
Buradan görüleceği üzere dövizde sert dalgalanmanın yaşandığı son günlere kadar döviz alımları artarak devam ediyor. BDDK verilerine göre sadece 15-19 Mart arası 2 iş gününde bile 1 milyar 821 milyon dolarlık döviz hesabında artış gerçekleşiyor.
MERKEZ BANKASI REZERV ERİMESİ
Haftalık MB verilerine göre Merkez Bankası net rezervi 28 Aralık 2018 tarihinde 30 milyar 118 milyon dolar düzeyinde seyrediyor. Hatta net rezerv 04 Ocak 2019 haftasında bile yine 30 milyar 074 milyon dolar düzeyinde. 01 Mart 2019 haftasında ise MB net rezervi daha da yükseliyor ve 35 milyar 203 milyon dolara kadar çıkıyor. Ama Mart ayının ortasında kadar bu rezerv hızla eriyor ve 15 Mart haftasında 28 milyar 472 milyon dolara geriliyor. Net rezervler haftalık veride son 15 günde 6 milyar 732 milyon dolar erimiş oluyor.
(Not: Bu yazıda haftalık ve günlük ortalama dolar kuru www.muhasebenews.com sitesinin ototmatik hesaplamasından alınmıştır. Günlük en yüksek veya kapanış yerine, ortalama kur alınmıştır)
Dr. Osman Berke Duvan’ın sosyal medya üzerinden paylaştığı günlük döviz varlık ve yükümlülük hesabına dayalı olarak baktığımızda ise, MB net rezervleri özellikle 06 Mart 2019 sonrasında hızla eriyor. Yine bizim kullandığımız günlük ortalama dolar kuru üzerinden Merkez Bankası net döviz rezervleri şu şekilde gelişiyor.
Mahfi Eğilmez ise bu durumu “TL niçin değer kaybetti?” başlıklı blog yazısında şu şekilde izah ediyor: “Özellikle 13 – 21 Mart arasındaki haftada Botaş’ın yüksek miktarlı dış ödemesi Merkez Bankası döviz rezervinde hızlı bir gerileme ortaya çıkarınca yabancılar endişeye kapılarak döviz taleplerini artırdılar. Kur yükselmeye başlayınca öteden beri yavaş yavaş Dolara geçmeye başlayan Türkler bu geçişi hızlandırmaya yöneldiler. Böylece TL’deki değer kaybı daha da hızlandı.”
Osman Berke Duvan sosyal medya hesabında Merkez Bankası net rezervindeki 21,7 milyar dolarlık seviyeyi 2006 sonrası en düşük seviye olarak veriyor. Zaten geçen yılın ağustos ayında yaşanan sert kur hareketinde bile günlük rezerv verilerinin en fazla 23 ekim 2018’de 24 milyar 799 milyon dolara kadar gerilediği görülmektedir.
DIŞ BORÇLANMA YETMEDİ
Hazine bu yılın ilk 3 ayında 6,4 milyar dolar net borçlanmaya giderek yıllık borçlanma kotasının yüzde 80’ini doldurmuş oldu. Buna rağmen özellikle yerli tasarruf sahiplerinin çok hızlı bir şekilde tasarruflarını TL’den dövize yönlendirmeleri MB rezervlerinin hızla erimesine yol açmış olabilir.
Uğur Gürses ise DW’deki yazısında bunu şu şekilde izah ediyor: “Merkez Bankası’nın 28 Şubat-21 Mart arası 21 günlük bilançosu bize şunu söylüyor: A- Bu dönemde bankanın döviz rezervleri 7.2 milyar dolar azaldı. B- Bunun 5.9 milyar dolarlık kısmının döviz satışı ile olduğu görülüyor. C- Hazine’nin döviz hesabındaki azalış ise 3.4 milyar dolar. Tüm bunların özeti, kamu bankalarının siyasi otorite adına döviz piyasasında satış yaptıkları, bu satışla erittikleri döviz varlıklarının da Merkez Bankası’ndan kamu bankalarına döviz satılarak kapatıldığı yönündeki şüphelerde ibre, sayılar ve geçmiş örnekler çerçevesinde bunun gerçek olabileceği yönünde. İşte bu yüzden, Türk Lirası faizlerin baskılanarak Ankara’dan dikte edildiği, Hazine faizlerinin ihalelerde manipüle edildiği, komuta ekonomisinin pazarın fiyat oluşumlarını bozduğu bir çerçevede, örtülü biçimde yapılan ama verilerle ortaya çıkan kur operasyonları olasılıkla yabancı yatırımcıları fiyat oluşumlarına dair şüpheye sürükledi. Bu yüzden de yabancı yatırımcıların çıkışı kuru 5.80’lere kadar sürükledi.”
TL DÜNYAYI VURDU
22 Mart sabahı piyasalar açıldığında sabah saatlerinde 1 dolar 5,46-47 seviyelerinden işlem görüyordu. Ne oldu ise saatler 10,55’i gösterdiğinde başladı. Dolar hızla değer kazanmaya başladı ve 11,30’da 5,58’i gördü. Ve devamında bu dalgalanma artarak gece saat 23,00’lerde 5,8450’ye kadar sürdü. Gün sonunda ise 1 dolar 5,7630’dan kapatarak TL yüzde 5,44 değer kaybetmiş oldu.
Bizim ile nerede ise aynı saatlerde Güney Afrika Randı da hızla değer kaybetti ve 10,55’de 14,20 seviyesinden saatler 12,00’yi gösterdiğinde 14,44 seviyesine yükselmişti. Ama G. Afrika Randı günü 14,49 seviyesinden yüzde 1,98 değer kaybı ile tamamlamış oldu.
Türkiye’den sonra en fazla sarsılan ikinci ülke ise Brezilya Reali oldu. Real’de günü yüzde 3,0 değer kaybı ile tamamladı ve 1 dolar 3,90 real değerine ulaştı. Burada şu hatırlatmayı yapmakta fayda var: Brezilya Reali hala 2016 başındaki 4,15 zirvesinin gerisinde seyretmektedir. Keza Güney Afrika Randı’da 2016 zirvesi olan 17,00 seviyelerinin hala çok altındadır. Oysa TL o günlerde 3,07 seviyesinin nerede ise iki katı üzerinde olmasına rağmen hala hızla değer kaybetmekte açık ara lider kalmıştır.
PARA GÜVENLİ LİMANA GİTTİ
Türk Lirası ile başlayan sert dalgalanma özellikle gelişmekte olan kırılgan ülkelerde de sert hareketlere yol açtı. Bir anda ABD ve Alman tahvillerinde faizler hızla düşüşe geçerek güvenli liman arayışının yeri oldular. 10 yıllık Alman tahvillerinde faiz oranları yeniden eksiye geçerken, 10 yıllık ABD tahvillerinde ise faizler 2,53’den 2,43’e geriledi.
SN BAKANIM KAZANIMLARI HEBA ETMEYELİM
Geçen yıl Ağustos ayında zirveye ulaşan döviz kurları sonrası ekonomiye ilişkin çok ciddi kararlar alındı. Bunların belki de ilk sırasında kamu tasarrufu adına başlamamış kamu yatırımlarının durdurulmasıydı. Gerçi bütçe verileri ve Hazine nakit gerçekleşmeleri bir türlü hedeflenen kamu tasarrufunun gerçekleşemediğini göstermektedir. Ama cari işlemlerde ekonomik durgunlukla (özellikle iç talebin kısılması sayesinde) önemli kazanımlar elde edildi. Ağustos-Aralık 2018 aylarında toplamda 5,8 milyar dolar cari fazla verilmiş oldu. Aynı süre zarfında 13,2 milyar dolarlık sermaye çıkışı en azından bu sayede daha hafif atlatılmış oldu. Ocak 2019’da sadece 813 milyon dolarlık cari açığa karşılık büyük kısmı dış piyasalarda borçlanılarak da olsa 6,1 milyar dolar döviz girişi sağlandı. Geçen yıl ocak ayında 7,0 milyar dolar olan cari açığın, bu yıl sadece 813 milyon dolara gerilemesi bile verilen maliyeti göstermektedir. Bu yüksek maliyete rağmen elde edilen kazanımların baskılanan piyasalar (özellikle mevduat faizi) yüzünden kaybedilmesi çok can yakıcıdır. Uluslararası Yatırım Pozisyonuna göre dış borç ödemesinde de nette azalma durmuştur. 2018-1. çeyreğe göre 2018-3. çeyrekte dış borçlar 467 milyar dolardan 447 milyar dolara gerilemiştir. Ama artık borç ödemesi de 2018-3. çeyrekten 2018-4. çeyreğe aynı kalmıştır. Hatta ocak ayında dış borçlarda yaklaşık 5 milyar dolarlık artış bile olmuştur. Bu kadar döviz girişine rağmen TL’nin yüzde 24 MB faizine rağmen bankalar üzerinden düşük faizle baskılanması ödenen maliyetleri değersiz kılmaktadır.