Erdoğan riskine bu faiz yetmez...
Ekim ayı TÜİK ve Kasım ayı Ticaret Bakanlığı verileri açıklandı. Bu son iki aya göre ithalat yüzde 2,6 gerileyerek 58,3 milyar dolara düşerken ihracat yüzde 6,2 artış ile 45,9 milyar dolara ulaştı.
Ortada feci bir sevinç var.
“Artan faizler etkisini göstermiş ve dış ticaretimizde düzelme yaşanmış” diyorlar.
Gerçek bu mu?
Maalesef biz iktisatçılar işin detayına inerek gerçekleri görmek gibi kötü bir huya sahibiz.
Geçen yıl ekim-kasım aylarında enerji ithalatı 15,2 milyar dolarken bu yıl 10,7 milyar dolara düştü. Sadece enerji ithalatındaki fatura düşüklüğü 4,7 milyar dolar. Yine geçen yıl ekim-kasım aylarında 6,3 milyar dolar altın ithal ederken bu yıl altın ithalatı 5,2 milyar dolara geriledi.
Toplam ithalatta son 2 ayda yüzde 2,6 gerileme ile 1,5 milyar dolarlık iyileşme yaşanmıştı. Ama altın ve enerji ithalatını çıkarttığımızda son iki aylık ithalatımız bırakın azalmayı, tersine 4,1 milyar dolarlık artışla yüzde 10,6 oranında yükseliş yaşamış oluyor.
***
Gelelim ihracat kısmına.
Son iki ayda ihracatımız yüzde 6,2 artışla 2,7 milyar dolar yükselerek 45,9 milyar dolara yükseliyor.
İhracatta yaşanan 2,7 milyar dolarlık artışın 0,6 milyar doları enerji ihracatından ve 1,4 milyar doları da altın ihracatından oluşuyor.
Yani ihracat rakamlarımızdan da altın ve enerjiyi çıkarttığımızda geriye kalan artış sadece 684 milyon dolar ile yüzde 1,8’lik iyileşmeye işaret ediyor.
***
Şimdi toparlayalım.
Son iki aylık dış ticaret verilerine göre dış ticaret açığımız -16,65 milyar dolardan -12,44 milyar dolara gerilemiştir. Ancak bu gerileme sadece ve sadece altın ve enerji verilerinden geliyor.
Altın ve enerji hariç tutulduğunda son iki aylık dış açığımız 4,2 milyar dolar düzelme yerine 3,4 milyar dolar daha da bozulmuş durumdadır.
Bunu daha net yıllıklandırılmış dış açık verilerinden görüyoruz.
Temmuz ayında 12 aylık dış ticaret açığımız 120,9 milyar dolardı. Ama yine temmuz ayında net altın ve enerji ithalat faturamız 91,2 milyar dolar seviyesindeydi. Aradan 4 ay geçti ve 12 aylık dış ticaret açığımız 109,54 milyar dolara geriledi. Burada dış ticaret açığındaki iyileşme 11,4 milyar dolar olarak görülüyor ama bu iyileşmenin tamamı altın ve enerji faturasındaki düşüşten...
Altın ve enerji hariç tutulduğunda yıllık dış açığımız azalmayı bırakın tersine artmaya devam etmektedir.
Son rakama göre yıllık altın ve enerji hariç dış açığımız -33 milyar 287 milyon dolara ulaşarak ağustos 2018 sonrasının rekorunu kırmıştır.
BU FAİZ YETMEZZZZ
Ben açıkçası devletin ve ülke yönetiminin ciddiyet içerisinde ve bilgilerin tamamını toplayarak icraat yaptıklarını sanırdım.
Yıllar geçti ve gördüm ki, devlette ve özellikle de yönetimlerde bilgi öyle çok önemli bir şey değilmiş. Kafasına göre takılanların yönettiği bir ülkeymişiz. Bunu NASS politikasında net olarak görmedik mi?
Şimdi size iki önemli veri söyleyeyim: Hammadde ve ara malı ithalatımız düşmeye devam ediyor (önemli kısmı enerjiden)
Ama artan ithalatımız tüketim malından geliyor.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre kasım ayında bile tüketim malı ithalatı yüzde 39,8 artış göstermiş. Ocak-Kasım dönemi tüketim malı ithalat artışı ise yüzde 60,0...
Deli gibi, çılgınca tüketmeye devam ettiğimizi gösteren bir veridir bu.
Grafikte net olarak görülen iki veri var: 1-) Tüketim malı ithalatımız rekorlar kırmaya devam ederek yıllık bazda 46,7 milyar dolara ulaştı. 2-) Altın ve enerji hariç dış ticaret açığımız bozulmaya devam ediyor ve yıllık bazda -33,3 milyar dolara ulaştı.
Ekonomik aktiviteye bağlı ne reel bir ihracat artışı yaşıyoruz ne de reel bir ithalat düşüşü başladı.
Yani değişen bir şey yok... Tersine reel bir ithalat artışı hızlanarak devam ediyor.
Bunun bir diğer anlamı da şudur: Tüketimi kısmadan, enflasyonun gerisinde kalan faizler bizi Arjantin örneğine taşıyabilir. Türkiye de bir enflasyon & faiz sarmalına girerek kaybet kaybet dönemi yaşayabilir.
O nedenle faizlerin daha da artması ve tüketim ithalatını kısması gerekiyor. Bunun başka yolu yok...
Korkarak, çekinerek bu işi sürdüremeyiz.
Lakin ortada Recep Tayyip Erdoğan gibi büyük bir ekonomik riskimiz varken nereye gidebiliriz, ne maliyet öderiz derseniz cevabım şudur: Mayıs seçimlerinde bunu düşünecektiniz... Geçmiş olsun