Faiz oranı mı enerji fiyatı mı düşmeli?

Avrupa negatif faizle bile ekonomiyi canlandıramıyor. Çünkü Avrupa artık yaşlı bir kıta.

Tıpkı Japonya gibi.

Japonlar 20 yıldan uzun süredir yaşlı ülke sorunları ile boğuşuyor. Ekonomilerini bir türlü istenen düzeyde büyütemiyorlar. 2003 yılında 4,3 trilyon dolar olan ekonomik büyüklüğü 2013 yılında 4,9 trilyona ancak yükselebildi.

ABD kısmen başardı, çünkü daha dinamik bir ülke. Henüz çok yaşlanmadılar ve büyümeyi başarıyorlar. 2003 yılında 11,5 trilyon dolar olan ekonomik büyüklüğü 2013 yılında 16,8 trilyon dolara yükselttiler.

Türkiye ise genç ve dinamik bir ülke. Tabiri caiz ise kabına sığmayan bir gençlik ateşi var. Kendi kendine bıraksanız dahi yıllık yüzde 5,0 büyüme oranlarını yakalayabiliyor. İstikralı ve başarılı tek parti dönemlerinde yüzde 6,0-7,0 ve üzeri büyüme oranları çok rahat elde edilebiliyor.

Bu kadar dinamik bir ülke için yaşlı ülkelerin parasal hedeflerini amaçlamak ve onları bire bir örnek almak bizim için önemli bir mesele. Mesela enflasyon hedefi için yüzde 5,0 ve altı bu ülkenin dinamikliğini nasıl etkiler? Ya da gelişmiş ülkeler gibi büyük devlet ve ağır sosyal harcamalar ile özel sektörün üzerine yüklenmek nasıl bir sonuç doğuruyor?

***

Geçen gün İTO Başkanı İbrahim Cağlar ile ekonomi alanında sohbet ettik. Düşük faiz konusunda ilginç cümleler kurdu. İbrahim Cağlar “biz yüzde 40 enflasyon ve yüzde 60 faizli dönemde çok büyük yatırımlar yaptık” dedi. “Sorun faiz oranı kadar bir de öngörülebilirliktir” diye ekledi.

Bu cümleler bana son 5 yılı hatırlattı. Faiz düşünce sanki her şey güzel olacak gibi bir algı oluşuyor. Son 5 yılda reel faiz sadece yüzde 1,8 olmuş. Bir başka ifade ile son 5 yılda reel faiz yıllık bazda yok denecek düzeyde.

Reel faizin bu ülkede son 5 yılda olduğu kadar uzun süre hiç bu kadar düşük olduğunu hatırlamıyorum. İyi de o zaman neden yatırım ve kalkınma hamlesi başlamıyor? Neden son 5 yılda Türkiye’nin büyüme ortalaması Cumhuriyet tarihinin çok gerisinde kaldı?

Elbette komşu ülkeler ve küresel ekonomik sorunlar önemli faktör.

İyi ama biz yüksek teknoloji ürünler satsaydık ve bir kalkınma hamlemiz olsaydı bu derece sıkışır mıydık?

Daha çok hıyar ve domates satarak kalkınacaksak elbette en küçük sorunda bizde tökezleriz. Bu nedenle ısrarla diyorum ki ekonomide sorunumuz “para politikası” değil, asıl vergi alanında “maliye politikası” sorunu yaşıyoruz.

16-03/11/eee.jpgBu grafiğe iyi bakın. Alt çizgi dolar bazında aylık doğalgaz faturamızı gösteriyor. Üst çizgi ise dolar bazında ithalatın TL karılığı.

Ocak 2014’de 7 milyar 145 milyon liralık doğalgaz satın alırken, fatura Ocak 2016’da 4 milyar 504 milyon liraya düştü. Hem de alınan gaz düşmezken.

Ama halen vatandaşa ve sanayiciye yansıyan bir indirim olmadı. Hatta elektrik üretiminin bile yüzde 36,9’unu doğalgaz santralleri ile yaparken 2016 başında yüzde 6,8 zam yapıldı.

Bir de enerji şirketleri abonelere fatura yollarken artık detayları göstermiyor. Kullanım bedeli dışında diğer ücretler bir kalem altına toplandı.

Dünya’da enerji ucuzluğu rüzgarı eserken, Türkiye’de sanayici ve vatandaşın bu fırsatlardan yararlanamaması kalkınma hamlesi içindeki ülkemiz için faizlerin düşmesinden daha büyük sorun değil midir?

Faizi düşürmeyi düşündüğümüz kadar enerji fiyatlarını düşürmeyi ele almak gerekmiyor mu?

Evet, faizlerin yüksek olması ekonomi için ne kadar sorun ise, diğer maliyetlerin yüksekliği de aynı derece sorun oluşturuyor. Meseleyi sadece bir yere bağlayıp sloganlaştırmak ekonomide gerçek sorunların üzerini o derece örtmeye başladı ki.

Artık gerçek sorunları tartışacak zemini de kaybettiriyor.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum