Muhaliflik ve başarısız doğrular
Dar gelirli ailenin giderlerinde büyük pay tutan mutfak fiyatlarında son bir yılda yüzde 30,0 artış oluyor.
İŞ-KUR’a kayıtlı işsiz sayısı bir yılda tam 1,5 milyon kişi artıyor. Kayıtsız işsizlerle beraber geniş tanımlı işsiz sayısı ise 8 milyon kişiye çıkıyor. Dar tanımlı işsizlerin sayısı da şimdilik 4 milyonu geçti.
Genç işsizlik oranı ise yüzde 25,0’ler seviyesine yükselerek toplumda gelecek kaygısını artıyor.
Yoksulluk ve mutluluk oranlarında ise ters sonuçlar var. Okuma oranı arttıkça yoksulluk oranı artıyor ama okuma oranı düştükçe yoksulluk oranı azalıyor.
Mutluluk oranlarında da benzer sonuçlar yaşanıyor. Hiç okumayanların mutluluk oranı hızla artarken, üniversite okuyanların mutluluk oranları hızla azalıyor.
Genel ekonomik daralma son çeyrekte yüzde 3,0’de kalsa bile, halkın hissettiği ekonomik kriz 2001 ve 2008-09 krizlerinin en şiddetli estiği çeyrekler seviyesinde. İç tüketim reel olarak yüzde 8,9 azalırken, önceki iki krizin en sert estiği çeyreklerde bu oranlar yüzde 9,0-9,3 seviyelerindeydi.
Kısaca;
bunca hayat pahalılığı
bunca işsizlik ve
bunca gelir kaybına rağmen seçim sonuçları genelde büyük bir değişim göstermedi.
2001 krizinde bugün yaşadığımız işsizliğin daha düşük seviye ve oranlarına rağmen ülkede siyasi partilerin nerede ise tamamı toplumun gözünden düşmüştü. Hatta seçimler bile krizden çıkışın yaşandığı 2002 sonbaharında yapılırken, toplum sıkıntılarını unutmamış ve sandık tercihini farklılaştırmıştı.
Bugün genel oy dağılımına bakıldığında aslında onca ekonomik sıkıntıya rağmen seçmenin iktidar partilerinden kopmadığı görülüyor. AK Parti + MHP oylarının oranı yüzde 51,62 ile hala yarıdan daha fazladır.
Krizin henüz başlamadığı 24 Haziran 2018 seçimlerinde ise bu partilerin oy oranı yüzde 53,66 düzeyindeydi.
Yerel seçimlerde yurtdışı oyların kullanılmaması nedeniyle olacak ki, toplam seçmen sayısı 24 Haziranda 59 milyon 355 bin kişiden 31 Martta 57 milyon 093 bin kişiye geriledi.
Seçmen sayısı : -2 milyon 262 bin
Kullanılan oy sayısı : -2 milyon 845 bin ve
Geçerli oy sayısı : -3 milyon 699 bin azalıyor.
AK Parti ve MHP ortaklığı ise Haziran seçimlerinde aldıkları oylardan -2 milyon 932 bin daha az oy alıyor. Bu sayı sandığa gitmeyenler ve geçersiz oylara bakıldığında tamamen oy kaybı olarak görülemez. Gerçek oy kaybının 950 bin civarında olduğu söylenebilir.
İktidar ortaklığının oy kaybı ülke genelinde geçerli oyların yüzde 5,85’ine karşılık geliyor. Ama İstanbul’da bu oran yüzde 7,85...
Ne oluyor da iktidar ülkemizin 3 büyük şehri yanında, Adana, Antalya gibi şehirleri de kaybediyor ama ülke genelinde oy oranında büyük değişim yaşmıyor?
Elbette bu seçim üzerine çok fazla analiz yapılacaktır. Daha geniş araştırmalar ve sonuçlarda ortaya çıkacaktır.
Lakin şunu şimdiden söyleyebiliriz ki, AK Parti ve MHP’nin ortak söylemi olan “Beka” taşrada tutmuştur. Her iki partide “Güvenlik” odaklı tercihleri kendine toplamıştır.
Bu seçimlerde belki de ilk kez açlık-yoksulluk parti tercihlerine yansımamıştır.
Şehir merkezlerinde ya da orta sınıfta yansıma görülse bile taşrada fakirlik artışı ile iktidarın oy artışı paralel yürümüştür.
Bunun slogan vari söylemi şuydu: “Aç kalırız ama yedirmeyiz”.
Evet Türk Halkı aç kaldı ama yedirmedi. Tıpkı Venezuela gibi...
Orada da ekmek yok, açlıktan millet zayıflıyor ama Maduro iktidarını koruyor. Venezuela’da ‘varlık’ kuyruğu yerine ‘yokluk’ kuyrukları olmasına rağmen seçmen tercihini değiştirmiyor. Hatta komşumuz İran’da bile “DİNİ” yönetime rağmen yoksulluk ve açlık sandıklarda daha keskin sonuçlara yol açabiliyor.
Peki, neden ülkemizde ekonomik nedenler sandıkta karşılık bulmadı? Neden orta sınıf ve şehir merkezleri iktidar ve ortağını eritirken, taşrada bu erime kapatıldı?
Sanırım bunun iki temel nedenini şimdiden söyleyebiliriz:
1. neden hiç şüphesiz muhalefetin eksikliğidir. Nereden bakarsanız bakın, toplumun ‘güvenlik ve beka’ gibi bir temel algısına yeterli cevap gelmemiştir. Ülkemizde adalet açısından mevcut yöntem çok sorun çıkarsa bile daha inandırıcı şekilde bu sorunun her parti açısından temel öncelik olduğu halka anlatılabilirdi.
2. neden ise toplumun algısındadır. Hala yabancı sermaye desteği ile son yılla kadar yaşanmış bir hayal dünyasının etkileri sürmektedir. Acılar başlamış olsa bile gerçekleri görme süresi için bir süre daha geçecektir.