Mutlu olmasam da iktidar çok yaşa…
Türkiye çok ilginç bir ülke…
Veriler ile söylemlerin bu kadar ters olduğu bir başka ülke var mı acaba?
Bugün TÜİK 2024 yılı “Yaşam Memnuniyeti” sonuçlarını açıklayacak. Ama biz şimdiden 2004-2023 dahil verilere bakalım.
Burada AK Parti yıllarını ikiye bölüyoruz: 2004-2013 yıllarını kapsayan ilk 10 yıl ve 2014-2023 yıllarını kapsayan son 10 yıl;
Yani Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönem ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemler.
Tablo çok net.
Eğitim seviyesi düştükçe mutluluk kaybı azalıyor veya eğitim seviyesi yükseldikçe mutluluk kaybı artıyor.
Az eğitim çok mutluluk
Çok eğitim az mutluluk
Hatta öyle değişim oluyor ki, Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde %65,2 olan yükseköğretim kesiminin mutluluk seviyesi en yüksek seviyedeydi. Oysa Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde en düşük seviyelere indi.
5 Şubat günü “Ülkenin ayarı kaydı ama oy kaymadı” demiştim ve ardından 6 Şubat günü de “Beyaz öfke” başlığı ile eğitimli kesime olan bakışı vermiştim.
Gerçekten de bu durumu “TÜİK’in “Yaşam Memnuniyeti” verileri de doğruluyor. AK Parti’nin ilk 10 yılında eğitimli kesim oldukça mutlu görülüyor. Hatta eğitimi düşük kesimden bile çok fazla mutlular.
Sonra 2014 dönüm noktası.
Eğitimli kesimde büyük hayal kırıklıkları. Mutluluk oranı 2006 yılında %68,4’e kadar çıkıyor ve 2020 yılında da %47,6’ya kadar düşüyor.
Oysa en alt eğitimli kesim %54-55 seviyelerinde olan mutluluk seviyesini hala aynı seviyelerde koruyor. Ülkede olanlar onları hiç etkilememiş.
Olaya bir başka açıdan da bakabiliriz: Erdoğan güçlendikçe ve tek karar verici oldukça ülkenin mutluğu azalıyor. Erdoğan Başbakan iken ve gücünü başkaları ile paylaşırken veya kurumsal akıl çalışırken millet daha mutluydu.
Peki; şimdi tersten soralım: Millet mutluluğunu kaybederken sandıkta benzer refleks göstermiş mi?
Hayır.
Daha önce bahsettiğim iki yazıdaki konu aynen burada da devam etmiş. Mutlu olmasam da oyum Erdoğan’a demiş. Tıpkı aç kalırım ama Reis’i yedirmem söylemi gibi. Ya da kuru soğan yerim Reis’i yedirmem der gibi.
Önceki yazılarımızda nelerden bahsetmiştik: Millet evini kaybediyor; 2014 sonrası yeni oluşan 7,5 milyon hanenin yarısı kiracı ama bu seçimlere pek etki etmiyor. Veya ülkede yolsuzluk rekorları kırılıyor ama dindar olduğunu söyleyen seçmen oyunu değiştirmiyor. Artık yolsuzluk ile İslam barıştı diyebiliriz demiştik.
İşin özeti şu: Eğitimli kesimin gördüğünü eğitimsiz ve yaşlı kesim göremiyor. Ayrışa çok net ve adeta “Beyaz öfkeye” dönüşmüş durumda. Alt Sınıf Orta Sınıf dediğimiz beyaz yakalılardan acısını çıkartıyor.
Her veri bize bu tabloyu net şekilde gösteriyor.
O zaman ne yapmalı? Onu da ilerleyen günlerde yazalım. Çözüm var ama kolay değil. Hatta çözüm toplumsal değişimi de içeren geniş bir alanı içeriyor.














