Neden endişe etmeliyiz?
Dün kaldığımız yerden devam edelim. Ülke olarak şu anda tam fırsat ülkeyiz. Ama hızla yaşlı ülke olmaya başlayacağız. Son parlak yıllarımızı yaşıyoruz.
“Orta Yaş Fırsat ülkesi” durumundayız ama zaman hızla azalıyor.
Türkiye, 80’li yıllarda ANAP sonrası istikrarlı siyaseti yeniden ancak 2003’de AK Parti ile yakaladı. Çok büyük bir fırsat oluştu.
Bir tarafta toprağa ne atsan yeşerecek fırsat ülkesi imkanları,diğer yanda güçlü bir siyasi istikrar. Hatta bunun yanına küresel sermaye bolluğunu da ekleyebiliriz.
3 büyük fırsat elimizdeydi.
Elbette, bol para imkanından fazlası ile yararlandık. Ülkemize AK parti döneminde yabancılardan 630 milyar dolar para geldi.
Bu az para mı? Bence çok ama çok iyi bir para...
Genç ülkeyiz...Kendi kendine bıraksan yıllık yüzde 4,0 büyüme garanti. Çünkü yüzde 4,0 büyüme aslında bizim kendimizi amorti etme büyümemiz. Artan nüfusun büyümesi...
Bizim yüzde 4,0 büyümemiz aslında gelişmiş ülkelerin sıfır büyümesine eşit geliyor. Asıl mesele bunun üzerinde büyüme sağlamak. Ve sağlamalıyız da...
15-20 yıl sonra, ya fakir ve yaşlı ülke olacağız, ya da şimdiden çalışıp farkı kapatacağız. Tercih bizim...
O nedenle sürekli çabalıyorum; o nedenle endişeliyim.
***
Toplum bazı olayları kendine dokunmadan anlayamaz. Bakın bir örnek vereyim: 2000 yılından önce çalıştığınızda 100 liralık brüt maaşınızın 65 lirasını emekli maaşı olarak alıyordunuz.
İlk reformla koalisyon hükümeti bu maaş bağlama oranını 2000 sonrası için yüzde 50’ye düşürdü. Yani çalışırken 100 lira alıyorsanız, emekli olduğunuzda 50 lira alacaksınız.
Ya sonra? AK Parti bu oranı 2008 yılı sonrası için yüzde 35’e düşürdü. Yani, çalışırken 100 lira alıyorsanız emekli olduğunuzda 35 lira alacaksınız.
Kimse anladı mı? Kimseden çok ses çıktı mı? Hayır...
Emekli maaş oranı %65’den %35’e düşüyor ama kimse itiraz etmiyor. Çünkü o an maaşları etkilemiyor. Ne zaman ki emekli maaşları çok düştü, o zaman ‘asgari emekli maaşı’ diye bir kavram geldi. Denildi ki, 1777 lira (brüt) asgari ücretli emekli olduğunda %35’i olan 620 lira almayacak, yerine asgari emekli maaşı olan 1300 lira verilecek.
Ya daha çok prim ödeyenlerin hakkı? Mesela 3000 lira brüt maaşı olan ne olacak? O da asgari emekli maaşın da mı kalacak? Evet, kalıyor.
İşte ben buna “toplumu asgaride buluşturma” modeli diyorum. Çok çalışanın hakkının yendiği, asgaride herkesin birleştirilmek istendiği bir toplum.
GEÇMİŞ - GELECEK VE ŞİMDİ
Dedim ya, toplum sorunla yüzleşene kadar gerçekleri yeterli derecede göremiyor. Bu görev muhalefetindir, ama maalesef ülkemizde muhalefette bu sorunları topluma anlatamıyor.
Şimdi bir tablo var karşımızda...
Üç büyük fırsat noktasındayız... A- Genç-dinamik ülkeyiz. B- Güçlü siyasal istikrar var C- Dünyada parasal bolluk yaşanıyor.
1- Yabancı ülkelerden AK Parti döneminde 630 milyar dolar para geldi. Yani bugünkü kurla 2,4 trilyon lira...
2-Geçmişi sattık. Tam 72,3 milyar dolarlık kamu malını satarak devletin kasasına koyduk.
3-Devlet o kadar çok vergi ve diğer yollarla para toplamaya başladı ki; 2002 yılında ‘Genel Devlet Dengesi’ GSYH içinde yüzde 31,0 pay alıyorken, bu oran 2016 yılında yüzde 41,0’e çıktı. Devlet yılda eskiye oranla fazladan 300 milyar liranın epey üzerinde para toplar hale geldi.
2018 yılında devletimiz 696 milyar merkezi bütçeye para toplayacak. SGK ve mahalli idarelerle beraber devlet bu yıl 1 trilyon 132 milyar para alacak. Bu kadar para nasıl yetmiyor da, özel sektöre geleceğimizi satarak milyarlarca dolarlık iş yaptırıyoruz. Ama bir köprünün geçiş maliyeti 45 dolar gidiş-45 dolar geliş olarak Hazine garanti ediyor. Sadece 6 Şehir hastanesine verilen kira garantisi 30 milyar dolar. Toplum şu anda kendine dokunmayan-fiziki olarak ölçemediği Hazine garantilerini nasıl çözebilsin.
Kısaca 3 büyük fırsat eşinde olmamıza rağmen ekonomide fırsatları yeterince değerlendiremiyoruz. İşte bunun faturası sonraki nesil için gerçekten çok ağır olacak. Bunu düşündüğümde gerçekten endişeleniyorum.