Neyin fiyatı niye artıyor?
Son 4 yılda: Eylül 2012’den Eylül 2016’ya ülkemizde genel fiyatlar yüzde 36,00 arttı.
Aynı dönemde;
Gıda fiyatları %42,9; lokanta, otel fiyatları %54,2 ve tarla fiyatları %27,5 arttı. Ürün bazında ise aynı dönemde; hazır çorbalar %2.131 hazır paket toz tatlılar %676,5 zeytinyağı %178,5 fiyatları artmış. Oysa yine aynı dönemde telefon görüşme ücretlerinin anormal zamlandığını görüyoruz. Ama bunun dışında daha zaruri sorunları da eklemeliyiz. Mesela sürücü kursları %340 hasta labaratuvar tahlil ücretleri %296 üniversite katkı payı %247 diş dolgu %228 ve ultrason %206,6 zamlanıyor. Demek istemem o ki; ülkemizde fiyat artışlarına genel bakınca asıl sorun gıda değil sağlıkta yaşanıyor. İkinci nota olarak ise, gıdada fiyat artışı tarlada değil, aracı ve tüketici ayaklarında gerçekleşiyor.
***
Şimdi gelin yapısı değiştirilen “Gıda Komitesi” hakkında vaat edilen umutlara bakalım. “Gıda fiyatlarında düşüş sürecek” demeçlerini bugün hepimiz her gazetede okumuş olacağız. “Hal Yasası” ve “Aracılık Sistemi” değişecekmiş. Keşke olay bu kadar basit olsa... Bakın Merkez Bankası birkaç yıl önce bir rapor yayınladı. Raporda gıda fiyatlarındaki aşırı artışın nedeni tekelleşen perakende sistemine bağlanıyordu. Sorunun ulaşım maliyeti boyutunu son yazılarımda ele alıyordum. Doğuda bedava ürün olsa bile Batıya taşınması başlı başına bir maliyet diyordum. Bakınız aşağıda bir grafik var. Değişik sektörlerin fiyat artışları grafikte yer alıyor. Buna göre şu gelişmeler yaşanıyor:
1- Son 2,5 yılda para politikası ile kontrol edildiği iddia edilen çekirdek enflasyon, toplam enflasyonun hala üzerinde.
2- Gıda fiyatları genel enflasyonun altına düştü bile.
3- Lokanta, oteller sektörü büyük krize rağmen en yüksek fiyat artışı yaşanan sektör durumunda.
4-Genel enflasyon bir türlü yüzde 7,0-8,0 bandını aşağı kıramıyor.
Şimdi kamuoyuna yapılan açıklamalara bakarak şu noktalara eğilelim: Gıda fiyatlarındaki artış sorunu bir üretim sorunu mu; yoksa bir genel ekonomik dengesizlik sorunu mu? Açıklamalara göre gerektiğinde ithalata dahi başvurulacaktır.
***
Sorunları ve sorunlara yönelik açıklamaları dinleyince her geçen gün daha fazla korkum artıyor. Yıllar önce “finansal istikrar adına bu ülkede feda edilmedik bir şey kalmayacak” diye yazılar yazardım. Ülkenin temel noktasının finansal istikrar olacağını, hatta siyasi iktidarın dahi finansal istikrar ile tehdit edilip değiştirilmek istenebileceğini belirtirdim. Galiba bu yolda hızla ama çok hızla ilerliyoruz. Finansal istikrar istiyor-biz veriyoruz. Son kurbanımız çiftçiler ve tarım olacak gibi geliyor. Bugün tarlada 500-700 kuruş olan domates, marketlerde 6,0-7,0 liraya satılıyor. Market sahiplerine sorduğumda en önemli sorunlardan birinin artan gayrimenkul ve buna bağlı zam yapılan kira ücretleri olduğunu belirtiyorlar.
Son 4 yılda İstanbul’da konut fiyatlarının yüzde 142 oranında arttığını Merkez Bankası yayınlıyor. Reel faizin sıfıra yaklaştığı, büyümenin durağanlaştığı son 4 yılda: tarla fiyatları %27,5, raf fiyatları %36,0 artıyor ama gayrimenkul fiyatlarının yüzde 142 artarak maliyet yükseltmesi kimseyi rahatsız etmiyor.
Piyasa dengelerine müdahale ettikçe daha ne kadar dengesizlik çıkacak hep beraber göreceğiz.
Bu ekonomik modelin hayatımıza ucuzluk getirmeyeceğini, ucuzluk için oturup yeni baştan ekonomik sistemi değiştirmemiz gerektiğini umarım büyük bir kriz yaşamadan anlayabiliriz.
Umarım!