Odalarda ışıksızım
Sorunlarımızı konuşamazsak nasıl çözüm bulacağız?
Bir dostum rahmetli Turgut Özal’ın pirinç ithalatı hikayesini anlattı: Pirinç fiyatlarında yaşanan bir yıllık artışı hoş karşılamayan Özal, çözüm olarak ithalata kapı aralamış. Yerli zenginlerin o dönemde önemli kısmı pirinç ithalatçısı oluvermiş tabi. Yurtiçi piyasanın yarı fiyatına ithal edilen pirinç ülkemizde fiyatları birden düşürüvermiş. Ama sonrasında ise, yerli üretici çeltik ekmeyince, tekelleşen ithalatçılar eski yüksek fiyatın da çok üzerinden pirinç satmaya başlamışlar.
Olay aslında çok basit: Önce ucuza dışarıdan malı getiriyorsun..Sonra yerli üreticileri bitiriveriyorsun. Piyasa tamamen sana kaldığında ise 5-10 katına fiyatla millete yabancının malını satıyorsun.
***
Bugün ülkemizde çok ciddi ekonomik sorunlar yaşadığımız aşikar. Ama aynı derecede ülkemizin çok ama çok önemli fırsatlar barındırdığı da aşikar. Bütün mesele sorunları doğru tespit ederek, ortak çözümlerle büyük Türkiye hedefine gitmemizdedir.
Bir kere şunu hiç unutmayın: Türkiye “Orta Gelir Tuzağında” bir ülke değildir. Türkiye “Orta Yaş Fırsatı” bir ülkedir. Gücümüze, dinamik yapımıza, genç ve çalışkan nüfusumuza güvenelim. Biz genç, güçlü ve hareketli bir ülkeyiz. Ekonomi yönetimimiz yeni bir ekonomi programı yazar ve “Orta Yaş Fırsat” penceresinden bakarak yol haritası çizer ise, yıllık büyüme oranlarında bırakın yüzde 5-6’ları, yüzde 10-13 oranları bile yakalanabilir.
Yeniden söylüyorum: Türkiye “Orta Yaş Fırsat” ülkesidir.
***
Dün, 2016 yılının dış ticaret verileri açıklandı. Petrol, doğalgaz ve kömürden oluşan enerji ithalatına 27 milyar 154 milyon dolar ödemişiz. Oysa ülkemizin enerji ithalat faturası 2012 yılında 60 milyar 116 milyon dolardı. 60 milyar dolarlık enerji faturamız 27 milyar dolara düşmüş. İyi ama bu düşüşü sanayicinin hizmetine sunduk mu?
Ucuzlayan doğalgazı elektrik üreticilerinin hizmetine sunduk mu? Türk Halkı evlerinde daha ucuza ısınsın ve faturaları azalsın dedik mi?
Aylardır yazdım: Başta enerji fiyatlarındaki indirimle Türk Halkına 15 Temmuz sonrası bir ucuzluk kampanyası yapalım. Bu sayede enflasyon da düşer ve Merkez Bankası’nın yükü azalır. Hatta Mayıs 2016’da “enerjideki ucuzluk Millete yansıtılmaz ise, bir finansal kriz çıkabilir ve bu krizin maliyeti kat be kat daha fazla olabilir” demişiz.
***
Aylardır yazdığım bir başka mesele: Lütfen devleti küçültelim... Devletin giderleri o kadar arttı ki; devletin bu maliyetini özel sektör taşıyamıyor. Türkiye ekonomisinin önünde en büyük bariyer şu anda büyük ve hantal devlet yapısının maliyeti olmuştur.
Merkez Bankası ne diyor? “Artan vergi ayarlamalarının fiyatlara etkisi”... Yani diyor ki, “vergi artışları fiyatları artırdı. Oysa ben aylardır “enerjide ve vergilerde indirim yapılmalı” diye bıkmadan usanmadan defalarca yazıyorum.
Zam yaparak enflasyonu düşüren bir ülke gördünüz mü? Bu kadar zam yapılırsa, önce enflasyon artar ve ardından faizlerde de artış kaçınılmaz olur. Yani faizi Merkez Bankası önceden faiz artırmaz, yapılan zamlarla faizler artar. Veya yapılmayan indirimler faizi artırır.
***
Yıllardır yazdığım ama umudumu kestiğim için bıraktığım diğer meseleyi de yeniden söyleyeyim. Konumuz: Çalışma hayatı...
Bizde uzun yıllar çalışmak imkansız gibi bir şey. Alınan maaşlar “orta sınıfta” sürekli eriyor. İş hayatı çok ağır şartlar içeriyor. Bunun karşılığında herkes 50’li yaşlarda emeklilik istiyor. Zaten 3-5 yıl çalışarak bile emekli olanlar 50’li yaşlarda asgari emekli maaşı ile çalışandan fazla para alabiliyor.
Çözüm o kadar basit ki.. İnsanları daha uzun ama daha çok maaşla çalışmaya teşvik edecek bir reform gerekiyor. Çalışanlar üzerinden vergi alarak beslenen bir devlet artık olmamalı. Bir de 50’li yaşlarda, hatta 60’lı yaşlarda asgari emekli maaşı ile hayatını bitirten bir toplum olmaktan çıkalım. Aklımız var, bu sorunu 1 ayda çözebiliriz.
Emekli olmayı, çalışmamayı teşvik eden bu düzeni kökten değiştirmek için artık beklemeye tahammülümüz de lüksümüz de kalmadı.
***
Şimdi olayı toparlayalım.
Bizim acilen yeni bir ekonomi anlayışına ihtiyacımız var. Büyük değişimi ya isteyerek yapacağız, veya uzun yıllar ekonomik sorunlarla durağan yapıda boğuşacağız. Ama unutmayın ki, 2030-2040’larda bu ülke nüfus yaşlı olacak.
Yaşlı ve fakir bir ülke olmak istemiyorsak şimdiden büyük ve gerçek reformları yapmamız gerekiyor. İşte tam da bu konuda ekonomiye dair sivil toplum kuruluşlarından, iş dünyası örgütlerinden gelecek önerilere büyük ihtiyaç vardır.
Yeniden belirteceğim: Bugün sanayicilerin çok ama çok ciddi sorunları var. Oysa sanayi odalarındaki konuşmaların önemli bir kısmı siyasi övgü sözleri ve ne olduğu belli olmayan düşmanlardan yakınmalar ile geçiyor. Temel sorunlara yönelik söz duymak nerede ise imkansız hale gelmiş.
TOBB olsun, TUSİAD olsun veya İSO olsun ITO olsun, hatta ve hatta sanayinin diğer merkezleri olan Ankara, Bursa, İzmit gibi illerin sanayi odaları ekonomiye çözüm merkezleri haline gelmelidir.
Yıllardır bu ülkede sendika başkanları ile sanayi-ticaret odaları başkanlarının siyasi ikbal yolunda ilerleyişlerini hiç anlamamışımdır. Oysa bu ülkede sanayicinin ikbali Ülkemizin ikbali ile birlikte sıkı sıkıya bağlıdır.
Lütfen sorunları ve çözümleri konuşmalım. Her şey kara olmadığı gibi, her şey de ak değildir.