OHAL değil İYİ-HAL

Olağanüstü hal, yani OHAL.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Süreci ne yazık ki siyasi istismara dönüştürenler var. Bu istismara benim vatandaşım asla prim vermeyecektir. Bugün mecliste yapılacak olan oylama ile birlikte de olağanüstü hal yürürlüğe girmiş olacak. Bu ne getirecek. Bu, Türkiye’de bu süreci istismar eden, ticarette yolsuzluklara giden tüm tefecilere, fitne gruplarına, fesat gruplarına karşı olağanüstü hal ile müdahale etme imkanını devlete vermiş olacaktır. Bununla birlikte bazı yerlerde maalesef bakıyorsunuz marketlere, alıveriş merkezlerine yağmalama çalışmaları oluyor. Bu yağmalama çalışmalarına da olağanüstü hal ile müdahale etme imkanını yakalayacaktır. Tüm halkıma bu hassasiyeti gösterdikleri için teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Siyasi istismar? Fitne ve fesat grupları ile mücadele...

***

2003 Bingöl depremi sonrası Erdoğan “Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez” diyor.

İki konuşma arasındaki sorumluluk üstlenme ve sorumlulardan hesap sorma anlayışını sizlere bırakıyorum.

***

Bugün siyaset yapmayalım derken A partisi B partisi olur. Ülkeyi yönetenleri sorgulamak, ortaya çıkan hataları-aksaklıkları sormak yönetim siyasi olduğundan siyaset olarak sunulamaz. Elbette hesap sorulmak durumundadır.

Ayrımcılık, kin, fitne diyorsanız AK Parti’li eski Vekilin Ekrem İmamoğlu’na yönelik “İngiliz uşağı, defol...” gibi sözlerinden daha başka örnek olabilir mi?

Bu zihniyetle mücadele için OHAL değil, İYİ HAL gerekir.

Yok, iletişim için kullanılan Twitter’ı kesmek, iletişimi kısmak, sansürü koymak olsa olsa İYİ-HAL değildir.

***

Felaket büyük ama çok büyük. İlk depremin 7,7 şiddetinde olduğu açıklanmış. Deprem sonrası 6 saat geçtiğinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay açıklıyor: “Bölgede 2.588 AFAD görevlisi var; bunların içinde aktif olanlar dahil, gönüllülerle beraber toplam 2 bin 786 kurtarma görevlisi çalışıyor...

İlk gün ve deprem sonrası 6 saat geçmiş... Koca 10 ilde sadece 2.786 kurtarma görevlisi.

1.710 bina yıkıldığını, 284 vefat olduğunu ve hastane ve fırınlara gaz verildiğini iletiyor. O konuşmayı yeniden dinleyin... Hatta gün içindeki ikinci deprem sonrası akşam yaptığı konuşmayı da dinleyin: Vefat sayısı 1.541’e çıkmış, yıkılan bina sayısı 3.471 ve kurtarma ekibi toplamı 9.698 kişi....

İki büyük depremin üzerinden nerede ise iki gün geçiyor. 7 Şubat akşamı Fuat Oktay şunu söylüyor: Yıkılan bina sayısı 4.758, vefat eden sayısı 2.379 ve kurtarma ekibi sayısı 11.022 kişi

Ben burada gerçekten şu kurtarma ekibi sayısına özellikle dikkat çekiyorum: 6 şubat sabahı 4,17’de ilk deprem ve öğlen vakti ikinci deprem oluyor: Ertesi gün, yani 2. gün akşam saatlerinde bölgedeki tüm kurtarma ekibi sayısı 11 bin 022 kişi...

Bölgeye yollanan vinçler mi?

Ankara ve Bursa’dan toplam 6 vinç. Mardin ve Kayseri’den 1’er vinç ve kiralanan 10 vinç...

Evet, iki büyük felaket sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay 2. gün koca Türkiye’den bölgeye yollanılan vinç sayısını adet bazında sayıp toplam 18 vinç diye açıklıyor...

Bu arada sadece Mehmet Aydın Bursa’dan 10 vinç 7 şubat sabahı yolladı. İki oğlu da bölgede kurtarma çalışmalarında bizzat yer alıyor -Ali ve Melikşah Aydın-. Mehmet Aydın devamında diğer makineler ve ek olarak operatörler de yollamaya devam etti. Organize ettiği Bursa ve Gebze vinç dernekleri de 12+8 vinç yolladı. Ayrıca şu ana kadar 5 tır yiyecek ve battaniye de çoktan gitti ve devamı da sürüyor.

Acaba şu soruyu sorar mısınız: Koca Dünya titreten asrın liderliğindeki Türkiye’nin Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Başkan Yardımcısı 18 vinç sayarak bölgeye yollarken, sadece 1 kişinin kendisi ve organizasyonu ile bölgeye 30 vinç yollanıyorsa bu işte bir sorgulama gerekmiyor mu?

***

15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile bugünlere geldik. Hatta deprem sonrası sosyal medyadan ağır eleştiriler içeren paylaşımlara polis gönderip göz altılara geçerken deprem Bölgesine yardım yollamayı ne kadar organize ettik?

Bugün bile bölgede girilmemiş enkazın nerede ise yarısı beklerken “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mız olarak hedefimiz 1 yıl içerisinde yıkılan binalara konutlarımızı zemin artı 3 - 4 kat olmak üzere inşa etmek” demek ne ifade ediyor olabilir.

3 gündür enkaz altından insanlar kurtarılmayı bekleyen mesajlar atarken ve de umutlar azalırken hesabı bina yapmaya getirmek ne demek oluyor?

Bize OHAL değil, İYİ-HAL lazım... Önce eksiklerimizi ve hatalarımızı görüp yüzleşmemiz lazım... Aksi halde 2003 Bingöl depremi sonrası cümlelerin sadece askıda kaldığını görmüş oluruz.

Sistem çöktü, ülke çöktü... Liyakatin yerine itaatin gelmesinin ağır faturasını kaç vefat ile ödeyeceğiz?

Daha ne bekliyoruz.

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
33 Yorum