Riskler ve fırsatlar
Pazartesi günü yazıp salı günü yayınlanan “Kazanlar kaynıyor” yazısına bir devam olarak bunu yazıyorum.
Dolar 8,03’ten 8,37’ye kadar yükselirken borsa 1410 seviyesinden 1310 seviyesine kadar geriledi. Ama bunlar çok büyük hareket değil elbette. Borsa başka bir alan olsa da asıl mesele dövizde tekerler dönmeye başlamasıdır.
Dövizde tekerler dönmeye başlamış ise aracın duvara toslamaması için fren mekanizmasının kullanılması gerekiyor. İyi ama frene basabilecek bir yönetim var mı?
Dövizde tekerler neden dönüyor?
Kuzeyde savaş tamtamları çalarken, içeride de virüs işgali son sürat devam ediyor. Şu şartlarda Dünya ülkeleri de “Türkiye’ye gitmeyin” diye vatandaşlarını uyarıyor.
İyi ama bizim dövize ihtiyacımız var. Bize turist lazım, bize döviz getirecek çılgın projeler lazım.
Aklımız fikrimiz uçuk çözümlerde ve uçuk fikirlerde.
Oysa ülkemiz tarihi fırsat noktalarında. Mesela artık Batı ekonomik aktivite de Çin’e bağlılığını düşürmek istiyor. Çin büyüdü ve sömürgeci politikalar izliyor.
Batı açısından hem yakın komşu hem de Çin’den bile ucuz işçilik yeri Türkiye. Aynı zamanda işçisinin çalışma disiplini ve teknik kapasitesi çok yüksek.
Bu örneği bir yıldır veriyorum, lakin biz fırsat dediğimiz yere ülkemiz sırtını dönüyor ve Kanal İstanbul dahil varlığını Çin’e bağlıyor.
***
Bugün yoksulluk, işsizlik, açlıkla karşı karşıya olan bir ülkeyiz. Yöneticilerimiz gösteriş ve sefa içerisinde yaşarken, vatandaşlar çöplükten gıda topluyor.
Tam bir tezatlar ülkesinde eski çağ yaşanıyor. Kutsal yönetimler ve kendini adamış halk... Savcısı gelip istediğini gözaltına alıyor, istediğini sahadan atabiliyor.
Bu örnek ülkeleri tarihte eski çağlarda anlatırdık. Ama şimdi anlatım ötesinde bizzat yaşıyoruz.
Fırsat içinde yokluk yaşayan ülke örneğine bizden iyi uyan var mı?