Seçim zaferi kimin eseri?

7 haziran ile 1 kasım seçimleri çok farklı sonuçlar ortaya çıkardı. Seçimlerde iktidar partisi en büyük değişimi göstererek yüzde 41 olan oy oranını yüzde 49'un üzerine çıkarttı.

Ortada izaha muhtaç çok büyük bir başarı var.

İşin bir de kaybeden tarafına bakalım. İki küçük muhalefet partisinin oy oranlarında çok ciddi kayıp yaşandı. Ana muhalefet ise sadece oy miktarını koruyabildi desek yeridir.

Seçim sonuçları nasıl analiz edilecek?

Elbette her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes bir analiz yapacak. Ama işin ekonomik yönünü dikkate almadan yapılacak analizlerin bir ayağının eksik olacağını düşünüyorum. Hatta ana kütlesinin...

Dünyada bilinir ki seçimlerde bir (1) numaralı etken ekonomidir. Gece yatağa aç giren insanlar seçim tercihlerini geçinme umudu ile verirler. Bütün büyük devrimler, hareketler hep ekmek üzerine kuruludur.

"Ne kadar ekmek, o kadar oy"

O zaman Ak Parti ekonomik vaatlerle mi kazandı?

Hiç sanmıyorum.

Eğer ekonomik vaatler (özellikle emekliler ve asgari ücret vaatleri) başarılı olsaydı bu vaatlerin babası diyeceğimiz CHP'nin de oy oranı artardı. CHP iktidara gelemezdi ama en azından yüzde 27-28'lere ulaşabilirdi.

Ulaşamadı...

İyi ki de ulaşamadı. Fikir geliştirip topluma proje satamayan siyasi partilerin devletin kasasına göz dikerek Hazineden ulufe ve cülus dağıtma vaadi ile seçim kazanmasını hiç ama hiç arzu etmiyorum.

Sen gel başkanlık sistemine diktatör suçlaması ile karşı çık, sonra git padişahlar gibi iktidara gelirsem Hazine kasasından ulufe ve cülus dağıtacağım diye topluma rüşvet öner.

Cülus ve ulufe sistemini 1991 seçimlerinde Demirel uyguladı ve 10 yıl sonra Türkiye çöktü. "kim ne verirse 5 lira fazlası benden" cümlesi öyle hafızalara kazındı ki... Sanki kendi ceplerinden çıkıyor o paralar.

Nitekim 1991-2001 yılları arasında Türkiye 3 büyük ekonomik kriz yaşayarak az daha Osmanlı gibi batacaktı.

2002 yılından 2015 yılına kadar hiç bir seçimde ekonomik rüşvet dağıtılmadı. Türk toplumdan son 13 yıldaki seçimlerde hiç bir şekilde para karşılığı oy istenmedi.

2002 seçimlerinden sonra ilk kez 2015 seçimlerinde cülus ve ulufe sistemi ile 1991 seçimleri gibi Hazine kasasından para vaat edilerek oy istendi.

Neyse ki toplum rüşveti kabul etmedi.

O nedenle söylüyorum; Ak Parti'nin büyük başarısı seçim rüşvetleri sonucu gelmedi.

Peki nereden geldi?

Cümleyi baştan kullanayım: Ak Parti bu seçimlerde "refahtan" kaynaklanan bir oy artışı yaşamadı. Artan oyların büyük kısmı "korkudan" geldi. Nasıl mı?

Türkiye son üç yıldır az büyüyor. Potansiyelinin altında bir ekonomik dönem yaşıyor. Ekonomi sanılanın aksine inanılmaz sıkışmış durumda.

Toplumda büyük bir refah artışı oldu da Ak Parti'nin oyları 5 ayda yüzde 41'den yüzde 49'a çıktı demek için zerre bir işaret olmadı.

Tam tersine gelişmeler oldu. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ortaya büyük zararlar çıktı. İki gün önce Anadolu Ajansı haberinden aktarıyorum:

"Küresel finans piyasalarındaki oynaklığın arttığı bir dönemde, yurt içindeki 5 aylık siyasi belirsizliğin ekonomiye faturası ağır oldu.

1 Kasım seçimine kadar geçen süreçte, ülkenin büyüme hızı iç talep azalmasıyla yavaşlarken, döviz kurlarındaki sert yükseliş ile yatırımlar azaldı, enflasyon ve borçlanma maliyetleri yükseldi.

Tüketici güveni 6,5 yılın en düşüğüne geriledi

Şirketlerin piyasa değeri 120 milyar lira azaldı

Özel sektörün kısa vadeli döviz borcunun maliyeti 10 milyar lira arttı

Hazine’nin borçlanma maliyeti yükseldi

100 bin liralık konut kredisine 20 bin lira ek fatura

Karşılıksız çek tutarı yüzde 34 artarak 8,9 milyar liraya yükseldi"

Evet, faturayı haberden görüyorsunuz.

Kısaca şu tespiti yapalım: Ak Partinin oyları 5 ayda kişisel özelliklerden daha ziyade ekonomik özelliklerden gelişti.

7 Haziran seçimleri ile ortaya çıkan koalisyon gerçeği toplum hafızasına 90'lı yılları getirdi. Ekonomik refah değil ama, ekonomik korku bir anda bakışı değiştirdi.

Tabii ki bu oy değişiminde terör ve milliyetçi tutumun devletçi yapıdan siyasetçi yapıya geçişi de etkili oldu. Doğu ve Güneydoğu'da artan terör insanların hem canını hem de malını aldı.

Aman bir sorun çıkmasın diye oy verdikleri parti, bizzat sorun merkezini oluşturunca umutlar bitti. Batıda ise "mesele devlet ise gerisi teferruattır" görüşünün yerine "mesele siyasetse gerisi teferruattır" görüşünün gelmesi büyük hayal kırıklığı yarattı.

Veya anlayacağınız dille ifade edeyim: MHP terörle mücadelede siyasi hesapla kenara çekilince taban bunu kabullenmedi.

HDP'de barış umudu yerine savaş umudu olunca kaybetti. Ve bütün bunlar hem can hem de mal hesaplarını alt-üst etti.

Yeniden özetleyelim:

5 ayda ortaya çıkan sonuç bir refah ile oluşmadı. Toplum koku ve artan fakirlikten gelen bir sığınma durumu yaşadı.

Yani, ortada bir memnuniyet değil bir çaresizlik var.

Seçim akşamı çekilen halaylara bakın. Bu insanlar 13 yıldır iktidar olan partilerine rağmen daha yeni seçim kazanmış gibi sevindiler. Demek ki korktular.

Koktular çünkü; 90'lı yılların ekonomik krizleri yeniden hortladı

Korktular çünkü; 28 Şubatçılar gibi yine troller ortaya çıktı.

Ak Parti trol vari yandaşları ile kazanmadı. Ak Parti trol vari karşıdaşların topluma verdiği korku ile kazandı.

Ve bu tespitlerim doğru ise bugün Ak Partili yetkililer sevinmekten daha çok hemen ama hemen çalışmak gerektiğini anlayacaklar.

Umarım anlatabildim...

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum