Sorunları önce biz çözelim
Kardeşler arasında bile yaş ilerledikçe ilişkilerin çıkar boyutu artıyorsa, uluslararası ilişkilerin çıkar odaklı gelişmesi gayet doğaldır.
Her ülkenin kendi çıkarının peşinde koşmasından daha normal bir şey olamaz.
İttifaklar, maddi yardımlar bile bir çıkar ilişkisi ile yürütülür.
Çıkar ilişkisinin şeklini belirleyen ana unsur ise, ülkelerin güç dengesidir. Ne kadar güçlü isen, masada o kadar söz sahibisin.
Zayıf devletlerin çıkar ilişkisinde de zayıf kalmasından doğal bir şey yoktur. Çok çalış, çok güçlü ol ve masada ağırlığın olsun.
29 Kasım 2017’de “Şer Güçler Çalışıyor” başlıklı yazımda bu durumu izaha çalışmıştım. Bugün ‘hain’ diye nitelemediğimiz nerede ise bir Batılı ülke kalmadı. Ama o ülkeler bize 600 milyar dolar civarında para yolladı. Hem de hepsi AK Parti iktidarı döneminde.
O ülkelerde insanlar 65 yaşından sonra emekli olabiliyor. O ülkelerde insanlar hem çok çalışıyor, hem de çok kaliteli eğitim alıyorlar.
Biz 50 yaşında emekli oluyor ve onların verdiği borçla hayat sürüyoruz. Sonra da onları ‘hain’ sıfatı ile yargılıyoruz.
Maalesef ülkemizde ne çalışma hayatı bir adalet üzerine kurulu, ne de emeklilik sistemi bir hakkaniyet içeriyor. Çok çalışanın az aldığı ve toplumun asgaride buluşturulduğu bir düzen oluşturuldu. Oysa rahmetli Turgut Özal “Ortadirek” deyip dururdu. O direk şimdi oldu “Tabandirek”.
Toplum tabanda birleştiriliyor.
Orta sınıf erimesi sanırım ülkemiz geleceği açısından en büyük tehlike olsa gerek.
***
Şimdi size yine şu tablodan bilgi vereceğim: “Genel Devlet Dengesi”
2002 yılında Genel Devlet 108,5 milyar lira gelir toplamış. Genel Devlet dediğimizde bunun içinde neler var?
1-Merkezi Yönetim (Ankara Bütçesi)
2-Sosyal Güvenlik Kurumları
3-Mahalli İdareler
4-Fonlar
5-Döner Sermaye
Genel Devlet, 2002 yılında faiz haricinde 92,8 milyar lira harcıyor. Bu harcamanın da 12.8 milyar lirasını yatırıma harcıyor. Yani yüzde 13,8’i...
Genel Devlet, 2017 yılında tam 1 trilyon 011 milyar lira para topluyor. Faiz hariç harcaması ise 1 trilyon 025 milyar liraya ulaşıyor.
Yatırım mı? İşte o harcama da 108 milyar 396 milyon lirada kalıyor. Yüzde 10,58.
Devlet, çok para topluyor ama topladıkça yatırımlarını azaltıyor.
Tabii ki burada bir de verimlilik söz konusu. Mesela kaç aracın geçeceği ya da kaç geminin geçeceği yeterli mi diye bilinmeden, Hazine garantileri ile özel sektöre yaptırılan verimsiz, bütçeye yük getiren yatırımlar da var.
2016 yılının Ocak-Temmuz döneminde Hazine Nakit Dengesi (Faiz hariç) 7,4 milyar TL fazla veriyor. 2018 yılında aynı dönemde Hazine Faiz Dışı Dengesi 3,6 milyar açık veriyor.
Gelir artıyor ama yatırımsız ve verimsiz kamu harcamaları ile bütçe açığı da artıyor.Özel sektörde kamu mali yükünün aşırı ağırlaşması nedeniyle iş yapacak sermaye kalmadı. Özel sektör bu açığını aşırı kredi kullanımı ve aşırı dış borçlanma ile kapatmaya çalışıyor.
Oysa kamu vergileri artırdıkça verimsiz yatırımları da artırıyor.
Bugün bütçe açığı eğer, çok verimli teşvikler ve destekler nedeniyle oluşsa... Bütçe açığı özel sektörün mali yükünü azaltarak toplam verimliliği artıracak şekilde artsa...
Acaba aynı bütçe açığı ekonomi üzerinde bu kadar sorun teşkil eder miydi?
Bugün Osman Gazi Köprüsüne Hazinenin verdiği otomobil geçiş ücreti artan kur nedeniyle 230 TL’dir. Sadece bir köprüye bir gidiş- bir geliş ücreti olarak 460 TL ödemeyi hangi araç kaldırabilir. İşte o farkı Hazine ödüyor ve bütçe açık veriyor.
Kamuya alınan 1 milyon taşeronun mali yükü... Emeklilere ödenen bayramlık ikramiyeler... Kamu görevlilerine getirilen emeklilikteki ek ücret artışları... Vs vs.
Bu artan kamu yükünü kim nasıl ödeyecek?
O nedenle diyorum ki; kamuda israf biterse dolar düşer. (Dikkat edin bütçe açığı demiyorum)
Sorunlarımıza karşılık sorumluyu yurt dışında aramak kadar, sorunlarımızı çözecek sorumlu kişileri içerde aramamız bizi daha üst seviyeye çıkartabilir. En azından sorunlarımız karşısında susarak piyasaların kendi dengesini bulmasını beklemeyi bırakalım.
Ne dersiniz!