Tarihi fırsat üzerinde tarihi yoksulluk

Birçok insan hayatında bazı fırsatlar yakalamıştır. Kimisi bu fırsatları değerlendirmiş, kimisi de hala o fırsatları konuşup durmaktadır.  

Aslında ülkelerde insanlar gibi fırsat eşikleri yakalarlar. Kimisi değerlendirir, sınıf atlar; kimisi ise film gibi seyreder.  

Fırsatları da dönemsel süreçler olarak ayırabiliriz. Hatırlarsanız ülkemiz hakkında sürekli “Demografik Fırsat Eşiği” meselesinden bahsederim. Sınıf atlama açısından tarihi bir imkandır.  

Orta yaş yığılması ile yaşanan bu döneme ülkemiz 90’lı yıllarda adım attı. En verimli dönemi ise 2000’lerde yaşamaya başladı. Ama biz bunu resmen heba ettik.  

O tren kaçtı kaçıyor.  

Şimdi daha kısa vadeli fırsatlardan bahsedeceğim.  

Hemen aklıma 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe kalkışması geliyor. Ertesinde oluşan havayı hatırlıyorum. Günlerce Milli Birlik fırsatını yazmıştım ama o birlik 2-3 gün sonra hemen dağıtıldı.  

Birlik ve beraberlik ülkeler açısından tarihi fırsatlar oluşturur. Aynı ülkede birbiri hakkında farklı fikirlerden kamplaşan toplum üretken olamaz.  

Ama başka fırsatlarımız da var. Bugün bahsedeceğim ana mesele pandemi fırsatı, ya da Kovid fırsatı.

Hatırlayınız... Kovid ilke Çin’de çıkıp yayılmaya başladığında gelişmiş ülkeleri ekonomi alanında bir telaş almıştı: Nasıl olur da bütün tedarik zincirini bir ülkeye bağlamışlardı.  

Çin’de aksayan üretim bütün dünyayı bir anda sarmıştı. Ne telefon üretilebiliyordu ne araba... Hatta tıraş makinesi bile üretilemez olmuştu.  

İşte o günlerden başlayarak yeni bir arayış gündeme geldi: Sağlıklı tedarik zinciri... 

Türkiye özellikle Avrupa kapısında bu alanda en fırsat ülke konumundadır. Hem teknik kapasitesi yüksek hem de çalışma disiplini üst seviyede bir ülkeyiz.  

Ben burada ucuz işgücünden hiç bahsetmek istemiyorum.  Ucuz işçilik bir avantaj değil, dezavantajdır.  

Fakat bu tedarik zincirinin çalışması için bazı yan veriler de gereklidir. Mesela ülkede mülkiyet güvencesi olmalıdır. Bir sabah kalktığınızda malınıza-mülkünüze el konulmamalıdır.  

Ya da getirdiğiniz çalışanlarınız siyasi hesaplarla bir anda ajanlıkla suçlanıp hapse atılamamalıdır.  

Mesela yargıda AYM’yi bir tavsiye mahkemesine çevirip AİHM’i de tanımıyoruz denmemelidir.  

Velhasıl;  

Ekmek için demokrasi gerekir  

Ekmek için adalet gerekir 

Ekmek için liyakat gerekir ... vs vs. 

İşte bunlar sadece sözde kalınca ne olur? Uygulamada hapishaneleri fikir suçları ile dolup taşan bir ülkeye yatırıma kim gelir?  

Bugün Türkiye tarihi fırsatlar üzerinde oturmaktadır.  Kazanmamak için adeta bilinçli bir yıkım süreci yaşanması gerekiyor.  

Fırsatlarımız karşısında yaşadığımız fakirlik ve yoksulluk hiçbir şekilde örtülemez. Tabiri caiz ise, deli gibi aranan güvenli tedarik zincirinde Türkiye maalesef “Ben refah istemiyorum” noktasında.  

Sanırım fakirlik bizim ülkemiz için bilinçli istenen bir tercih. Seçmen davranışı bunu gösterdiğine göre, neden refaha giden yolda gidilsin ki?  

Her nasıl olursa olsun, toplumun şunu bilmeye hakkı vardır. Tarihi bir fırsat noktasında tarihi bir yoksulluk ve işsizlik çekiyoruz.  

Bunu değiştirmek toplum istemezse başka kimse de değiştirmez.  

O nedenle karar verecek olan geniş halk kitlesinin fırsatları da öğrenmesi gerekir. 

YORUMLAR (52)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
52 Yorum