Tekstil - giyim ne oluyor?
2014-2017 arasında Türkiye sanayi üretimi (ilk 4 aylık ortalamaya göre) yüzde 9,2 büyüdü. Aynı dönemde giyim sektörü sadece yüzde 3,0 büyüme gösterirken, hammadde sektörü olarak tekstil ise yüzde 3,2 daraldı.
Bu yılın ilk 4 ayı itibariyle Türkiye’de sanayi üretimi yüzde 2,8 arttı. Oysa aynı süreçte tekstil sektörü üretimi yüzde 0,8 azalırken, giyim sektöründe üretim daralması tam yüzde 9,1’e ulaştı.
TÜİK verilerine göre Şubat ayı itibariyle ülkemizde 26 milyon 956 bin çalışan bulunuyor. Sanayide çalışan sayısı ise 5 milyon 251 bin kişi. Ve maalesef geçen yılın aynı ayına göre sanayide çalışan sayısı 25 bin kişi azalmış durumda. İmalat sanayinde ise 4 milyon 864 bin kişi çalışırken bir önceki aya göre imalat sanayinde çalışan sayısı 42 bin kişi azalmıştır.
İmalat sanayinde çalışan sayısı:
Şubat 2016: 4 milyon 895 bin kişi
Ocak 2017: 4 milyon 906 bin kişi
Şubat 2017: 4 milyon 864 bin kişi
İTHİB verilerine göre (2016), tekstil-giyim sektöründe doğrudan imalat bölümünde çalışan sayısı 865 bin kişi olarak tahmin ediliyor. Perakende sektöründe çalışanlarla beraber sektörün doğrudan 2 milyondan fazla istihdam sağladığı düşünülüyor. Yine aynı veriler sektörün istihdam kaybının sadece giyim sektöründe 25 bin kişi olduğunu göstermektedir.
***
İhracat tarafına bakınca ise karşımıza şu veriler çıkıyor: Ocak- Mayıs döneminde sanayi sektörü ihracatı yüzde 11,9 artışla 49 milyar 188 milyon dolara ulaşıyor. Buna karşılık tekstil-giyim sektörü ihracatımız bırakın artışı, yüzde 3,1 daralma ile 10 milyar 152 milyon dolar ihracat gerçekleştiriyor.
Tekstil-giyim sektörünün ilk 5 ayda ihracattaki payı yüzde 16,1.
Bundan tam 10 yıl önce (2007) tekstil-giyim sektörü ihracatı 22 milyar 600 milyon dolarla toplam ihracatımız içinde yüzde 21,3 paya sahipti. Sektörün ihracat pazarı 10 yılda 5,2 puan azalmış durumda. Veya şöyle ifade edelim. Tekstil-giyim sektörü eski payını korusaydı bugün 5 aylık ihracatı 10,2 milyar dolar değil, 13,5 milyar dolar olacaktı.
***
Tekstil-giyim sektörümüz kur değişimlerine oldukça duyarlı sektörlerdi. Kur artınca ihracatı çok hızlı artabiliyordu. Ama bu sefer olmuyor. Son 3 yıldır kurlar artıyor ama tekstil-giyim sektörü adeta kafa kaldıramıyor. İhracatı ciddi şekilde yerinde sayıyor.... Üretim artışı bırakın mevcudu korumayı, gerileme bile yaşanıyor.
Türkiye bölgesel üretim üssü bir ülke.
Birçok üretimde marka olmayı başaramamış olabiliriz ama üretimi çok iyi yapıyoruz. Şu otomobil işine bakın mesela. Yerli otomobil yapamıyoruz ama acayip şekilde başka markaların üretimi altında ihracat gerçekleştiriyoruz. Oysa bizim marka ve ihracat açısından birinci sektörümüz tekstil-giyimdi. Mesela üretim düşebilir ama ihracatımız düşmemeliydi. Daha markalı ürünler yaparak daha yüksek fiyata satabilirdik. Ama bunu da başaramıyoruz. Görüldüğü kadarı ile bu sektöre özel olarak eğilmenin zamanı geçiyor bile.
İthal girdi oranı en düşük-ihracat oranı en yüksek ve istihdam gücü ilk sıralarda gelen bir sektör bu kadar öksüz bırakılmamalıydı. Geçmişin kur-faiz-banka politikaları bu sektöre çok ciddi zarar verdi. Umarım o tarihi hataları artık kimse tekrarlamaz. “Cari açık finanse edildiği sürece sorun değildir” anlayışının faturasını sonradan ağır ödüyoruz. Zaten faturalar sonradan gelmez mi?
Artık görebiliyoruz.
ANKARA ZAYIFLADIKÇA...
Bir düşünceyi bir kaç yıldır sürekli tekrarlıyorum: Türkiye ekonomisinin canlanması için Ankara’nın şişmanlığının azalması gerekiyor. Yani, Ankara o kadar çok vergi alıyor ki, özel sektörün bu kamu baskısı altında büyümesi çok zorlaşıyor.
16 Nisan Referandum öncesi iki sektöre vergi desteği: Mobilya ve beyaz eşya.
Nisan ayında dayanıklı tüketim sektöründe üretim artışı yüzde 16,3 oldu. Mart ayında da yüzde 13,0 üretim artmıştı. Oysa ocak ve şubat aylarında üretim sadece yüzde 1,7 ve 2,9 artmıştı. Ya mobilya sektörü? Mart ayında yüzde 8,3 üretim artışı gerçekleşirken, nisan ayında yüzde 24,3 üretim arttı.
Vergi desteğinin iki sektördeki üretim etkisini görebiliyor musunuz?
Ben tekrar etmek istiyorum: Ekonomik büyümenin önünde en büyük engel devletin aşırı vergi alışı karşısında düşük hizmet oranıdır. Kamu savurganlığı ekonomiyi kilitlemiştir ve “patinaj” yaptırıyor.
Çözüm, ya düşük vergide veya alınan verginin daha verimli ve yüksek oranda yatırıma dönüşmesindedir. Yoksa patinaj hiç bitmez.