Vatandaşın ekonomi mesajı
Gelecek yıla ilişkin ekonomik tablo artık yavaş yavaş şekilleniyor. Mesela gelecek yıl hükümet merkezi bütçeye, 599,4 milyar lirası vergi olmak üzere 696,8 milyar lira para toplayacak.
Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’ın açıklamasına göre, 2018 yılında merkezi bütçeden yatırımlara ayrılan kaynak ise 85,1 milyar lira olacak. Hani eskilerin deyimi ile yol-su-elektrik gibi kamu yatırımları bu kaynaktan gerçekleştirilecek.
2018 yılında merkezi bütçeden 762,8 milyar lira harcama yapılacak. Kabaca kamu yatırım oranı (giderlere) yüzde 11,16 oluyor.
Bütçe açığı ise 65,9 milyar düzeyinde gerçekleşecek.
Burada şu noktayı ayrıca belirtmemiz gerekiyor. Devlet dediğimiz kavram sadece merkezi bütçe ile oluşmuyor. İşin bir de ‘Genel Devlet Dengesi’ var. Kısaca mahalli idarelerin topladığı gelirler, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) aldığı primler var... 2018 yılında Orta Vadeli Programa (OVP) göre devlet 1 trilyon 131 milyar lira gelir alacak. Buna karşılık devletin harcamaları da 1 trilyon 198 milyar lira olacak. Devletin toplam yatırım harcaması da böylece 115,1 milyar liraya yükselmiş olacak.
Burada lütfen merkezi bütçe ve toplam devlet gelirlerini bir kenara not ediniz. Çünkü önemli bir konuya işaret ediyor.
***
Üç gün önce Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım “Şaşaa debdebe bitiyor, dükkanı kapattık” dedi. Sayın Başbakanımız 2018 yılının tasarruf yılı olacağını, yeni araç alımı olmayacağını belirterek “Hiçbir şekilde güvenlik ve acil konular dışında devlete, belediyelere, oraya buraya yeni araç alımı yok” dedi.
Başbakan ayrıca yüksek silindir hacimli araç kullanımına sınırlama getiriyoruz diyerek; “Önce çuvaldızı kendimize batıralım ki iğneyi vatandaşa yönelttiğimizde o da makul görsün” dedi.
Kaç yıldır bilmiyorum... Ama çok uzun süredir ekonomide en büyük sorun “Ankara’nın şişmanlığıdır” der dururum.
Bu sorunun görülmesi beni çok mutlu etti. Ama şu şerhimi de eklemem gerekiyor. Sayın Başbakanımızın konuşmasının benzeri bilmem kaçıncı defa oluyor. Ama her konuşmadan sonra Ankara bir kez daha ek vergi isteyerek vatandaşa başvuruyor. Umarım ve bütün canı gönülden isterim ki; bu sefer söylendiği gibi israf ve şaşaa bitsin. Ülkemiz için en hayırlı işlerden biri olur.
***
Gelin şimdi olayın bir başka tarafından bakalım mı?
Önceki hafta ABD vizesi sorunu çıktığında finansal piyasaların ilk tepkisi sert olmuştu. Hemen bazı tipler “dolarları bozduralım” kampanyasına sarıldı. Oysa geçen yıl kasım sonunda yapılan kampanya adeta karşılıksız çıktı. Kampanya başladığında 172 milyar dolar olan yabancı para mevduatları sadece 1,6 milyar azalmış ve ardından hızla yükselerek istikrarlı şekilde 200 milyar dolara çıkmıştı.
Vatandaşın dolarına göz dikilince vatandaş daha fazla dolar alımı gerçekleştirdi.
O günlerde de çok sayıda kişi yılları kapsayan hazine garantilerinin dolar üzerinden verildiğini hatırlatıyordu. Köprülerin-otoyolların-şehir hastanelerinin gelir-kira garantileri hep dolar üzerinden veriliyor. En küçük dış gerilim hazine garantili iş yapan müteahhitlere para yazar oldu.
***
Son olayımız “bilezikleri getir” kampanyası.
Açık ve net söyleyeyim ki, bu kampanyanın da başarılı olacağını düşünmedim. Bakın altın faizini yükseltseniz bile kimse yastık altındaki varlıklarını getirip bankalara vermez. Hatta tam tersi etkiler bile oluşuyor.
“Dolar bozdur” kampanyası bu milleti daha fazla dolar alımına yönlendirdi.
“Bilezikleri getir” kampanyası ise millette “Ne oluyor?” sorusu uyandırdı ve ekonomik algıları bozdu. Çok uzaktan bir dostum aradı ve “Biz Milletin kolundaki bileziklere mi kaldık; noluyor ekonomide?” diye sordu.
Sahi, ne oluyor?