Zırnık yok!
Bakınız daha bu hafta Türkiye Varlık Fonu yeniden çıktığı yurtdışı borçlanma sahnesinden eli boş döndü. Birkaç hafta önce de aynı sahneden yine eli boş dönmüştü.
Yerine Hazine devreye girmiş ama o da yüzde 6,4 gibi muazzam bir yüksek faizle borçlanabilmişti.
Oysa bazı özel bankalara bakıyorsunuz ki, dış borçlanma faizleri TC Hazinesinden daha düşük oranlarda...
Hatta yarı kamusal sayılabilecek bazı şirketlerimiz bile Hazinemizden daha düşük maliyetle dış borçlanma yapabiliyorlar.
Bu işte bir terslik olmalı.
***
Dış politikada haklı davalarımızda neden yalnız kalıyoruz? Temel sorun nerede ise herkesin aleyhimizde olması mı?
Bizi peşin mi yargılıyorlar?
Ama eskiye bakın mesela...
2002-2012 arası çok ciddi şekilde kullandığımız yumuşak güç kavramı artık sahneye hiç çıkamıyor. Ama asıl mesele şu ki, yurtiçinde de sert güç sahneden nerede ise hiç inmiyor.
Ülkemizde içeri girmemiş veya gözaltı yememiş ya da davalar ile korku salınmamış gazeteci nerede ise kalmadı.
Haa, burada 1 kişiye basın hazırlayanlar ile 1 kişinin tek başına basın olduğu ayrımları unutmayalım. Aksi halde sadece 1 kişi için medyada boy gösterenlerin hükmünü zaten kamuoyu vermektedir.
***
O kadar yalnızız ki; uğruna Uygur Türklerini görmezden gelerek imzalamadığımız bildiriler olmasına rağmen, Çin’den bile para gelmiyor.
40 milyar dolar hikayesi ile daha ne kadar yatıp kalkacağız bilemiyorum.
Gerçekten bu işte bir terslik olmalı.
Bunca fedakârlık
Bunca haklılık
ama yine yalnızlık...
***
Şirketlerin ömürleri konusunda 3 aşama söylenir:
1. kuşlak kurar
2. kuşak büyütür
3. kuşak ise yer-bitirir.
Siyasete bakıyoruz. 1. dönem çıraklık; 2. dönem kalfalık ve 3. dönem ustalık.
Siyaset ve ekonomi gerçekten benzeşiyor mu? Bugün ülkemize ‘zırnık yok’ dedirten gelişmelerin arkasında 3. kuşak ve 3. dönem benzerliği mi var?
Ne gelirse anından gidiyor.
Aklımız fikrimiz Hazine Garantili para işlerinde.
Bir gün yaptığımızın ertesi günü tam tersini yapabiliyoruz. Siyah dediğimize de ertesi gün beyaz diyebiliyoruz.
Bu işte bir terslik olmalı.
Çizgimiz bir doğuya gidiyor, bir batıya. Bu çizgi değişimi bir politik oyun mu yoksa yönünü bulmaya çalışan kişisel politik arayış mı?
Elbette bu zikzakların karşılığında istikrarsızlık ve güven sorunu olabilir. Ve bu sorunlar da yüksek risk ve yüksek faiz sonucunu doğurabilir.
***
Dün meydanlarda faizi düşürerek faiz lobilerine karşı verilen Milli Mücadele Kahramanlığı anlatılıyordu.
Merkez Bankası önceki Başkanı 1. Murat sert faiz indirimine direndiği için laf dinlemedi denilerek görevden alındı. Ama yerine gelen 2. Murat temmuz ayının ortasından bu yana sürekli faiz artırıyor. Merkez Bankası fonlama faizi %7,34’ten %12,47’ye yükseltildi bile. Ama kimse faiz lobisini ağzına almıyor.
Ne oldu fikri iktidarımıza?
Daha faiz fikrimiz bile bir türlü iktidar olamazken, nasıl yönetilecek bu koca ülke!