Akıl baştan gidince gerisi geliyor demek

Yaşadığımız büyük felaketin tarifsiz acısı yanında bir başka acı daha var: Depremin enkazı altında kalıp can veren insanlarımız için ağlamamız gereken bugünlerde siyasi tartışmalar yapıyor durumdayız. Bu utanç verici bir durum. Yakışıksız bir hal. Ama siyasi tartışmaların kısmı azamını böyle bir süreçte işine gücüne odaklanması, sağdan soldan gelebilecek sesleri işitmeksizin görevini yapması gereken iktidarın çevresi üretiyor. Bu durumda aslında sorgulanması gereken husus bu tutumun siyasi akılla nasıl bağdaşabildiği, siyasi aklın bu siyasi akılsızlığa nasıl geçit verebildiği olmalı…

Aklın baştan gitmesi diye bir deyim var Türkçede. Siyasi akıl diye bir kavram da var ayrıca. Ama tek tek kişilerin toplamından öte bir kurum demek olan siyasetin aklının başından gitmesi söz konusu olabilecek bir durum değil. Mamafih değildi demek lazım artık. Zira 2019’da İstanbul’da iktidarın kaybettiği seçimin iptalinden bu yana akılla ilişkisi sorunlu bir dizi siyasi hamleye şahit olduk. “Bu da yapılmaz artık” denilen birçok şeylerin yapıldığını gördük. Depremin ardından yapılanlar da öyle.

Yalnızca ilk iki gün boyunca sergilenen organizasyon eksikliğini, koordinasyon zaafını, yetersizliği, acizliği kastetmiyorum. Bunların da üstüne tuz biber ekecek şekilde yapılan işler var ayrıca.
Felaketin daha ilk gününden itibaren sivil yardımların organize edildiği, insanların birbirinin durumundan haberdar olduğu, hatta enkaz altında kalan kişilerin yerlerini haber vermek için kullandığı Twitter’ın kapatılması gibi mesela… Akılla anlaşılması mümkün olmayan bir karar. Hele siyasi akılla…

***

İktidar partisi mensuplarının sergiledikleri diğer davranışlar da bir bütün olarak bundan daha az “siyasi akıl yoksunu” değildi. Şaşkınlık verici bir şekilde hemen ona buna bağırıp çağırmaya başladılar ilk günden. İktidar medyasının ve trollerin dili ve üslubu bir yana, hepsi de tepkiyle karşılanan bir sürü tuhaf ve yakışıksız açıklamalar yapıldı üst düzeyde makam mevki sahibi kişiler tarafından.

Biri “Cumhur İttifakı olarak sahadayız” diyordu. Öbürü getirdiği yardım ve destek hizmetlerinin organizasyonu için bölgede bulunan İstanbul Belediye Başkanı’na “İngiliz ajanı! Senin ne işin burada” diye saldırıyordu. Bir diğeri kendisine şikâyetini anlatan afetzede vatandaşa “Sen provokatörsün” diye bağırıyordu.

Bir başkası Hatay Belediye Başkanı hakkında “Çağırıyoruz gelmiyor… Bunun hesabını siz vereceksiniz millete. Ülkenin en büyük afeti sizsiniz” şeklinde tweet atarken, başka biri de Ankara Belediyesinin Hatay’da hasar gören havaalanının onarımına desteğini karalamaya çalışıyordu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, “Devletin yapamayacağını bir belediye mi gelecek yapacak? Siz kimsiniz?” diye sesleniyordu belediye başkanlarına. İçişleri Bakanı da “Muhalif belediyeler definlere bile yardımcı olmadı” suçlamasında bulunuyordu. Vs. vs…

En nihayet sıra Haluk Levent liderliğindeki Ahbap derneğine geldi. İktidar yanlısı kimi gruplar işlerini güçlerini bırakıp ünlü şarkıcının itibarını sarsmak için seferber oldular. Organize bir kampanya şeklinde yürütülen saldırılardan ve suçlamalardan bunalan -ve belki de korkuya kapılan- hayırsever şarkıcı bundan sonra kendi derneğine bağış yapılmamasını istedi. Aslında beklenmeyen bir şey değildi bu gelişme. Ama yine “Bu kadar da olmaz canım” diye düşünüyordu çoğu kişi.

Yıllardan beri yaptığı yardım organizasyonlarıyla ve son olarak bu deprem sırasında sergilediği başarılı çalışmalarla milletin sevgilisi haline gelmiş bu sürecin kahramanı olmuş birini karşısına almak, ahlakı veya vicdanı bir kenara bırakın, “siyasi akıl” bakımından da anlaşılmaz bir tutum.

***

Bütün bu kargaşa içinde çıplak gözle görülebilen yalın görüntü şu: Birileri görev üstlenmişler, bu hengamede siyasi iktidarın üstüne toz konmasın diye didiniyorlar. Bahaneler, mazeretler, gerekçeler üretiyorlar. Yetmiyor, bu arada hükümet dışı herhangi bir kişi veya grubun çalışması toplumun takdirini topluyorsa hemen söz konusu kişilere çamur atmak için harekete geçiyorlar.

Kamuoyunun az çok tanıdığı, bildiği ve sevdiği birileri insaniyet namına depremzedeler için harekete geçip yardım topluyor, kampanya organize ediyor, arama kurtarma çalışmalarını destekliyor ve “mükafat olarak” düşmanlıkla karşılaşıyorlar, hakarete uğruyorlar, iftiralara maruz kalıyorlar, “Sen kimsin, devletin yapması gereken işi yapıyorsun” gibi saçma sapan bir suçlamayla linç ediliyorlar.

Bunu kimler, hangi niyetle, ne düşünceyle yapıyor, bilmiyoruz. Ancak bunlara “Durun, ne yapıyorsunuz?” diyen kimsenin olmadığı da ortada.

Oysa bütün bu yaptıklarının doğurduğu öfke iktidar partisine antipati olarak dönüyor, farkında değiller.

Vicdanları kabulleniyor olabilir ama hiç değilse akılları (“siyasi akıl”) bu yapılanların kendileri açısından da zarara yol açacağını anlamış olmaları gerekirdi. Galiba insanın aklının başından gitmesi gibi siyasi akıl da baştan gidebiliyor bazı durumlarda.

YORUMLAR (225)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
225 Yorum