Amerika Gülen’i verecek mi?

Her darbe girişiminde muhakkak bir uluslararası boyut vardır. 27 Mayıs’tan bu yana her darbeci o uğursuz yola koyulmadan önce bir yerlerden bir yeşil ışık görmek istemiştir. Ya işbirliği ya destek ya teşvik ya da göz yumma olarak… 15 Temmuz ihanetinin uluslararası boyutu hakkında net bilgilere sahip değiliz. Ama hiç kimsenin haberi olmaksızın girişilmiş bir hareket olmadığına emin olabiliriz. Çünkü bu işin doğası bu. Nitekim kendilerine Yurtta Sulh Konseyi adını veren katiller çetesinin TRT’de silah zoruyla okuttuğu darbe bildirisinde “BM-NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbirin alındığı” açıklanmıştı. Darbeci geleneğidir bu. 27 Mayıs’tan beri devam eden…

***

Darbenin uluslararası boyutundan bahsediyoruz ama… Uluslararası diye yazılır, genellikle Washington diye okunur. Çünkü Türkiye NATO üyesidir. TSK da NATO ordusudur ve NATO’nun patronu ABD’dir. Ancak Türkiye’deki her darbenin Amerikan resmi devlet politikası olarak desteklendiğini söylemek zor. ABD’nin idare yöntemi gereği kurumlar arasında işbölümü vardır. Bazen de görüş farklılığı vardır. Onun için bazen Pentagon bazen Dışişleri bazen CIA bizim gibi dost ülkelerde bile askeri darbe girişimlerine destek sağlayabiliyor. Mesela 27 Mayıs ile 12 Eylül’ün ABD patentli askeri darbeler olduğunu çok iyi biliyoruz. 12 Mart’ın ise sol bir cuntanın girişimini engellemek üzere kotarılmış bir karşı-darbe olarak ABD’den destek gördüğü ortada. Yine 28 Şubat’ın Amerikan devletinin bir kanadı tarafından teşvik edildiğine dair ciddi ipuçları var. Buna mukabil ABD içinde bu girişimi uygun görmeyen başka kurumların da varlığından haberdarız.

***

Peki, 15 Temmuz için de bunu söyleyebilir miyiz? Bunu söyleyebilmek için elimizde şu an için somut bir kanıt yok ama bundan şüphe etmemizi gerektiren birtakım işaretler var. Öncelikle Fethullah Gülen’in ABD’de ikamet ediyor olması. Gülen örgütünün lideri, 22 Mart 1999’dan beri ABD’de yaşıyor. İşin ilginç tarafı, PKK lideri Öcalan 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmişti. Yani zamanın başbakanı Ecevit’in “neden bize verdiler bilmiyorum” dediği Öcalan elimize geçmiş, sanki onun karşılığında da Amerika’nın eline bir rehine verilmişti. Doğru mudur bilmiyorum, Gülen’in ABD’ye gitmesini isteyenin de dönemin başbakanı Ecevit olduğu söylenir.

Bütün bunlar komplo teorisi bile olsa, Gülen’in bunca zamandır ABD’de ikametine izin verilişi bize bu konuda şüphelenme hakkı veriyor. Şimdi ABD yönetiminin sınav zamanı. Artık Gülen cemaatini masum dini bir topluluk olarak gördüklerini söyleyemezler. 15 Temmuz’da giriştikleri kanlı darbe herkesin gözü önünde gerçekleşti. Amerikan kamuoyuna bunun aksini anlatmaları mümkün ama Türkiye’de bugün hiç kimse “Gülenciler masum bir dini cemaattir, Gülen bu işlerle ilgisi olmayan bir din adamıdır” diyen birine dost gözüyle bakmaz. Dost gözüyle bakmamakla da kalmaz…

***

Dolayısıyla ABD şimdi Gülen’in iadesi talebimize olumlu cevap vermediği takdirde, sadece hükümetle birtakım sorunlar yaşamakla kalmaz, bütün Türk milletinin gözünde şüpheli durumunda olur. Artık Türkiye’nin bu konuya bakışının 15 Temmuz öncesinden çok farklı olduğunu anlayıp buna göre tavır geliştirmesi gerekiyor müttefikimizin. Gülen’in iadesine yanaşmayan bir ABD Türk milletinin gözünde 15 Temmuz’un faili olarak anlaşılır. Bunu göze almayacaklarını sanıyorum ben. Demek ki Gülen’in iadesi artık ihtimal dâhilinde diyebiliriz. Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi durumunda iki ülke ilişkilerinde son dönemde yaşanmakta olan bazı sorunların da hızla çözülüp yeniden bir bahar havasının oluşacağını öngörmek mümkün. Bana sorarsanız, en fazla idam edilmeyeceğinin güvencesini almak isteyeceklerdir. Tıpkı vaktiyle Apo için yaptıkları gibi.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum