İngilizler giderse Almanlar üzülür mü?

İngilizlerin bugünlerde “acaba Avrupa Birliği’nde kalalım mı, yoksa ayrılalım mı” diye kendi aralarında tartıştıklarını, hatta tartıştıkları yetmezmiş gibi bu konuda bir de referandum yaptıklarını duysa General De Gaulle mezarında ters dönerdi herhalde.

“Quelle alaka?” diye sorabilecekler için hikâyeyi baştan anlatayım: İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları özellikle kıta Avrupa’sının iki büyük gücünü hiç memnun etmedi. Savaşın asıl mağlubu Almanya ile galip tarafta yer alsa da siyasi ve ekonomik yıkım yaşayan Fransa… 1945’ten sonra dünya savaşın asıl iki galibi olan ABD ile Sovyetler arasında iki bloğa ayrılınca Amerikan nüfuz bölgesinde kalmış olmak da bilhassa Fransızların milli gururlarına dokunuyordu. Avrupa Birliği’nin ortaya çıkmasını sağlayan halet-i ruhiye buydu. Ama iş o kadar basit de değil; kafanızı karıştıracağım: AB aslında büyük oranda Amerikan projesiydi. Ben demiyorum bunu. Almanlar ve Fransızlar diyor. Amerikalılar da kabul ediyor.

Toplamda 45 milyon kişinin öldüğü, bazı ülkelerin baştan aşağı harap olduğu İkinci Dünya Savaşı gibi bir felaketin tekrar yaşanmasını istemiyordu Amerikalılar. Avrupa’nın bir yıkım daha yaşamasına tahammülleri yoktu. İki sebepten dolayı: İlki, Sovyet liderliğindeki doğu bloğuna karşı Atlantik ittifakına ve bu ittifakın ortaklarının sağlıklı ekonomilere ve istikrarlı siyasi yapılara sahip olmasına ihtiyaç duyulduğu için. İkincisi, bazılarına göre Avrupa’nın giderek küreselleşen Amerikan sanayii için en önemli pazarlardan biri olarak kalabilmesi için…

***

Birlik projesi zaten Almanlar ve Fransızlar için de bulunmaz nimetti. Almanlar savaştan mağlup ve yıkılmış çıkan ülkelerini hem ayağa kaldırmak hem de söndürülemeyen “Alman ihtirası”na yeni bir kanal bulmak ümidiyle sarıldılar Avrupa Birliği projesine. Arkasında durup dikkat çekmeden gelişmelerini sürdürecekleri bir sütreye ihtiyaç duydukları için AB projesine dört elle sarıldılar.

Öte yandan hem Almanlar hem de Fransızlar gerçek düşmanlarının kıta dışındaki Anglosakson gücü olduğunu düşünüyorlardı artık. Özellikle Fransızlar “büyük düşman” Anglosaksonlara karşı “küçük düşman” Almanlarla sırt sırta vererek varlıklarını garantiye alabileceklerini düşünmeye başlamışlardı. De Gaulle bu yaklaşımı “şeytana karşı burjuva ile anlaşmak” diye tarif eder.

Kömür ve Çelik Birliği ile başlayan birleşme macerası önce AET ve AT sonra AB haline gelirken Almanlarla Fransızların hedefi hep Avrupa’yı siyasi bir birliğe dönüştürmekti. Buna mukabil Amerikalılar ve eski kıtada onların ortağı olarak görülen İngilizler ise birliğin ekonomik işbirliği veya serbest ticaret çerçevesi içinde kalmasını istiyorlardı. Bu amaçla İngiltere’yi de Birlik’e dâhil etmek istediler. Ancak İngiltere’nin AB üyelik başvurusu iki kere reddedildi. Üçüncüsü, ancak De Gaulle’den sonra ve zar zor kabul edildi. Ama hem Almanlar hem de Fransızlar bugüne kadar daima İngiltere’yi “ABD’nin Truva Atı” olarak gördüler. Tıpkı yine ABD’nin desteğiyle AB’ye katılmak isteyen Türkiye’yi gördükleri gibi… Ama Türkiye kısmı şimdilik bahs-i diğer…

***

İngiltere konusunda De Gaulle’ün haklı çıktığı söylenebilir. Zira Londra’nın AB’ye dâhil olmasından itibaren “Fransalmanya”nın siyasi birlik projesi büyük ölçüde ortadan kalktı. AB’nin gevşek bir işbirliği teşkilatı olmanın ötesine geçmesini sağlayabilecek Shengen ve Euro uygulamalarına ise İngilizler dâhil olmadılar. Ama Brüksel’deki merkezi bürokrasinin güçlenmesini ve siyasi entegrasyonun gerçekleşmesini asıl engelleyen yine Anglosakson bloğun gayretiyle kabul edilen son “genişleme”lerdi.

Bu yüzden yanlış genişleyen ve özellikle son genişlemede aldığı üyelerin entegrasyonunu başaramayan Avrupa Birliği’ne İngilizlerin veda etmesi durumunda şüphesiz ekonomik bakımdan her iki tarafın da zarara uğraması söz konusu olabilir. Hatta Birlik’in çatırdaması, hatta dağılmaya yüz tutması da mümkün. Ancak bu yeni tablonun Avrupa’ya eski yapının yenilenmesi için harekete geçme fırsatı verebileceği de söylenebilir.

Benim tahminim, anketlere rağmen, İngilizlerin AB’den ayrılmaya evet demeyecekleri yönünde. Ama şayet Brexit referandumundan evet kararı çıksa dahi bunun Almanları ve Fransızları fazla üzmeyeceğini düşünüyorum.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum